Cadde “NE CENNET NE DE CEHENNEM”

“NE CENNET NE DE CEHENNEM”

12.09.2012 - 20:17 | Son Güncellenme:

Yeşim Ustaoğlu’nun merakla beklenen filmi ‘Araf’, Venedik ve Altın Koza festivallerinin ardından bu ay vizyona giriyor.

“NE CENNET NE DE CEHENNEM”

Miliyet Sanat, Ustaoğlu ve başrol oyuncuları Özcan Deniz ve Neslihan Atagül’le filmi konuştu...

Haberin Devamı

Yeşim Ustaoğlu’nun yeni filmi ‘Araf’ 21 Eylül’de gösterime giriyor. İlk olarak bu ay düzenlenen Venedik Film Festivali’nin Orizzonti/ufuklar bölümünde dünya prömiyeri gerçekleşen yapım, daha sonra Adana Altın Koza Film Festivali’nde seyirciyle buluşacak.
‘Araf’, şehirlerarası yolda bulunan bir dinlenme tesisinde çalışan 18 yaşındaki Zehra’nın hikayesini anlatıyor. Ama bununla kalmıyor. Yeşim Ustaoğlu’nun ‘araf’taki bu mekandan çıkan kamerası, filmin çekildiği Karabük’ü muhteşem bir fon olarak kullanıyor. Ustaoğlu’nun tanımlamasıyla bir dönem görkemli bir işçi kentiyken şimdilerde ‘forsu kaçmış gelin’ gibi olan bu kentte sıkışıp kalmış hayatların; gerçeğin televizyon tarafından yeniden üretilerek sunulduğu hayallerin peşinden gitmeye çalışan insanların hikayesi ‘Araf.’ Yönetmen Yeşim Ustaoğlu, Özcan Deniz ve Neslihan Atagül ile ‘araf’ta olma durumlarını konuştuk.

Haberin Devamı

‘Araf’ı ortaya çıkartan süreçten biraz bahseder misiniz?
Yeşim Ustaoğlu: ‘Pandora’nın Kutusu’nu hazırlarken ve çekerken defalarca uğradığımız, bizim de gelip geçici müşterilerinden birisiyken artık çalışanlarına aşina olmaya başladığımız benzin istasyonlarından birinde, bir gün, sabaha karşı göz ucuyla izlediğim bir olay, içinde bulunduğumuz atmosfer, filmin karakterlerinden Zehra’nın Mahur’u ilk gördüğü o yağmurlu, kasvetli sabah vaktinin burukluğunun tadını bırakmış kursağımda... “Böyle bir gel geçlik, tutulamazlık, ufuksuzluk içinde aşık olmak nasıl olur?” diye sordum kendime ve ‘Araf’ oluşmaya başladı. Tam da bahsettiğim bu hayat algısı bende ‘araf’ta kalma halini çağrıştırdı senaryomu yazarken. Ne cennet ne de cehennem, belirsizlik, ufuksuzluk içinde bir bekleme yeri ve bir bekleyiş hikayesi. Dante’nin “Cennet, Cehennem ve Araf’ üçlemesini tekrar okudum bu süreç içinde ve ‘araf’ta kalma halinin, yani bekleyişin çok daha zor olduğunu bir kez daha hissettim. Aslında filmin bütün yapısında var bu denklem

Film çekildiği Karabük’ü fon olarak harika kullanıyor. Bu kenti tercih etmenizin özel bir nedeni var mıydı?
Yeşim U.: Hep görüp de görmezden geldiğimiz, bakmadan algılayamadığımız durumları, algının ne demek olduğunu tartışmak istediğim bir film vardı kafamda. Karabük, tam da böyle bir yer. Defalarca geçtiğim bir yer. Bir de çok ‘araf’ta kalmış bir yer. Karabük, yerine kuma alınmış, forsu kaçmış eski bir geline benziyor biraz da. Özelleştirilmiş bir fabrika var bir yandan, işsizlik bir yandan, kaçıp gidilemeyen bir hayat var. Bir yandan da modern bir dünya var.

Haberin Devamı


Yeşim Ustaoğlu’ndan teklif aldığınızda aklınızdan neler geçti?
Özcan Deniz: Yönetmen sinemasının içinde bulunmak biraz ürktüğüm bir alandı. Bugüne kadar daha çok popüler projelerin içinde yer aldım. Benim alanımın dışında değerlendirmelere tabii olacak bir projede yönetmeni, seyirciyi ve eleştirmenleri ne kadar tatmin edebilirim diye düşündüm. Benim için göz korkutan bir alandı. Çünkü benim ezbere yerleşmiş bir kimliğim var. Ama bir taraftan, işin kamera arkasıyla da ilgilenen bir insan olarak her tür yönetmenin bana hocalık yapmasını istiyorum. Çalıştığım herkesi öğretmen olarak kabul ediyorum. Böyle bir alanda bulunmayı bir taraftan da istiyordum. Kendimi de görmeyi istiyordum. Tam bu isteklerimin filizlendiği bir zamanda proje geldi bana...

Haberin Devamı

Mahur karakterinin çok az diyalogu var ve tamamen beden diliyle var ediyor kendini. Bu, oyunculuğunuz açısından zorlayıcı oldu mu?
Özcan D.: Çok endişeliydim. Çok zor bir oyundu fakat Yeşim Hanım’ın setteki hâkimiyeti ve karakteri izah edişi, işimi çok kolaylaştırdı. Bir tek benim değil, bütün oyuncuların.


Sizin bir de yönetmen tarafınız var. İkinci filminizi bitirdiniz. Yönetmenlik açısından nasıl bir deneyimdi sizin için?
Özcan D.: Benim bugüne kadar içinde bulunduğum projelerin ritmiyle bu filmin ritmi çok farklı. Müzisyen kimliğine de sahip olduğum için metronomla hesaplıyorum yaptığım işleri. Bu işin metronomu, daha önce yaptıklarımdan çok farklı. Benim için çok yararlı bir set oldu. Bu deneyim bundan sonra yazacağım hikâyelere ve çekeceğim filmlere de yansıyacaktır.

Haberin Devamı


Çok genç yaşta, 2006 yılında ‘İlk Aşk’ filminde oynamıştınız. İkinci film için neden bu kadar beklediniz?
Neslihan Atagül: Beğeneceğim bir senaryo gelmedi.

Yeşim Ustaoğlu size ‘Araf’ için teklif yaptığında, canlandırdığınız Zehra karakteriyle bağlantı kurmakta zorlandınız mı?
Neslihan A.: Yeşim Abla senaryoyu verip “Ben seninle çalışmak istiyorum. Oku sen bir” dedi. Ben okudum ve hemen aradım ve “Ben de istiyorum” dedim. Çok zor bir karakter. Ben de 18 yaşındaydım ve sürekli “Ne yapacağım, nasıl yapacağım?” diye düşünüyordum. Henüz filmi görmedim. Ama gördüğümde eminim “Çok daha iyisini yapabilirdim, niye böyle yaptım” diye söyleneceğim.

Zehra karakteri filmin tamamında var. Filmin çekilme koşulları dışında karakteri fiziksel olarak da zorlayan sahneler var. Nasıl bir deneyimdi?
Neslihan A.: Ben zaten çok gerilen biri olduğum için sürekli endişeye kapılıyordum. Yeşim Ablayla oturup uzun uzun konuşuyorduk her defasında. Herkes işini yaptığı için kimse ilgilenmiyor zaten oradaki oyunla. Bunu algılayınca ben de sakinleştim ama benim için tabii çok zordu.

Röportajım tamamı, Milliyet Sanat ekim sayısında.