Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Almanya Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na birlikte girdiler. Önde Dr. Özlem Türeci ve Prof. Uğur Şahin.

Arkalarında, üç adım gerilerinde, Almanya Başbakanı Angela Merkel.

Koronavirüse karşı ilk aşıyı geliştiren bilim insanları Özlem Türeci ile Uğur Şahin’e Almanya’nın en yüksek devlet madalyası veriliyordu. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier kısa törende dedi ki:

“Çin’in Vuhan kentindeki virüs salgınından bir pandemi oluşacağını erkenden görmekle kalmadınız. İleri görüşlülüğünüzü, bilgi ve keşif ruhuyla birleştirerek on yıllardır sürdürdüğünüz araştırmanın deneysel yönünün bir aşıya dönüşebileceğini gördünüz.

Haberin Devamı

Henüz Avrupa’ya ulaşmadan
virüsün önünü kesecek ve hayat kurtaracak bir aşı geliştirmek için Işık Hızı adlı projeyi hayata geçirdiniz. Yol açıcı keşfiniz insan hayatı kurtarıyor, yaşamları kurtarıyor, toplumsal, ekonomik, kültürel olarak hayatta kalmamızı güvence altına alıyor.”

Türeci ve Şahin, nişanlarını aldıktan sonra Berlin’deki Türk Büyükelçiliği’ne gittiler. Girişteki Atatürk büstünün yanında fotoğraf çektirdiler. Büyükelçi ile görüştüler.

Biz de gururlandık, onur duyduk.

Bilvesile, Alman toplumuna teşekkür ediyoruz.

Çocuklarımızı böylesine mükemmel yetiştirdiği, onları dünya çapında bilim insanları haline getirdiği için.

Almanlar “büyük” olmanın, bilime saygının, çağdaş eğitimin ne anlama geldiğini bize gösterdiler.

Yürekten alkışlıyoruz.

 AŞI NEDEN DURDU?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 1 Aralık 2020 tarihinde şu açıklamayı yapmıştı:

“İnaktif aşıdan 50 milyon doz getirilmesi için sözleşme imzalandı. Aralık ayında en az 10 milyon, ocak ayında 20 milyon, şubat ayında
10 milyon gelecek.”

Bu hesaba göre, şubat sonuna kadar 50 milyon doz gelmesi gerekirdi.

Mart sonuna geliyoruz... Hâlâ 15 milyon dozda kaldık.

Sinovac’ın Türkiye distribütörü Keymen İlaç’ın sahibi Cantürk Alagöz, aynı yönde konuşmuş, “50 milyon doz için anlaşma yapıldığını, bu miktarın mart ayı sonuna kadar geleceğini” söylemişti.

Anlaşma yapıldığı halde sevkiyat neden durdu?

Hükümet açıklamalı.

KABUL

Saadet Partisi Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ruşen Çakır’ın Medyascope kanalında açıklamalarda bulunurken
şöyle diyor:

Haberin Devamı

“Ben sayın Kılıçdaroğlu’na Abdullah Gül Bey’i teklif ettiğim zaman hemen kabul etti.”

Konu daha önce de yazıldı, Kemal Bey itiraz etmedi.

İlginç olan... Yüzde 25 oyu olan bir partinin yüzde 2 oyu olan bir partinin önerdiği Cumhurbaşkanı adayını kabul etmesi.

Kemal Bey daha önceki seçimde de MHP’nin önerdiği Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermişti.

ŞİDDET

İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olan Türkiye, Resmi Gazete’de gece yarısı yayımlanan kararnameyle sözleşmeden çekildi.

Sözleşme ana fikir olarak kadınları her türlü şiddete karşı korumayı ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlıyor. Her alanda kadın-erkek eşitliğini öngörüyordu.

Bir önemli maddesi de şöyleydi:

“Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmasını önleyeceklerdir.”

Özetle, kadına şiddeti mazur gösteren bahaneleri yok edin deniliyordu.

Sözleşmeye karşı olanlar, kadın erkek ilişkilerinin ve aile içi düzenin dinsel-feodal-geleneksel modelde sürmesini isteyenlerdi.

Haberin Devamı

Başlıca itirazları “Kültürümüze aykırı” şeklindeydi. Kültürümüz dedikleri muhafazakâr Ortadoğu kültürü.

Artık yeni bir tartışma konumuz oldu. Buna bir anlamda “Çağa ayak uydurma-uydurmama” tartışması da diyebiliriz.

HAFTA

Bu hafta (18-24 Mart) yaşlılar haftası.

Yaşlılıktan korkmayınız.

Yaşlılık, gençken düşündüğünüz kadar korkunç bir şey değildir.

Yeter ki yaşam enerjinizi kaybetmeyiniz.

Yeter ki kendinizi yaşamdan emekli etmeyiniz.

Filozof Diyojen’e çevresindekiler, “İhtiyarladınız, artık bundan sonra bir kenara çekilip dinlenmeniz gerekir” dediklerinde, “Neden?” diye sorar ve şu yanıtı verirmiş:

“Eğer koşucu olsaydım koşunun sonuna doğru yavaşlamam mı gerekirdi, yoksa tam tersine bütün gücümle koşmak zorunda mı olurdum?”

Nedir yaşamla ilgili kaygı? Yaşam mı kısa, zaman mı yetersiz?

Söz yine filozoflarda:

“Bize verilen ömür ne kadar olursa olsun memnun olmak gerekir. Bir aktörün hoşa gitmesi için piyesin bitmesine hacet yoktur. Oynadığı perdede beğenilmesi yeter. Bir ömür kısa da olsa iyi şeyler yapacak, şerefli bir tarzda yaşamaya yetecek kadar uzundur.”

MEDENİ

İstanbul Anlaşması, Ankara Anlaşması derken...

Anlaşıldı ki...

Türkiye’nin bugünkü ikliminde, Mevcut MEDENİ KANUN’u çıkaramazdık.

Çünkü içinde kadın erkek eşitliği var.

Atatürk Türkiye’si bunu 95 yıl önce başarmış.

Cumhuriyet ile ne kadar övünsek azdır.