Gündem ‘İstanbul’un ahşap kültürü yok oldu’

‘İstanbul’un ahşap kültürü yok oldu’

14.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Prof. Dr. Reha Günay’ın fotoğraf arşivinden yaptığı derleme yayımlandı. Kitapta, İstanbul’a kimliğini veren mimari süreçler tarihleriyle birlikte yer alıyor.

‘İstanbul’un ahşap kültürü yok oldu’

İstanbul’un şiirlere, şarkılara ve masallara konu olan güzelliğinden bugün geriye çok az şey kaldı. Boğaziçi’nin yalıları, Bayezid ve Sultanmahmet civarında eski medreseler, Zeyrek ve Süleymaniye’de konaklar ve Kuzguncuk’ta sıcak komşuluk günlerinden yadigâr birkaç sokak...
Kaybolan güzellikler şimdi sadece dönemi anlatan hatıralarda, romanlarda ve siyah beyaz fotoğraflarda yaşıyor.
Mimar Prof. Dr. Reha Günay, eski İstanbul sevdalılarından. 1950’li yıllarda İTÜ’de Mimarlık eğitimi almaya başladığında, henüz betonun ve plansız yapılaşmanın hışmına uğramamış İstanbul’un eski zamanlardan kalma ahşap konakları dikkatini çekmiş.

Haberin Devamı

55 yıl boyunca devam etti
Yurtdışından getirttiği fotoğraf makinesiyle okuldan artan zamanlarında İstanbul sokaklarında dolaşarak bu eski ahşap evlerin, konakların ve köşklerin fotoğraflarını çekmiş.
Daha kaliteli fotoğraflar elde edebilmek için filmleri banyo etmeyi ve basmayı öğrenmiş. Fotoğraflarını çektiği evlerin mimari özelliklerini, planlarını, tarihlerini incelemiş. Genç bir öğrenci hevesiyle başladığı bu çekimler tam 55 yıl boyunca devam etmiş. Geriye bugün birçoğunun yerinde beton apartmanlar yükselen eski ahşap konakların siyah beyaz fotoğrafları kalmış.
Günay, geçtiğimiz haftalarda yaklaşık 4 bin fotoğraflık arşivinden yaptığı derlemeyle ‘İstanbul’un Kaybolan Ahşap Konutları’ adlı albümü çıkardı. YEM Yayın’dan çıkan albümde İstanbul’a kimliğini veren mimari süreçlerin tarihiyle birlikte, her biri sanat eseri değerinde olan yüzlerce ahşap evin resimleri yer alıyor.

Haberin Devamı

‘Koleksiyonumun küçük bir parçası’

Prof. Dr. Reha Günay, 55 yılın içinden süzülen çalışmasını şöyle anlattı: “Her türlü zorluk içinde 1960 yılından bu zamana kadar evleri belgelemeye çalıştım. Bunun için bütçesi olan hiçbir proje ya da sponsor yoktu. Aslında hâlâ da yok. O nedenle koca bir ahşap konut kültürü belgelenemeden yok oldu. Şimdiki dijital olanaklar o zaman olsaydı, belgeleme işi hem daha kolay, hem de fazla olurdu. Size bu kitapta sunduklarım benim küçük koleksiyonumun bir parçası. İkinci kitapta yalılar ve ada evleri de olacak...”