21.08.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan / İSTANBUL
Binlerce insanın yaşamını yitirdiği 17 Ağustos deprem felaketi, Türkiye’nin yaşadığı en büyük travmalardan biri oldu. 17 Ağustos’un ardından yakınlarını kaybeden veya yaralananların psikolojik travmaları geçse de, acıların izleri bir türlü silinmedi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Program Koordinatörü Prof. Dr. Tamer Aker, 17 Ağustos sonrası ülke literatürüne giren afet sonrası travma, tedavi yöntemleri, depremzede psikolojisi çalışmaları ile sonuçlarını Milliyet’e anlattı.
Enkaz aylarca kaldı
Tamer Aker, sözlerine “17 bin kişi ölmemeliydi, kayıplar olmamalıydı, enkaz aylarca şehirlerde, ilçelerde kalmamalıydı. Tüm bu olanlar korkuları tetikledi” diyerek başladı. Deprem bölgesindeki psikolojik iyileştirme çalışmalarında aktif görev alan Prof. Dr. Aker, en büyük ruhsal sıkıntıyı yakınları kaybolan insanların yaşadığını belirterek, “Yakınları kaybolan kişilerin zaman içerisinde yakınları ölenlerden bile daha fazla acı çektiğini gözlemledik. Bir yanda hüzün ve umutsuzluk, bir yanda her şeye rağmen umut... Deprem bölgesinde psikolojik destekte en çok zorlandığımız grup kayıp yakınlarıydı” dedi.
Sanılandan büyük
Aker, 17 Ağustos sonrasında 3 yıl boyunca yıkım yaşayan bölgelerde aralıksız çalışmalar yaparken, ortaya çıkan psikolojik tabloyu şöyle özetledi:
“Depremin ilk şoku atlatıldıktan sonra çadırkentlerde dolaşmaya başladık. Psikolojik hasar sanılandan büyüktü. Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, kaygı-korku bozuklukları yüksek orandaydı. Çadırkentlerde kalanların yüzde 45’i ciddi psikolojik sorun yaşıyordu. Yıllar geçtikçe bu oran ve şikayetler azaldı. Sosyal destek programları iyileşme sürecinde çok işimize yaradı. Çadırkentlerde depremin beşinci yılında ruhsal travma yaşayanların oranı yüzde 5-10 arasına geriledi. 17 Ağustos’un 10’uncu yıldönümünde psikolojisi düzelmeyen hasta sayısını yüzde 3 olarak tespit ettik. Depremin 17’nci yılında bu oranın yüzde 1 civarında olduğunu düşünüyoruz. Oran az görünse de aslında yüksek. İstanbul’un Anadolu yakası, Yalova, Kocaeli, Sakarya’nın toplam nüfusunun yüzde 1’i kadar insan halen deprem travması yaşıyor. 17 Ağustos depreminde hazırlıksızdık. Artık ne yapmamız gerektiğini biliyoruz.”