Beşiktaş "Futbol keyfimiz geri döndü"

"Futbol keyfimiz geri döndü"

10.02.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Takım oyunu, oyuna asılışı, farka gitmesine rağmen yetinmeyip yeni goller arayışı, takım içi koordinasyonu, hızlı hücumu, adam eksiltmedeki hünerli ayaklarıyla Beşiktaş’la bıraktığımız “futbol keyfimize” Beşiktaş ile yeniden başladık. Ortaya konan futbola baktığımızda Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark var.

Futbol keyfimiz geri döndü

BİLAL MEŞE sordu DUAYEN cevapladı
ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

Öyle bir hafta geride kaldı ki, hangi takıma el atsan manşet olacak düzeyde... Ustamız Şansal Büyüka hep kötüyü görüyoruz diyor ya, biz de iyiyle ortaya çıkalım ve böyle başlayalım istedik. Hangi takım mı? Tabii ki Beşiktaş...

Ligde 41 gün sonra, 41 kere maşallah denecek bir Beşiktaş vardı. Ligin ilk yarısındaki Kartal ile ikinci devre arasında nasıl fark vardı?
Beşiktaş’ı nasıl bıraktıysak, öyle bulduk. Takım oyunu, oyuna asılışı, farka gitmesine rağmen yetinmeyip yeni goller arayışı, takım içi koordinasyonu, hızlı hücumu, adam eksiltmedeki hünerli ayaklarıyla Beşiktaş’la bıraktığımız “futbol keyfimize” Beşiktaş ile yeniden başladık.

Köprünün altından çok sular akacak ama bir Beşiktaş’a bakın, bir de Fenerbahçe’ye... Bugünkü ortamda iki takımı tarttığınızda nasıl bir sonuç ortaya çıkar?
Şampiyonluk şansı için dediğiniz gibi köprünün altından daha çok sular akar. Ancak ortaya konan futbola baktığımızda Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında dağlar kadar fark var. Beşiktaş rahat sonuç alıyor, izleyenler zevk alıyor. Fenerbahçe’de sonuçlar da, ortaya konan futbol da sıkıntılı... Sadece şunu söyleyeyim... Beşiktaş’ın orta alandaki iki kilit ismi Oğuzhan ile Sosa’nın toplamda 9 golü, 10 asisti var. Yani 19 gole direkt katkıları var.
Fenerbahçe orta sahasının iki kilit ismi Mehmet Topal ile Souza’nın sadece 1 golü, 2 asisti var. Yani sadece 3 gole direkt katkıları var. Üstelik Beşiktaş’ta kenarları çok iyi kullanan Gökhan, Olcay, Kerim, hatta zaman zaman Quaresma gibi oyuncular, Oğuzhan ile Sosa’nın arasında “Dalgakıran” gibi duran Atiba var. Fenerbahçe’nin iki kenarında Nani ile Markovic aynı işleri, aynı görevi yapamıyor. Tartışmasız daha iyi oynayan Beşiktaş...

Haberin Devamı

Gitmese iyiydi

Üç stoper gitti, iki geldi... Ama Rhodolfo da sezonu kapayınca dördü ortadan kayboldu. Diğerleri neyse ama ilk 11’in bankosu Ersan’ın gitmesi hata mıydı?
Rhodolfo’nun daha ikinci yarının ilk maçında sezonu kapatacağını kimse öngöremezdi. Ancak Beşiktaş Yönetimi Ersan’ın gidişini hesaplamış olmalı ki, bir stoper hesaplarken, iki stoper birden aldı. Elbette Ersan gitmese iyiydi... Ancak kulüpler almasını bildiği gibi, satmasını da bilmeli... İki yeni stoper oynamayacağı için Beşiktaş iki erteleme maçında sıkıntı çekebilir.

Haberin Devamı

Son olarak takıma yeni katılan Marcelo ile Alexis hakkında görüşlerinizi alsak...
Marcelo ile Alexis “tamamdır” deniyor ama Beşiktaş’ın çok iyi oynadığı Gaziantepspor maçında kaleci Tolga dört mutlak tehlikeyi önlüyor va maçın oyuncusu oluyorsa, biraz daha temkinli konuşmak lazım... Nitekim Şenol Hoca da maç sonunda rakibe çok pozisyon verdiklerini söyledi.

Futbol keyfimiz geri döndü

Fernandao da, Van Persie de yetersiz

Sezon başından beri ilk on birde Van Persie mi oynasın, Fernandao mu oynasın? Hangisi oynasa fark etmez, ikisi de yetersiz...

Fenerbahçe, “Avantaj sağladım” diye sevinirken, “Ne yaptım ben” diye dövünmeye başladı. Defansıyla övünen Fener, yediği 4 golle şoka girdi.

Antalya maçının ardından, hem de Beşiktaş henüz maçını bile oynamadan, “Bu futbol şampiyonluğa yetmez” dediniz. Öyleyse ne yapmalı Fenerbahçe?
Sevgili Bilal, “Bu futbol şampiyonluğa yetmez” ifadesini yeni söylemiyorum ki... Çok uzun zamandır söylüyorum. Son maç hariç mücadele yeter ama oyun kalitesi, takım oyunu anlayışı, adeta yürüyerek hücuma çıkış, bunun sonucu rakip savunmayı az adamla ve hazırlıksız yakalama şansının kayboluşu ciddi sıkıntılar yaratıyor, yaratmaya da devam eder...

Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin, Van Persie ve Fernandao yerine bir Samuel Eto’o’su olsa bugün ne değişirdi. Puan sütununda farklılık olur muydu?
Sevgili Bilal, anlamakta zorlandığım bir başka konu da bu... Sezon başından beri ilk on birde Van Persie mi oynasın, Fernandao mu oynasın? Hangisi oynasa fark etmez, ikisi de yetersiz... Fenerbahçe’ye zamanında adı-sanı olmayan Nobre geldi, rakip savunmaları “hallaç pamuğu” gibi dağıtıp her sezon 15 ile 25 arasında gol attı. Eto’o başka bir örnek... Takımına sarılıyor, kulübüne sarılıyor, kendini Antalyaspor’un önemli bir parçası olarak görüyor. Kendine verilen önemin değerini biliyor ve karşılığını fazlasıyla veriyor...
Oysa bizim futbol aleminde şöhrete karşı adeta gözü kapalı, tutkulu bir aşk var... Gelen şöhretini Avrupa’da bırakıp geliyor, geldiği takımda o şöhrete uyan en ufak bir verim sağlayamıyor... O zaman iş tek taraflı aşka dönüyor. Sana verilen paranın, sana verilen değerin, sana gösterilen sevginin de karşılığını vereceksin... Puan durumuna gelince... Beşiktaş iki ertelemeyi kazanabilirse büyük avantaj yakalar. Fenerbahçe’nin ilk üç haftasında sırasıyla Kasımpaşa, Bursaspor deplasman ve Beşiktaş maçları var. Bu üç maçta dokuz puan yapamazsa ciddi avantaj kaybeder.

Haberin Devamı

Hani derler ya, “O eski halinden eser yok şimdi” diye... Caner Erkin sanki eskiyi aratıyor. Bunun nedenleri ne olabilir sizce...
Caner geçtiğimiz yıl çok iyi bir kontrat aldı. Bizim ülkede kontrat sonraları genellikle futbolcularda büyük bir düşüş oluyor. Hedefine ulaştıktan sonra adeta motivasyonu kaybediyorlar. Ayrıca Caner’in son dönemlerde özel bir durumu da var. Anlayışla karşılamak ve bu dönemlerde aynı mevkiinin başarılı adamı Hasan Ali’yi de unutmamak lazım...

Futbol keyfimiz geri döndü

Rakibi dışarıda aramayın!

Beşiktaş ile Fenerbahçe bir kulvarda, Galatasaray ayrı kulvarda... Puan cetvelindeki üçüncülüğü -bırakın üçüncülüğü- ilk altı bile tehlikede...

Tüm negatif olayları alt alta koyarsanız, Mustafa Denizli geldiğine pişman olmuş mudur?
Kabul edelim ki, Denizli çalım yedi. Üstelik kendi yönetiminden çok ciddi bir çalım yedi. Galatasaray’a gelirken 6-7 oyuncu alınması konusunda başkan Dursun Özbek ile kesin bir anlaşmaya varmıştı. Hesabını, kitabını, yol haritasını ona göre yapmıştı. Ancak istediği hiçbir oyuncu alınmadı.
Donk zaten daha önceden alınmıştı... Linnes, Denizli’nin tercihi değildi. Dünkü Milliyet’te okudum, bir başka haberi Habertürk’te okudum. Denizli’nin istediği futbolcu için, teması yapan yöneticiler “Takımından memnun, gitmek istemiyor” diyorlar, aynı oyuncu üç gün sonra bir başka kulübe gidiyor. Sanki transfer yapmaya değil, transfer yapmamaya gidiyorlar. Burak’ın transferi iddia edildiği gibi Denizli’den saklandı ve hoca çaresiz bırakıldıysa, dışarıda rakip aramaya gerek yok... Denizli’nin rakipleri kendi içinde, hatta yönetiminin içinde demektir.

Tarih, yakalandığın fırtınalara değil, gemiyi limana yanaştırıp yanaştıramadığını yazacak ama... Hamzaoğlu-Denizli değişiminin artısı, eksisi ne oldu?
Hamza Hoca’nın ayrılış biçimini doğru bulmadığımızı hepimiz söyleyip yazdık. Mustafa Denizli’ye verilen sözlerle, yapılan icraatlara, daha doğrusu yapılamayan icraatlara bakınca daha işin başında Denizli’ye de yanlış yapıldığını görüyoruz. Araba yoldan çıktı mı, fark 12 puan da olur, 22 puan da...

Galatasaray’da sanki yönetimsel anlamda bir takım arızalar var. UEFA paniğiyle ne yapacaklarını şaşırdılar. Burak’ın gidişi doğru muydu? Bonservisi için verilen 8 milyon euro diğerlerine göre biraz az sanki...
Tribünler bu kadar protesto ediyorsa, ettiyse; Burak’ın gitmesi kadar doğal bir şey olamaz. Ancak Burak’ın isteyerek değil, ağlayarak gittiğinden son derece eminim. Bu kadar iyi şartlara rağmen Burak içi kan ağlayarak gidiyor... 8 milyon bonservis parasının yüzde 25’inin de Trabzonspor’a verileceği düşünülürse gerçekten az... Ancak Galatasaray bonservisten alacağı 6 milyon eurodan daha çok, önümüzdeki üç senede Burak’a ödeyeceği 12 milyon eurodan kurtulduğu için seviniyor, bunun hesabını yaptığı için Burak’ı bu kadar ucuz bonservis ücreti ile gönderiyor.

Hep eleştirmeyin, alternatif sunun

Trabzonspor için de artık ne söylesek faydasız... Hem kupadan elendi, hem de Avrupa defteri bitti.

Bu takım 50. yıla sağ salim girer mi?
Başkan Muharrem Usta’nın kulübün içine ve hesaplarına tam dalmadan “50. yılda şampiyonluk” dediğini düşünüyorum. Başkan, bugün aynı ifadeyi kullanmaz, şartlar buna izin vermez... Ancak bakıyorum, son dönemindeki başarısızlığın faturası Usta ve ekibine kesiliyor. Yolun yarısında gelen bir yönetimden bu sezonun hesabını soramazsınız.
Gerçeği görelim... Trabzonspor’un dertlerine, sürekli transfer yapmak çare olmadı. Tarlayı düzeltmeden, kaliteli ürün alamazsınız. Tarlayı düzeltmek, nadasa yatırmak da zaman istiyor. Sonra anlamadığım, hep eleştiri be kardeşim... Bir de öneri getirin, bir alternatif sunun. O yok... Ver sopayı, at dayağı... Kime ne faydası var?

Haftanın takımı: Gençlerbirliği, Antalyaspor, Osmanlıspor, Beşiktaş
Haftanın futbolcusu: Samuel Eto’o, Sakıb Aytaç (Antalyaspor), Tolga Zengin, İsmail Köybaşı (Beşiktaş), Jagos Vukovic (Torku Konyaspor), Muhammed Bayır (Osmanlıspor), Sokol Cikalleshi (Medipol Başakşehir)
Haftanın teknik direktörü: İbrahim Üzülmez (Gençlerbirliği), Erol Malkoç (Antalyaspor), Mustafa Reşit Akçay (Osmanlıspor), Şenol Güneş (Beşiktaş)
Haftanın hakemi: Halis Özkahya (Akhisar Belediyespor-Trabzonspor)

Yazarlar