Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Demirel, siyasi şuuru darbelerle bulanmış bir Türkiye’de, her şart altında, demokrasiye ve onun kurumlarına sadık kalmış, en çetin sorunları demokratik çerçevede çözmeye çalışmıştır. Geniş ufku ve becerisi sayesinde, ekonomik kalkınmaya olduğu kadar, sosyal sorunların çözülmesine de büyük bir hamle yaptırmıştır...

Eski Cumhurbaşkanı ve Başbakan Süleyman Demirel’in 17 Haziran 2015’te aramızdan ayrılışı, bugün bir yılını doldurdu. Uzun süre birlikte çalışma fırsatını bulduğum bu büyük Devlet adamımızı rahmet ve tazimle anıyorum.

Haberin Devamı

Süleyman Demirel, bir askeri darbe ertesinin Türkiye’de yarattığı karmaşık dönemin, uzun ve ıstıraplı bir sürece dönmemesi yönünde, büyük gayret sarf eden ve önemli ölçüde de başarılı olmuş bir siyasi şahsiyettir. Düşünülecek olursa, 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin her şeyi durdurduğu, Devlet idaresini alt üst ettiği, dünyanın 6 köklü diplomasisinden biri olarak kabul edilen Türk diplomasisinin bir gecede Üçüncü Dünya ligine düşürüldüğü bir Türkiye’de, 7.000 subay hoyratça emekliye sevk edilmiş, üniversite ehil hocalarından mahrum bırakılmış, merkezi ve mahalli idareyi yürüten her kademedeki çalışan, çoğu halde, hakkını arama imkanı verilmeden, yerinden edilmiştir. Daha önemlisi, özellikle, demokratik seçimlerle iş başına gelmiş bulunan bir Meclis’in kapısı kapatılmış, fonksiyonları ceberut bir askeri heyete devredilmiş, Atatürk’ün 1924’te oluşturduğu Anayasa, onun adı kullanılarak, bir gecede hükümsüz kılınmış, ülkenin siyasi hayatında önemli rol oynayan ve partilerden sadece birisi, % 50 oy sahibi Demokrat Parti ve teşkilatının her kademedeki mensupları, siyasetten men edilmiş, bin bir ihbar ve tezvirat ile iyice hırpalanmış, adından bahsetmek bile suç haline getirilmişti. ( Bkz. Tedbirler Kanunu).

En genç başbakan

Ülkenin üzerinde, özellikle de, Yassıada Mahkemesi’nin uyduruk delillere dayanarak verdiği ağır kararlar ve süratli infazlar yüzünden hüküm süren ağır bir hava, hüzün, korku ve derin bir adaletsizlik duygusu hüküm sürüyordu. Dışarı karşı savunma yerine içeride operasyona girişmiş, dış bağlantılı kontrgerilla teşkilatı, Sivas Kampı’nda toplanan Kürt liderleri arasına yerleştirilen bölücülük cereyanları, Barış Gönüllüleri, aşırı sol sloganlarla ülkenin doğusunda tertiplenen ayaklanma teşebbüsleri, birtakım sendikaların ve Türkiye İşçi Partisi’nin provoke ettiği olaylar devredeydi.

Haberin Devamı

O dönemde, ülkenin ufuklarını karartan büyük bir olumsuzluk havasının ortadan kaldırılması, özellikle Türkiye’nin dumura uğratılmış iki büyük davasının, demokrasinin ve ekonomik kalkınmanın sahiplenilmesi ve yeniden devreye sokulması söz konusu idi.

İşte, Süleyman Demirel, bu davayı yürütecek bir önder olarak siyaset sahnesine çıktı. Adalet Partisi’nin başında, Türkiye Cumhuriyeti’nin en genç Başbakanı olarak, böylesine yoğun bir gündem onu bekliyordu. 27 Mayıs Darbesi sonucu, ülkedeki yaygın adaletsizliğe isyanın bir çığlığını ismine alan Adalet Partisi ve mensupları, önce, yaratılmış bir husumetin açtığı yaraları, başka tahribata yol açmadan tedavi etmeye çalışırken, öte yandan da, durdurulmuş ekonomik kalkınmayı, altyapı hizmetlerini, meslek eğitimi, istihdam, sağlık ve sosyal güvenlik gibi toplumsal sorunların çözümlerini büyük ve yaygın boyutlara kavuşturma gayreti içinde idiler. Ülke ileriye bakmalı, ufuklarını büyük hedeflerle donatmalı idi. Sanayiin girdileri yurt içinde üretilmeli, artık değeri sağlamak üzere, bütün ara malları sanayileri için tesisler kurulmalı idi.

Haberin Devamı

Kısa zamanda Türkiye, “Barajlar Kralı” Demirel’in yurdun her köşesinde başlattığı büyük projelerle, sulama, enerji, ulaşım sorunlarına getirdiği etkili çözümlerle silkiniyor, ülke, elektrifikasyon sistemi ile bir uçtan bir uca bağlanıyor, yollar, otoyollar, köprüler, barajlar, limanlar, petro-kimya, alüminyum, rafineri, demir çelik vb. tesisler ile, yeni ve güçlü bir kalkınma hamlesi, boyutları gittikçe büyüyerek, Türkiye’nin yüz yıllık açıklarını kısa zamanda kapama yolunda hızla ilerliyordu.

Türkiye’ye “entegre (bütünleşik) proje” fikrini, Güney Doğu Anadolu Kalkınma Projesi (GAP) ile, Demirel getiriyordu. Sulama, enerji, tarım üretiminde artış, tarıma dayalı sanayi tesisleri yanın, yeni şehirler, bölgesel bütünleşmeler, sanayi, iç ve dış ticaret ile bu faaliyetlerin gerektirdiği her seviyedeki eğitim tesisleri (meslek okulları, uzmanlaşmış Üniversiteler vs..) gibi büyük hedefleri olan bu projenin başlangıç yılı, 1967 idi. O tarihten beri de, Türkiye’de bu muhtevada bir proje yapılmamıştır. (49 yıl !). Günümüzde, yetersiz tahsisler başta olmak üzere, bin bir mülahaza ile geciktirilen, dünyanın bu az sayıda örneği bulunan projesi, hâlâ tamamlanmış değildir. Bence, ufuksuzluk, iradesizlik, organizasyon noksanı, dış engellemeler ve temelde niyet bozukluğu, bu gecikmenin en büyük sebeplerini oluşturmaktadır. Bugün, Türkiye’yi derinden meşgul eden pek çok sorunun çözümünün bu projede yattığı konusunun gereği gibi idrak edilmemesini de bu sebeplere eklemek mümkündür.

Türkiye’nin 27. Mayıs Darbesi’nin etkilerinden kurtulma hamlesinin bu gücü, bazı çevreleri endişelendirdi. Kredi kısıtlamaları, dış ödemeler dengesi krizleri, devalüasyonlar, çalışan, ehil kadroların tasfiyesi ve dış destekli 4 darbe!... (Darbeleri destekleyenlerin beklentilerindeki tek sapma, Türk Ordusunun demokrasiyi uzun vadede tamamen tatil etme yanlışına düşmemiş olmasıdır.)

‘Kalkınma davası’nın  bayrak lideri: Demirel

‘Siyasetin bilge kişisi’

Demirel, demokrasi ve kalkınma mücadelesini işte bu ortamda yürütme zorunda kakmış, Anayasal ve siyasal bütün kısıtlamalara, anarşinin aldığı desteklere rağmen, mücadelesini demokratik zeminde yürütme düsturundan asla vazgeçmemiştir. Ekonomik plandaki bütün engellemelere rağmen, Türkiye’nin sanayileşmesindeki büyük hamle, Süleyman Demirel ile anılacaktır.

Süleyman Demirel, 12 Mart1971’de, “Atatürk ilkelerinden uzaklaştığı” isnadı ve bahanesi ileri sürülerek, bir darbe ile, görevini bırakmak zorunda bırakıldı.

Ülkeye siyaseten yeni bir dönem açıldı: koalisyonlarla hükümet oluşturma dönemi… Siyaset mühendisliği ile bölünmüş siyaset, ekonomi ve silah ambargoları bu dönemin temel oluşumları idi. Diyalog ve mutabakat kültürünü bir türlü oluşturamamış, galiz sözlerle yürütülen saç saça, baş başa kavgayı siyaset zanneden bir ortamda, imkanların el verdiği ölçüde ülkeyi idare etmeye gayret gösteren Süleyman Demirel, bu sefer de, 12 Eylül 1980’de, kontrgerilla kışkırtmalı terör faturasını, iktidarı ile ödemek zorunda kaldı. Bu darbe ile, en küçük seviyedeki ferdinin bile teröre karıştığının ispat edilemediği Adalet Partisi ile, Cumhuriyet’in kurucusu Cumhuriyet Halk Patisi başta olma üzere, bütün siyasi partiler kapatıldı. Bütün siyasi partilerin liderlerine ve sorumlu kadrolarına ağır yasaklar getirildi. Siyaset, Anayasası, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Yasası ile, baştan aşağı yeniden yapılandırıldı.

Kaybeden yine demokratik sistem oldu. Küreselleştirmeci neo-liberalizm, 1997’de yeni bir hamle daha yapmak üzere, ülkede yol almaya başladı.

Şüphesiz bu sütunlar, 1965-2000 yılları arasında aktif ve etkili olarak, aramızdan ayrıldığı 2015 yılına kadar da “siyasetin bilge kişisi” olarak siyasi hayatımızı yönlendiren Süleyman Demirel’in yoğun hayatının, derin insani ve siyasi felsefesinin bütün safhalarını ortaya koymak için yeterli değildir. Bu işi, elbet, daha sonraki kuşaklar, çalışmaları ilwe ortaya koyacaklardır.

Bu makaleyi bitirirken, Süleyman Demirel hakkında, muhtemelen bazı kişilerce tartışılacak şu kısa hükümleri ifade etmeyi zaruri buluyorum:

Demokrasiye sadık kaldı

- Demirel, siyasi şuuru darbelerle bulanmış bir Türkiye’de, her şart altında, demokrasiye ve onun kurumlarına sadık kalmış, en çetin sorunları demokratik çerçevede çözmeye çalışmıştır.

- Demirel, daima diyalog ve mutabakat aramıştır. “Uzlaşma için iğne deliği kadar bir yer olsa, ben oradan deveyi geçiririm” sözü ona aittir.

- Demirel, geniş ufku ve becerisi sayesinde, ekonomik kalkınmaya olduğu kadar, sosyal sorunların çözülmesine de büyük bir hamle yaptırmış, Türkiye’nin her alandaki rakamlarını kısa zamanda, misli ile katlamıştır.

- Demirel, bence, hayatının felsefesini özetleyen “Ekmek, güvenlik, özgürlük! Üçü de birden!” sloganı zihinlere çakmış, faaliyetini bu çerçeve içinde yürütmüştür.

- Demirel, Türkiye’yi uluslararası alanda, itibarlı, sözüne güvenilir, kudretinden çekinilir bir ülke haline getirmiş, ittifaklarına sadakat göstermiştir.

- Demirel, keskin muarızlarına dahi büyük hoşgörü ile bakan, mizah duygusu kuvvetli, hazır cevap, taşı gediğine koyan, tevazu sahibi bir şahsiyettir.

- Demirel, çalışkan, bilgili, okuma ve öğrenmede sınır tanımayan, ülkesini ve insanını çok seven, en mütevazı şartlara bile göğüs geren, dertten anlayan ve ona ortak olan, dayanıklı, sebatkar, inançlı ve yüksek insani değerlere sahip, vefalı bir kişiliktir.

- Hata / sevap terazisinde, Başbakan Demirel olduğu kadar, Cumhurbaşkanı Demirel de, sevap kefesi daha ağır çeken bir siyasi şahsiyet olarak, tarih sayfalarında yerini alacaktır.

Onu, şapkasını, gülüşünü, vatana, millete, demokrasiye ve Cumhuriyetimize bağlılığını, hakkını verdiği makamlardaki vakarını, köy kahvesinden yüzbinleri topladığı miting meydanlarında, milletimizin ona gösterdiği sevgiyi hep hatırlayacağız. GAP Projesi’ni, Boğaz Köprüsü’nü, Keban Barajı’nı hiç unutmayacağız.

Allah onu rahmeti ile kuşatsın. Nur içinde yatsın. Mekanı cennet olsun.

Bu niyazım, elbet te, onunla beraber bu vatan için koşan, alın teri döken, uykusuz duraksız vatan sathını arşınlayan, cefakar ve vefakar dava arkadaşları için de geçerlidir.

Mehmet Dülger-Y. Mimar / 22. dönem Antalya Milletvekili

1940 yılında İstanbul’da doğan Mehmet Dülger Cenevre Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden sonra, Paris Şehircilik Enstitüsü Şehircilik İhtisası yaptı. DPT Uzmanlığı, Müsteşarlık Müşavirliği, Başbakanlık Başmüşavirliği, Tercüman Gazetesi Genel Müdürlüğü, Galatasaray Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliği, SIA (İsviçre Mimar ve Mühendisler Odası) Üyeliği, TURKAB Kuruculuğu, Büyük Türkiye Partisi ve Doğru Yol Partisi Kurucu Üyeliği, 22. Dönem Antalya Milletvekilliği ile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yapmıştır. Evli ve 1 çocuk babasıdır.