10.02.2013 - 19:00 | Son Güncellenme:
Yazı: Sine Büyüka
Her halinden belli ki Banks, sahnede en mutlu olduğu anda ne Julian Plenti, ne Interpol solisti... O an sadece kendisi... Banks’i 13-14 Şubat’ta Babylon’da vereceği konserlerde mutlaka izlemek gerekiyor. Çünkü bu Banks, türevlerine benzemiyor
Bundan yaklaşık 10 sene önce, 21’inci yüzyılın en iyi albümlerinden ‘Turn On The Bright Lights’ adı altında piyasaya sürüldü ve müzik dünyası, bariton sesi, soğuk duruşu, karanlık şarkı sözleri ve sınırları zorlayan yeteneğiyle “Ian Curtis’in reankarnasyonu” dedirten Paul Banks’le tanıştı. Dört albümlük Interpol yolculuğu boyunca Banks’e ilmik ilmik örülmüş gitar rifleriyle Daniel Kessler, yazdığı bas rifleriyle grubu taşıyan Carlos Dengler ve davulda Sam Fogarino eşlik etti... Grubun hayranları TOBL’ın 10’uncu yıldönümünü özel bir reissue’yla kutlarken, Paul Banks ikinci solo projesi ‘Banks’i Interpol’un gölgesi altında yayınladı.
“Gölgesi altında” diyorum, çünkü 2000’lerin en iyi gruplarından birinin solistinin kendi kimliğini yaratması, haliyle çok kolay değil. Banks’le Interpol’le ilgili bir sorunun sorulmadığı tek bir röportaj dahi yapılmıyor. Benim röportajım da bunlara dahil. O da aslında söylediği her cümleyle kendisini grubundan ayrıştırmaya çalışıyor. Israrla Interpol’un Daniel
Kessler’ın bebeği olduğunu vurguluyor, solo projesiyle asla Interpol şarkıları söylemeyeceğini üzerine basa basa belirtiyor... Öyle ki, önemli bir müzik platformunun “Banks’in en iyi tınladığı anlar, Interpol’e en çok yaklaştığı anlar” yorumunu kendisine sorduğumda, sözünü esirgemeden “Onu yazan gitsin Interpol dinlesin!” diye tepki gösteriyor.
Eleştirmenlerden iyi notlar aldı
Banks, tek başına henüz istediği yerde olmadığını söylese de, aslında biraz mütevazı davranıyor. ‘Julian Plenti’ adı altında çıkardığı ilk solo albümüyle iki sene önce bunu denediği zaman beklediği geri dönüşü alamamış olabilir. Ancak kendi adı altında yayınladığı ‘Banks’le bu yolda büyük adım atmayı başardığı kesin. ‘Banks’, hip-hop beatleri üzerine ince ince serpilen synthleri, şehirli soundu ve komplike şarkı sözleriyle kendi alanını yaratmayı çoktan başardı ve eleştirmenlerden çok iyi notlar alarak yıl sonu listelerinde de kendine fazlaca yer buldu.
Banks, ilk solo denemesi ‘Julian Plenti is Skyscraper’dan aldığı dersleri bir kenara not etmiş olacak ki, bu sefer çılgın bir konser programı takip etmeye başladı. Yedi günde altı şehir gezmeler, konserini verip aynı gece şehirden ayrılmalar, yoğun programın arasına sıkıştırılmış röportajlar... Banks normalde gazetecilerle pek samimi değildir ve röportaj vermekten hoşlanmamasıyla bilinir. Hatta Interpol’de bu görevi çoğu zaman Daniel Kessler üstlenir. O yüzden Londra’nın en güzel canlı müzik mekânlarından Koko’daki konseri öncesi buluştuğumuzda, kendisini hayli neşeli ve konuşkan görünce şaşırmadım değil. Yaklaşık 20 dakika boyunca yeni albümünden, Interpol’den, bir müzisyen olarak yaşlanmanın olumlu yönlerinden ve eleştirilerin kendisini nasıl etkilediğinden bahsettik. Sonrasındaysa konseri beklemeye başladık.
Julian Plenti yaşıyor ama Interpol solisti öldü
Açıkçası Interpol’le binlerce kişiye çalan Paul Banks’in Koko’yu tek başına doldurup dolduramayacağını merak ediyordum. Ancak klasik tabiriyle, içeride adım atacak yer yoktu. Neyse ki mekânın işletmecileri halime acıyıp beni balkonda sanatçı ailelerine ayrılan bölüme aldılar da konseri rahat rahat izleyebildim. Ayrıca bu esnada balkonda oturduğunu fark ettiğim yaşlı hanımefendinin Paul Banks’in annesi olduğunu da öğrendim. Sonradan gidip bir el öpmediğime yanmadım değil... “Bu büyük kalabalığın ne kadarı Interpol hayranı, ne kadarı ona hayran?” sorusunun cevabınıysa, mekândakiler neredeyse tüm şarkılara eşlik ederken almış oldum.
Banks konsere Julian Plenti turnesinde de çoğunlukla kendisine eşlik eden müzisyenlerle çıktı. Normalde jilet gibi giyinen biri olarak sahnedeki günlük kıyafet tercihiyle şaşırtmadı değil. Ancak tahmin ediyorum, bu da kendisini Interpol’den ayrıştırmak için başvurduğu bir başka yöntem. Konserin ‘Skyscraper’la açılıp kapanışın ‘Games for Days’le yapılmasıysa, “Julian Plenti yaşıyor ama Interpol solisti şimdilik öldü” demenin ince bir yolu olsa gerek.
“Haydi Paul, biraz neşelen artık!”
Daha önce Interpol konseri izleyenler bilir, Paul Banks sahnede kendinden geçen türden değil, sakin duruşu ve enigmatik enerjisiyle izleyiciyi içine çeken bir auraya sahiptir. O gece de yine kendine has tarzıyla büyülemekle birlikte, gitarını çalarken, şarkılarını söylerken, şimdiye dek hiç görmediğim kadar enerjik ve coşkuluydu. Konser boyunca çok fazla konuşmasa da aralarda gülümseyerek, grup üyelerini uzun uzun takdim ederek ve orada olmaktan ne kadar mutlu olduğunu samimi bir şekilde dile getirerek, seyirciyle çok güzel iletişim kurdu. Konserin en eğlenceli kısmıysa bir hayranının kendisine laf attığı andı. Gecenin sonlarına doğru ‘Goodbye Toronto’ bittikten sonra bir erkek izleyici, “Haydi Paul, biraz neşelen artık! Bak seni ne kadar çok seviyoruz!” diye net duyulur bir şekilde bağırınca, Paul Banks’le birlikte bütün Koko kahkahaya boğuldu.
Kısaca kendisini daha önce 5 kez izlemiş biri olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Paul Banks’in Koko konseri, Interpol dahil, şu ana kadar izlediğim canlı performansları içerisinde uzak ara en iyisiydi. Her halinden belli ki Banks, sahnede en mutlu olduğu anda ne Julian Plenti, ne Interpol solisti... O an sadece kendisi... O yüzden bu solo albümüyle çıktığı turne çok özel. Paul Banks’i 13-14 Şubat’ta Babylon’da vereceği konserlerden birinde mutlaka izlemek gerekiyor. Çünkü bu Banks, türevlerine benzemiyor.
“BEŞiNCi INTERPOL ALBÜMÜ YOLDA”
İkinci solo çalışmanızda sizi sound’unuzu revize etmeye iten nedenin Julian Plenti turnesi olduğunu söylemiştiniz. ‘Skyscraper’in sahne uyarlamasından memnun kalmadınız mı?
Memnun kalmadım denemez ama ilk albüm tamamen stüdyo kafasıyla yazılmıştı. Albümdeki enerjiyi canlı versiyonunda yakalamak, çok ince ayarlanmış elektronik öğeleri sahneye uyarlamak zor oldu. Sonunda başarsak da bu bana ders oldu ve Banks’i “Hangi müzisyen hangi bölümü çalar?” diye önceden düşünerek yazdım.
Yeni albümün ismi dışarıya, “Bana en çok yaklaştığınız albüm bu” mesajı vermek için mi ‘Banks’? Başka bir anlamı var mı?
Ben kelime oyunlarını çok severim. Ne zaman çift anlamlı
bir kelime bulsam hemen kullanmak isterim. “Banks” diyerek sadece soyadımı kast ediyor olmayabilirim. ‘Banks’, aynı zamanda bankaları da işaret ediyor. Aslında ben de bankacılık dünyasından bahsediyorum.
Peki, şu cümlenin sonunu üç kelimeyle tamamlasanız, hangi kelimeleri seçerdiniz? Banks’in anlattığı şeyler...?
Hayaller, gölgeler ve ışık.
‘Young Again’in klibi gerçekten çok komik. Fikir sizden mi çıktı?
Evet, senaryosunu ben yazdım. Ancak benim aklımda klibin sonu daha farklıydı. Sonda çocuklar beni yerlerde sürükleyip başımdan aşağıya çikolatalı süt döküyorlardı. Ama sonuçta klibi çekmek için bir günümüz ve sınırlı bir bütçemiz vardı. O yüzden yönetmen orijinal senaryodaki sahnelerde değişiklik yaptı. Bana göre de klip çok komik ama özellikle güldürmeye çalışırken gerçekten komik olmayı başarmak çok zor.
Klipte oyunculuğunuz da hiç fena değil. Hazır bir film çekmeye hazırlanırken iyi antreman olmuştur...
Gerçekten öyle mi düşünüyorsunuz? Çok teşekkürler ama film projesi henüz kesin değil. Yakın bir arkadaşım bir gün bir senaryoyla geldi ve benim başrolü üstlenmemi istedi. Filme kaynak bulmaya çalışıyor. Biz de promosyonuna yardım etmek amacıyla fragman çektik. Eğer sponsor bulursak çekeceğiz, bakalım...
Hip-hop aşkınız malum. Sizi bir gün başka bir isimle gerçek bir hip-hop albümü yaparken görme ihtimalimiz var mı?Zaten benim bir hip-hop alt egom var. Bir hip-hop albümünün prodüktörlüğünü yapmayı çok isterim ama kendim üzerine rap yapamam. Ben şarkı söylemeyi seviyorum. Başkasına albüm yapabilirim ama...
Pitchfork’un “Paul Banks’in en iyi tınladığı anlar Interpol’e en çok yaklaştığı anlar” yorumunu okudunuz mu?
Normalde eleştirileri okumuyorum ama Pitchfork’tan bahsettiler. Tüm arkadaşlarım o yorumu yazan kişinin albümü yeterince dinlemediğini düşünüyor. Burası benim alanım. Madem öyle düşünüyor, gitsin Interpol dinlesin!
Her fırsatta Interpol’un Dan’in bebeği olduğunu söylüyorsunuz. Şarkıların tamamı ona mı ait?
Interpol’u Dan kurdu, grup elemanlarını o buldu. Şarkıları da ilk o yazar ve getirir. Ben de sözlerini yazarım. Gruptaki herkes üzerine farklı bir şey ekler ve bence en doğrusu da bu.
Beşinci bir Interpol albümü olacak mı peki?
Evet olacak. Şu anda üzerinde çalışılıyor.