25.01.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
ÖZGE KARA
Geçen mayıs ayında Soma’da yaşanan maden kazası faciasından sonra bir grup amatör fotoğrafçı, bölgede yaşayan çocukların travmalarını hafifletmek amacıyla bir projeye imza attı. Proje tamamlandığında 14 -17 yaş arasındaki
74 çocuk çektiği fotoğraflarda Soma’da
çocuk olmayı anlattı.
Kimisi yüzlerdeki yaşanmışlıklara dikkat çekmek istemiş, kimisi de evinin önündeki tarlaya... Bazıları onca ölümün ardından hayatın bir şekilde devam ettiğini göstermek ister gibi doğum fotoğrafı çekmiş mesela. İçlerinde facia sırasında hayatına kaybeden babasının mezarını fotoğraflamak isteyen de olmuş elbette. Fakat bu acıyı tekrar tekrar yaşamalarına engel olmak için eğitmenler başka konulara yönlendirmiş bu çocukları. Çocuklardan Nazlıcan Eren de anlamlı bir noktaya değiniyor: “Çocuk olmak zaten mutlu olmak demek. Nerede yaşadığınızın bir önemi yok.”
‘Bakışınızdan anlar’
Aysun Hürol öncülüğünde bir araya gelen gönüllü grup, ‘Soma’da Çocuk Olmak’ projesi için önce bir afiş hazırlayıp Soma’ya göndermiş. “Biz fotoğraf çekmek ve öğrenmek isteyen herkesi çağırdık” diyor Hürol. Dolayısıyla projeye dahil olan çocuklar arasında sadece kazadan bir yakınını kaybeden ailelerin çocukları değil, başka Somalı çocuklar da var.
Tanık oldukları büyük facia sebebiyle çocuklar konusunda en başından beri çok hassas olduklarını söyleyen proje koordinatörü Aysun Hürol, projenin başında Sosyal Hizmetler Kurumu’ndan 74 çocuğun dökümünü istediklerini anlatıyor. Böylece yetim olanları tespit edeceklerini ve kuracakları diyalogda daha hassas davranmayı planlamışlar: “Sosyal Hizmetler’in başında bir psikolog var. Bu projenin en büyük şansıdır o. Bize ‘Bilmenize gerek var mı?’ diye sordu. ‘Dile getirmeseniz bile sizin ona bakışınızdan anlar bildiğinizi’ dedi. Biz de hak verdik.”
‘Kalıcı bir diyalog başlatmak için’
Grup, iki hafta sonra, çocuklara projeyi anlattıktan sonra İstanbul’a dönüp bir hafta içinde 61 makine alarak geri dönmüşler. Hürol, 13 çocuk öyle ya da böyle bir fotoğraf makinesine sahip olduğu için 61 makinenin yeterli olduğunu söylüyor. Böylece 7 hafta sürecek eğitim programı başlamış. Hürol projenin amacı hakkında “Biz yardım amaçlı bir şey yapmak istemedik. Götürüp vermek ve arkamızı dönüp gitmek değildi isteğimiz. Onlarla arkadaş olmak ve kalıcı bir diyalogu başlatmaktı. Sonuçta onlarla hobinizi paylaştığınız zaman hayat boyu sürdürebileceğiniz bir noktaya gidiyor ilişkiniz” diyor.
Teorik eğitimin hemen ardından çocuklar iki ay süreyle özgür bırakılmış. Çocukların bu süredeki uğraşı karşılıksız kalmamış; ortaya profesyonellere taş çıkaracak fotoğraflar çıkmış. Önce bir kitapta toplanmış bu fotoğraflar. Daha sonra da gezici bir sergi planlanmış ki farklı yerlerde, farklı şartlar altında yaşayan diğer çocuklar da bu başarıyla tanışabilsin diye. Bugünden itibaren iki hafta süreyle Caddebostan Kültür Merkezi’nde İstanbullu izleyicilerle buluşan ‘Soma’da Çocuk Olmak’ adlı sergi, çocuk dünyasına el uzatıldığında, onların neler başarabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Sergi, İstanbul’dan sonra İzmir, Eskişehir gibi farklı şehirleri de gezecek.
Artık düğün fotoğrafçısı olmak istiyor
Öznur Deveci (17): Yolda giderken bile gördüğümüz en ufak bir şey bile ‘keşke makinem yanımda olsaydı’ dedirtebiliyor. Özellikle yeşil alanlar fotoğrafta çok güzel oluyor. Bir de en uç noktasında bir insan ya da başka bir canlı olduğu zaman o fotoğraf daha da güzel oluyor, insan içine giriyor o görüntünün. Soma’da olduğu gibi sıkıntı yaşanan diğer bölgelerde de böyle projeler olmalı. Çünkü insan yaşadıkları yüzünden bir yıkıntıya uğruyor. Fotoğraf bizim üzüntülerimizi gidermek için bir destek oluyor aslında. Bir tarafımızı kapatmaya yarıyor.
Mert Yörük (13): İstanbul’dan gelen ablalar bize moral olsun diye bizi bir eğitim programına aldılar. Soma’da çocuk olmak biraz puslu. Onu gösteriyoruz biz bu sergide. Eskiden elektrik mühendisi olmak istiyordum artık düğün fotoğrafçısı olmak istiyorum.
Burcu Akbulut (16): Bu projeden önce fotoğrafla ilgili bildiğim tek şey düğmeye basmaktı. Bu projeyle beraber ilgim de bilgim de arttı. Hatta meslek olarak bile düşünüyorum. Sokaklara çıkıp özgür bir şekilde istediğimiz her kareyi çektik. Ben en çok makro çekim yapmayı seviyorum. Çünkü her şeyi daha net görmeyi seviyorum.
‘İlk defa çektim’
Samet Türel (15): Fotoğraf çekmeye ilk defa bu projeyle başladım. Portre ve mimari yapıları çekmeyi seviyorum en çok. Bu sergide de portre fotoğraflarım yer alıyor. Özellikle yaşlı insanların kırışık yüzleri çok hoş duruyor fotoğrafta. Yaşanmışlıkları, hayatın zorluklarını, günümüz olaylarını, her şeyi anlatıyor o yüzler.
Ramazan Yaprak (16): Bu proje sayesinde her şeyden önce çok eğlendik. Fotoğraf, gördüklerini bir kağıda dökmek gibi bir şey. Her şey bir fotoğraf olabilir ama herkes farklı görür. Bir fotoğrafa yüz farklı kişi bakar, yüz farklı şekilde görür.
Vedat Abokan (16): Önceleri daha çok resimle ilgileniyordum ama bu projeyle fotoğrafçılığa yöneldim. Gözüme güzel gelen her şeyi çekiyorum. En çok da insan fotoğrafı çekiyorum. Çünkü duran bir fotoğrafı çekmeyi sevmiyorum, olayların geliştiği fotoğraflar çekmeyi seviyorum.
‘Her kare anlamlı’
Safiye Yılmaz (17): Bence her fotoğraf karesinin ayrı bir anlamı var bu sergide. Mesela benim fotoğrafımda kahvehaneden çıkmakta olan bir amca var. Amcanın beli bükük. Yaşanmışlıkları ifade ediyor. Yüzündeki çizgiler çektiklerini ve geçmişini ifade ediyor. Elindeki baston bir samimiyet katıyor fotoğrafa. İnsanlar hep samimidir zaten; buna inanıp insan fotoğrafları çekiyorum.
Elif Afra Kılıç (17): Sonbaharda fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Sarılar, bordolar falan çok güzel oluyor. Çekerken insan huzur buluyor. Ben tarlamızda çektim fotoğrafları. Hayvanlarımızın bulunduğu yeri çektim. Daha çok köy hayatıyla ilgili fotoğraflar çekmeyi seviyorum. Doğayı seviyorum. Bir bütün gibi hissediyorum kendimi. İstanbul hayallerimin şehri açıkçası. İnsanın görüş açısını genişletiyor fotoğraf. Görmediğin şeyleri görmeye başlıyorsun. Çok basit bir ağacı çok farklı şekillerde çekebilirsiniz mesela.
‘Yapmacık değiller’
Ayşegül Cansu (17): Aslında güzel gördüğüm her şeyi çekiyorum ama en çok çocuk fotoğrafları çekmek istiyorum. Ben de proje gibi Soma’da Çocuk Olmak diyerek başladım işe. Çünkü çocuklar daha doğal poz veriyorlar. Daha saf oldukları için bütün duygularını dile getirebiliyorlar. Yapmacık tavırlar takınmıyorlar.
Nazlıcan Eren (15): Sergi için kardeşimin doğumuna girip doğum fotoğrafı çektim. Doğum mucize gibi bir şey çünkü. Kelimelere dökemezsin ama fotoğraflarla gösterebilirsin.