Siyaset ‘Kültür sanatta kopya çektik’

‘Kültür sanatta kopya çektik’

29.12.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, törende yaptığı konuşmada ‘Diğer alanlarla birlikte kültür sanatta da üzülerek söylüyorum kopya çektik. Saplantılı aydınlara değil milletiyle barışık münevverlere ihtiyacımız var’ diye konuştu

‘Kültür sanatta  kopya çektik’

2016 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri dün sahiplerini buldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende edebiyat alanında Mustafa Kutlu, sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Kemal Haşim Karpat, müzik alanında Prof. Dr. Erol Parlak, sinema alanında Şener Şen, geleneksel sanatlar alanında Feridun Özgören ödüle layık görüldü. Vefa ödülünün sahibi ise Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver oldu.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada şu mesajları verdi:
BAĞIMSIZLIĞINI SÜRDÜREMEZ: Türkiye’nin kültür, sanat ve ilim hayatına katkı sağlayan herkes bu ülkeye çok büyük hizmet vermektedir. Esasen kültür sanat alanında gelişmeyen bir ülkenin gerçek manada bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak maalesef bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sadece yeni değerler yetiştirmek noktasında değil, sahip olduğumuzu kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını, onlardan etkilenmelerini temin konusunda da kat etmemiz gereken çok mesafe var.
FELAKETİ KISMEN YAŞADIK: Sizin sağlam bir ekonomik, askeri, siyasi gücünüz yoksa kültürünüzü, sanatınızı, ilminiz yaşatmakta, geliştirmekte, yaygınlaştırmakta zorluk çekersiniz, hatta tam tersi yönde bir akıbete düçar olursunuz. Türk sanat müziğinizi kaybederken türkülerinizi muhafaza edemezsiniz. Divan şiirinizi unuturken hece şiirinizi canlı tutamazsınız. Hat ve tezhip sanatınızı tarihe gömerken ahşap, bakır, halı, kilim sanatlarınızı yaşatamazsınız. Çünkü kültür ve sanat eserlerinin her biri diğerini de besleyen, ayakta tutan unsurlardır. Gerileme, çöküş başlayınca hiçbiri bunun dışında kalamaz. Türkiye, Türk milleti olarak böyle bir felaketi ne yazık ki kısmen yaşadık, yaşıyoruz.
CAM FANUSUN İÇİNE HAPSOLAMAYIZ: Son iki asırdır arka arkaya maruz kaldığımızı travmalar bizi beka sorunumuza öylesine odakladı ki diğer hususlara yeteri kadar zaman ayıramadık, enerji sarf edemedik. Sonuçta yeni devletimizi dışardan kurarken pek çok alan gibi kültür sanat konusunda da bana göre yanlış bir stratejiyi tercih ettik. İletişim imkanlarının böylesine geliştiği ve yaygınlaştığı bir dönemde elbette kendimizi bir cam fanusun içine hapsedemeyiz, tarihin bir noktasında dondurup bırakamayız.

‘Kültür sanatta  kopya çektik’


‘Mevcuda dahi sahip çıkamadık’

TAKLİT ETTİK: Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır. Ama biz bu etkileşimi tek taraflı yaptık. Diğer alanlarla birlikte kültür, sanatta da sadece, üzülerek söylüyorum, kopya çektik, taklit ettik, üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık. Kendimize ait olanları geliştirmek şöyle dursun mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ise ne özü ne şekli itibarıyla dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum haline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.
TEK ŞEY PARA PARA PARA: Hayatın dinamizmi hiçbir alanı boş bırakmıyor. Kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ortaya koymazsanız, kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara mahkum olmuş bulursunuz. Bunları konuştuğumuz kişilerin bize karşı tezleri inanın bizi öyle yoruyor ki artık ‘illallah’ der noktasına geliyorsunuz. Çünkü tek şey, para, para, para...
DAR ALANA SIKIŞIRSINIZ: Siz kendi edebiyatınızı, sinemanızı, müziğinizi, plastik sanatlarınızı üretecek zemini inşa edemezseniz, bireysel gayretlerle sınırlı, kurumsallaşamamış dar bir alana sıkışıp kalmış bir kültür, sanat ikliminin ötesine de geçemezsiniz. Maalesef bu acı gerçekler başımız çevirdiğimiz her yerde tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor.
İKİ ALANDA ÜZGÜNÜM: Türkiye’nin geçtiğimiz 14 yılı altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa kadar pek çok alanda tarihi başarı hikâyeleriyle doludur. Mutlaka eksikler, aksaklıklar vardır. Ama hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler gurur vericidir. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı fevkalade üzgünüm. Bunlardan biri eğitimdir, diğeri kültür-sanattır. Önümüzdeki dönem, bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum. Eğitimle kalıcı hale getirilmemiş, kültür-sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizlik, sevgisizliktir, karanlıktır. Nitekim bunun sancılarını her alanda yaşıyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende edebiyat alanında Mustafa Kutlu, sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Kemal Haşim Karpat, müzik alanında Prof. Dr. Erol Parlak, sinema alanında Şener Şen, geleneksel sanatlar alanında Feridun Özgören ödüle layık görüldü.

‘Toplumsal barışa bir katkısı olsun’

Müzik alanında ödül alan Prof. Dr. Erol Parlak, konuşmasında bir Müzik Üniversitesi kurulması gerektiğini söyledi. Erdoğan da sözleriyle Parlak’ın kendilerine önemli bir yük yüklediğini belirterek “Müzik Üniversitesi kurma noktasında YÖK Başkanımız hazırlıklarını yapsın” dedi.

Yeşilçam’ın unutulmaz aktörü Şener Şen ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Canlandırdığım karakterleri iyiye, doğruya ve güzele hizmet etmesi için rol aldığım hikâyeleri özenle seçmeye çalıştım. Bazen hiçbir şey yapmadan öylece bekledim. Bir aktör için intihar sayılabilecek kadar uzun yıllar beğeneceğim bir hikâyede o rolü bekledim. Çok değerli, yaratıcı yol arkadaşlarım oldu. Birlikte Türk halkına mal olan hikâyeler anlattık. Halkımızın kendinden bir şeyler bulacağı karakterler yarattık. İyiyi, doğruyu ve güzeli arayan toplumların her zaman barış içinde yaşayacağına inandım. Aynı şeklide doğru hikayelerin de toplumda çatışma yerine sevgi ve saygıyı hâkim kılacağına inanıyorum. 75 yaşında hâlâ bu inanış doğrultusunda yürüyorum. Bu inanç beni ayakta tutuyor. Bu ödülü toplumsal barışımıza bir katkısı olması umuduyla kabul ediyorum.”

Rahatsızlığı nedeniyle törene katılamayan Mustafa Kutlu’nun ödülünü oğlu Murat Kutlu aldı. Oğlunun okuduğu mektubunda yazar Kutlu, “Cumhurbaş-kanımızın lütfen kıymetini bilelim. Bu ödülü vatan uğruna şehit düşen asker ve polislerimizin aziz ruhlarına armağan ediyorum” diye konuştu.

‘Hür düşünceli ve tarihiyle barışık’

SAPLANTILI AYDIN VURGUSU: Kendi kültür, sanat, ilim eserlerimizle tüm dünyada konuşulacağımız, tüm dünyayı etkileyeceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Kalıcı, baki olana kültürü ve sanatı irfan ve hikmetle yoğurarak ulaşabiliriz. Bunun için milletine tepeden bakan, onu hor gören, saplantılı aydınlara değil, gerçekten hür düşünceli ama aynı zamanda kendi tarihi ve milletiyle barışı münevverlere ihtiyacımız var. Yaşadığımız diğer krizler gibi kültür, sanat, ilim üretimi krizinden de ancak bu şekilde kurtulabiliriz. Cumhurbaşkanı olarak bu doğru yapılan tüm çalışmalara destek olmayı sürdüreceğim.
HER BİRİ BÜYÜK ANLAMA SAHİP: Ödül tevdi edilecek kültür, sanat ve ilim insanlarının her biri Türkiye için büyük bir anlama sahiptir. Kendi alanlarında gerçekten çok önemli başarılara imza atmış bu değerlerimiz gelecek nesiller için birer kutup yıldızıdır. ‘Mustafa Kutlu hocamız iyi ki yazmış’ diyoruz. Prof. Dr. Erol Parlak, ömrünü türkülere adamıştır.
ŞENER ŞEN’E ÖVGÜ: Şener Şen eserleriyle konuştu ve konuşacak. Türk sineması deyince gözümüzün önüne Şen’in olmadığı bir sahnenin gelmesi mümkün değil. Kendisi sinemada pek az ustanın sahip olduğu farklı karakterleri canlandırabilme yeteneğine sahip. Hababam Sınıfı’ndaki Badi Ekrem’den Eşkıya’daki Baran’a, Züğürt Ağa’dan Kabadayı’ya geçmek kolay değil. En önemli özelliği komedisiyle, dramıyla bu ülkenin ortalama insanını canlandırabilme kabiliyetidir.