Cadde 'Canlı yayın bağımlılık yapıyor'

'Canlı yayın bağımlılık yapıyor'

16.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yaz döneminde yedi gün Show TV’de Ana Haber bültenini sunan Pınar Erbaş, “Canlı yayına çıkmak şaşırtıcı bir deneyim. Vücut fonksiyonlarınız bile ona göre şekilleniyor. Hayattan kopup, yaptığınız işe kanalize oluyorsunuz. Bir süre sonra bağımlılık yapıyor” dedi

Canlı yayın bağımlılık yapıyor

- Ekrana geçiş sürecinizden önce biraz hikayenizden bahsedelim...

Haberin Devamı

Tüm eğitimimi Galatasaray bünyesinde tamamladım. Okuldaki tüm özel etkinliklerde sunucu bendim. Öyle ki sahneleyeceğimiz bir oyunda ana metinde olmamasına rağmen öğretmen özel rol yazdırıp beni yine sunucu yapmıştı. Galatasaray Lisesi’ndeyken okulla beraber dört sene drama eğitimi aldım. Şimdi ekran duruşuma çok faydası oluyor. Bir de annem, oldum olası bana spikerliği çok yakıştırırdı. Annelerin istediği olurmuş ya, o hesap ben de haberciliğe gazetede başlamış olmama rağmen kariyerime spiker olarak devam ediyorum.

- Kariyer planlarınız hedeflediğiniz gibi mi ilerliyor?

Benim tek planım vardı; haberci olmak. Haberin içinde, haberle bağlantılı işler yaptığım sürece her şey yolunda demektir. Bunun dışında somut hiçbir planım yok.

Haberin Devamı

- Canlı yayın çok farklı bir deneyim. Neler söylersiniz bu konuda?

Canlı yayına çıkmak çok şaşırtıcı bir deneyim. Vücut fonksiyonlarınız bile ona göre şekilleniyor. Başınızın ağrısı geçer, hastaysanız iyileşirsiniz, bir derdiniz varsa o süre içinde aklınıza bile gelmez. Hayattan kopup, tamamen yaptığınız işe kanalize olursunuz. Bir süre sonra bağımlılık da yapıyor. Canlı yayın adrenalinini arar hale geliyorsunuz.

- Haberin arkasında ciddi bir emek var. Yayına nasıl hazırlanıyorsunuz?

Sabah haber toplantılarına katılıyorum. Öyle başlıyor günüm. Zira her haberi öncesinde izlemem, hakim olmam lazım. Yoksa kendimi yayında iyi hissetmiyorum. Genel yayın yönetmenimiz Ramazan Kurnaz önderliğinde, işini canla başla yapan, yoku var eden bir ekiple çalışıyorum. Emeğimizi en iyi şekilde ekrana yansıtabilmekle yükümlüyüm.

- Gaf yapma korkunuz var mı?

Canlı yayın bağımlılık yapıyor

Hayır. Öyle bir korkuyla yayına çıkılmaz çünkü. “Umarım başıma gelmez” diye dua edebilirim ancak...

- Birkaç sene önce-sine kadar ana haberleri erkekler sunuyordu, şimdiyse kadınlar ağırlıkta...

Aslında sadece bizde değil, dünyada da artık kadın spikerler önde. Daha geniş çerçeveden bakarsak; küresel nitelikte de kadın hakimiyetinin arttığı bir döneme giriyoruz. Son olarak İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna Theresa May oturdu. ABD’de başkanlık yarışında Hillary Clinton’ın hatırı sayılır bir önderliği var. Keza Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği koltuğuna da bir kadının oturma ihtimali yüksek. Tüm bunlar tesadüf olmasa gerek. Demek ki bir dönemin görmezden gelineni bir sonraki dönemin söz sahibi olabiliyormuş. Şimdi de bunu yaşıyoruz.

Haberin Devamı

- Haberi anlatış biçiminizin bazen çok ciddi olduğu söyleniyor. Bu sizi rahatsız ediyor mu?

Tepki çekecek kadar ciddi olduğumu düşünmüyorum. Aksine onca acının içerisinde samanlıkta iğne arar gibi yakalayıp ekrana getirdiğimiz umut içeren haberleri de muhakkak tebessüm ederek sunarım. Bu iş aslında biraz bıçak sırtı. Ana haber koltuğuna oturmanın verdiği sorumlulukla kendinizi kasıp, iyice ciddi görüneyim diye çabalayabilirsiniz, ki bu biraz amatörlüğe girer. Ama bir de haber sunmanın verdiği bir ciddiyet vardır ki, bu gereklidir.

‘Yaşananlara göz yummak, suça ortak olmak demek‘

- Sunucuların giydikleri kıyafetler de çok konuşulur. Siz nasıl bir tarz tercih ediyorsunuz?

Ceketlerle aram pek iyi değil. Elimi kolumu bağlamışlar hissi veriyor bana. O yüzden genelde elbise ya da bluz tercih ediyorum. Giydiklerimin yakasında detay olmasına önem veriyorum, zira sadece o kısım görünüyor. Gündelik hayatta; siyahtan kopamayan biri olmama rağmen, ekranda canlı renkler tercih ediyorum.

- Son dönemde kadına şiddet, çocuk istismarı haberleri maalesef arttı. Sunarken neler hissediyorsunuz?

Kadına şiddet ülkenin değişmeyen gündemi. Yaşanılan vahşet karşısında bazen haber toplantılarında birbirimize bakakalıyoruz. Çocuk istismarı haberlerinde ise öfkeden nefesim kesiliyor. Dünya dursun istiyorsun. Ancak üstümde bıraktığı tüm ağır duygusuyla beraber şahsen bu tür haberleri üzerine basa basa sunasım var. Yaşananlara göz yummak, o suça ortak olmakla eş değer değil midir? İçimin acıması bir şeyi değiştirmez, daha çok haber yapmalıyız, bu meselelerin daha çok üzerine gitmeliyiz ki en azından bir çözüm için farkındalık yaratabilelim.

Haberin Devamı

‘Kendimi acımasızca eleştiririm’

- Sosyal medyadaki, sözlük-lerdeki yorumlar canınızı sıkıyor mu?


Hayır. Ben zaten kendimi çok acımasızca eleştiriyorum. Şu ana kadar okuduklarımın arasında beni benden daha fazla yerebilene rastlamadım. Art niyetli olmadığı sürece de her eleştirinin başımın üstünde yeri var. Zira özellikle ekrana ilk çıktığım dönemde yapılan acımasız eleştiriler bana çok yol gösterici olmuştur.

- Yayından sonra kendinizi izleyip değerlendirir misiniz?

Kesinlikle. Hiç aksatmadan izlerim hem de. Gerçi insanın kendini izlemesi işkence gibi bir şey ama çok da faydasını gördüm. Arada 2 - 3 ay önceki yayınlarım da açar bakarım; değişmiş miyim, yol almış mıyım diye.