Gündem ‘Cover beste yapmaktan daha eğlenceli’

‘Cover beste yapmaktan daha eğlenceli’

27.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Daha çok cover’leriyle tanınan Suitcase grubu ‘Bildiğin Her Şeyi Unut’ albümünden 6 yıl sonra çıkaracakları ‘Sustukça Unutuyorum’ albümünün çalışmalarına başladı. Grubun solisti Deniz Özberk ve gitaristi Teoman Keklik, bu uzun arayı neden verdiklerini, hangi gruplardan etkilendiklerini Milliyet’e anlattı...

‘Cover beste yapmaktan daha eğlenceli’

lk sahnelerini, Athena’nın yerine, Captain Hook’ta alıp kendine bir kitle oluşturan Suitcase, 18. yılını geride bırakırken grubun solisti Deniz Özberk, 2015 yılının kışında çıkaracakları ikinci albüme ilkinden daha çok güvendiğini söylüyor. Yeni albümün hazırlıklarında grubun solisti Deniz Özberk ve gitaristi Teoman Keklik ile konuştuk.
‘Bildiğin Her Şeyi Unut’tan 6 yıl sonra yeni albümünüz ‘Sustukça Unutuyorum’un şu an yapım aşamasındasınız. Albümün çıkması neden bu kadar uzun sürdü?
Deniz Özberk: İlk albümün Mastering konusunda içime sinmeyen yönleri vardı. İlk albüm pek iyi olmayınca biz de bir süre boyunca, dinleyicilerin alışık olduğu gibi, cover yaptık. 6 yılın sonunda ilk albüme göre daha iyi şarkılar yazdığıma inanıyorum.
Cover yaptığınız dönem sizin için bir dinlenme süreciydi diyebilir miyiz?
Özberk: Evet, bestelerimize ne kadar güvensem de kalbim her zaman cover yapmaktan yana olacak. Cover yaparken bir şarkıyı alıp kendi havanızı şarkının içine katıyorsunuz. Bence bu her zaman beste yapmaktan daha eğlenceli.
2002 yılında Muse Türkiye’ye geldiğinde alt grubu Suitcase oldu. Bu sizin için nasıl bir histi?
Özberk: Herkese nasip olamayacak enfes bir duyguydu fakat ne yazık ki ilk albümümüzü çıkartan şirket, “Cover değil beste kullanın” dediğinde onları dinledim. Keşke, grup olarak istediğimiz gibi cover söyleseydik.
Suitcase, ilk albümden önce de sonra da coverları sayesinde Kemancı, Bronx, Budddha gibi mekanlarda çıkan ve sevilen bir grup. Sizce bunun nedeni ne?
Özberk: Sahneye ilk çıktığımız zamanlarda kimsenin Brit-pop’tan haberi yoktu. Barlardaki gruplar hep ‘Losing My Religion’ gibi artık klasik denilebilecek şarkıları kullanıyordu. Biz, dinleyicilerimize yeni bir tarzı tanıttık. Örneğin Pulp’ın ‘Arcylic Afternoons’ şarkısını ilk cover’layan grubuz.
Şarkılarınızda Depeche Mode ve Kasabian gibi grupların sound’unu duymak mümkün. Bunun nedeni ne?
Özberk: Brit-pop’a olan sevgim nedeniyle şarkılarımda İngiliz gruplardan esinleniyorum. Bu sevginin nedeni ise İngiltere’deyken Brit-pop akımının içine düşmem. İlk dinlediğim kasette James’in ‘Sit Down’ şarkısına hayran oldum ve şarkının daha önce hiç duymadığım Brit-pop kavramının içinde yer alan Manchester sound diye bir tarzda olduğunu öğrendim. Bu da merakımı cezbetti. Daha da fazla araştırma yaptım. Türklerin yarattığı hiçbir müzik tarzı bu kadar dallı budaklı değil. Hiçbiri bende araştırma isteği uyandırmıyor.
Yeni albümünüz haricinde gelecek için bir planınız var mı?
Keklik: Mastering’ini yabancı bir şirketin yapacağı İngilizce şarkılardan oluşan bir albüm hazırlayacağız. Daha sonra ise İngiltere’ye gitmek ve orada kalmak istiyoruz. Buna bir tür kaçış da denilebilir.
Neden kaçıyorsunuz?
Keklik: Türkiye’de müzisyensen sana kız da para da yok demektir. İngiltere’de ise tam tersi. Bu yüzden İngiltere’de müzik gelişirken bizde gelişemiyor.
Özberk: Evet, Teoman haklı. Babamla gençliğimde yaşadığımız bir konuşmayı hatırlıyorum. Bankayı bırakmayı düşünüyordum. Babama sorduğumda babam bırakmamamı söyledi. “En azından emeklilikte de paran olur” dedi. Oasis’in solistinin babasıyla böyle bir konuda tartıştığını düşünebiliyor musunuz?