Gündem ‘Yaşayan en büyük Türk şairi’ni kaybettik

‘Yaşayan en büyük Türk şairi’ni kaybettik

05.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

2008’de Milliyet Kitap anketinde ‘Yaşayan En Büyük Türk Şairi’ seçilen Akın, 82 yaşında hayatını kaybetti. Akın’ın naaşı Kocatepe Camii’nde cuma günü kılınacak öğle namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecek

‘Yaşayan en büyük Türk şairi’ni kaybettik

Türkçe edebiyatın gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden Gülten Akın, dün çoklu organ yetmezliğinden tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. ‘70’li yıllardan itibaren şiirlerinde toplumsal duyarlılığın baskın şekilde hissedildiği ve Orhan Kahyaoğlu’nun “Modern Türkçe Şiir Antolojisi”nde İkinci Yeni’nin tek önemli kadın şairi diye nitelediği Gülten Akın, 23 Ocak 1933 yılında Yozgat’ta dünyaya geldi. Anne tarafı Yozgat’ın eşrafından olan Akın’ın babası ise halktandı. II. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği yıllarda, Gülten Akın ilkokuldayken, babası askere çağrıldı. 1942 yılında babasının üç yıl süren askerliğinden sonra, Gülten Akın 10 yaşındayken aile Ankara’ya taşındı. Yozgat’ta, dedeler, nineler, akrabalar ve kuzenlerden oluşan geniş bir aile çevresi içinde geçen özgür ve huzurlu hayatı geride bırakıp büyük şehire alışmanın verdiği sancı, ilk dönem şiirlerine de yansıdı. “Yozgat’taki o güzelim yaşantıdan sonra bir vurgun gibi yaşadık Ankara’yı,” diye anlatıyordu büyük şair. İlkokul son sınıfı Ankara’daki Atatürk Kız İlkokulu’nda okudu, ortaokulun ilk yılını da Taşmektep’te. Taşmektep yıkıldıktan sonra da Cebeci Ortaokulu’na devam etti. Liseye 1948 yılında Atatürk Kız Lisesi’nde başladı.

Haberin Devamı

İlk şiir ilkokulda

Daha ilkokul son sınıftayken ilk şiirini yazmıştı Gülten Akın. Ortaokulda öğrenciyken de öğretmenlerine, ailesine dizeler yazmaya devam etti. Bu genleri belki de şiir yazan dayıları ve amcalarından geçen Akın, tavan arasındaki dayılarına ait olan bavulların içindeki kitaplar sayesinde Dostoyevski, Tolstoy ve diğer klasiklerle; Nâzım’la, Sabahattin Ali ile tanıştı. Liseye gittiği yıllarda yazdığı şiirleri okul dergilerinde yayımlanmaya başladı. Bir taraftan şiir yazmaya devam eden Akın, okulun en başarılı öğrencileri arasında yer alıyordu. 1951’de Atatürk Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra Hukuk Fakültesi’ne kayıt oldu ve bir taraftan da İçişleri Bakanlığı’nda iş buldu. Gündüzleri çalışıp geceleri okuyan Gülten Akın, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden dört yılda mezun oldu. 1956 yılında, daha üniversitedeyken tanıştığı ve 57 yıl boyunca büyük bir aşkla bağlı olduğu Yaşar Cankoçak ile evlendi. Bu yıllarda ilk şiir kitabını çıkardı ve 1964 yılına dek toplam üç şiir kitabı yayımladı.

Haberin Devamı

Henüz 24 yaşındayken, 1957 yılında ilk çocukları, ‘58’de ise ikinci çocukları dünyaya geldi. Yaşar Cankoçak’ın kaymakam olması nedeniyle 1958-1972 yılları arasında, ülkenin farklı ilçelerinde geçti hayatları. Bu yıllarda Akın öğretmenlik ve avukatlık yaptı. 1960’ların orasında Van Gölü kıyısındaki Gevaş’a yerleştiler. İki buçuk yıl kaldıkları bu ilçede ailenin üçüncü çocuğu dünyaya geldi. Sonrasında iki çocuğu daha olacaktı. 1972’de Ankara’ya döndüler, altı yıl sonra ise Akın emekli oldu. 1978 - 1986 yılları arasında yaşamı bir nevi Mamak Cezaevi’inde geçti, zira oğlu devrimciydi ve bu dönemde cezaevindeydi. “Pırıl pırıl beş çocuk yetiştirdim. Yetiştirdiğim çocuklara halkınızı, insanları sevin, kimseyi incitmeyin dedim. Onları sosyalist olarak yetiştirmeye çalıştım. En büyük acıyı da orada gördüm,” diye anlatacaktı o süreci. Devam eden yıllarda hep şiirle uğraştı, Kahyaoğlu’nun “Modern Türk Şiiri”nde de dediği gibi kendine has bir lirizmi şiirlerine daha ilk kitaplarında yedirmeye başladı ve poetikasını gündelik dilin etkisi oluşturuyordu. Onunla ilgili olarak da, “Kendi dilini gündelik dil içinden kuran şiir, onunla dünyanın insan ilişkilerinin en uç noktalarına, en ulaşılamayan yerlerine kadar gitmeye çalışır” diyordu.

Haberin Devamı

Yazmaktan hiç vazgeçmedi

Akın, 2 yıl öncesine kadar şiir kitapları çıkarmaya devam etti. İlk dönem şiirlerinden farklı olarak, halk şiirini ve kültürünü önceki şiir birikimiyle, ustalıkla buluşturdu. Kendine has bir toplumcu açılım gerçekleştirdi ve bunu zenginleştirdi. Şiirlerinde hep zulme, zalime isyan etti ve “Kalemle insanların duyarlı yerlerine ulaşabileceğimi düşünüyordum. Bir toplumsal vicdan oluşturabilirim sandım,” dedi. Belki hayat onun beklentilerini karşılamadı ama Akın, şiirleriyle okurlarının umutlarını hep diri tuttu.