Gündem 1930’ların yankıları günümüzde de var

1930’ların yankıları günümüzde de var

17.07.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye’de 14 Temmuz’da gösterime giren ‘Planetarium’u Fransız yönetmeni Rebecca Zlotowski’den dinledik

1930’ların yankıları günümüzde de var

Grand Central’la dikkat çeken genç Fransız yönetmen Rebecca Zlotowski’nin yeni filmi ‘Planetarium’, Türkiye’de 14 Temmuz’da gösterime girdi. İzleyicisini 1930’lar Paris’inde biri medyum güçlerine sahip ABD’li iki kız kardeşin (Natalie Portman ve Lily-Rose Depp) hikâyesini takip etmeye davet eden Zlotowski’yle Paris’te bir araya geldik ve filmi, o dönem ve şimdinin benzerliklerini konuştuk.

Haberin Devamı

Zaman ekseni olarak 2. Dünya Savaşı’nın öncesine odaklanma sebebiniz neydi?

Yabancıları Avrupa’ya getirip onların gözünden etrafı anlatmak hep yapmak istediğim bir şeydi. Bunu şu anda yapmak yerine 1930’larda yapmak istememin sebebi ise o dönemin yankılarının şimdilere denk düştüğünü düşünmem. Popülizmin yükselişi gibi... Filmin senaryosunu yazarken çok karanlık bir dönemde olduğumuzu hissediyordum. Havada sanki bir etrafımızda yaşanan felaketin kokusu vardı.

Medyumluk ve sinema

Amerikalı kadınlardan birinin medyum olması fikri nasıl oluştu?

Aslında ikisi de medyum oldukları iddiasında. Kız kardeşlerden birinin diğerini pazarlaması fikrini sevdim. Senaristim bu fikri ilginç buldu çünkü bir aile üyenizle hayatınızı geçiriyorsunuz ve gerçeği söylemiyorsunuz, o da filmde şu: Birinin bir yeteneği var, diğerinin ise yok. Ama birbirlerine bunu söylemiyorlar. Bu aralarındaki dinamiğin temel direği neredeyse…

Haberin Devamı

Peki, neden film endüstrisini bir arka plan olarak seçtiniz?

Medyumluk, ölülerle iletişim kurmak ve sinema endüstrisi birbirileriyle çok alakalı. Aslında beni baştan ilgilendiren bu kız kardeşlerin hayatındaki bir yılı anlatmaktı, iş buldukları bir yılı. Filmde ilham aldığım Fox kız kardeşler, bir noktada bir bankerden eşinin ruhunu canlandırma işini alıyorlar. Bu, Hitchcock’vari bir hikâye. Belki kız adama âşık olur, belki adam ona… Ama işin içinde suçluluk duyguları gibi karışık hisler de var. Bu hikayeyi seviyordum ama banker beni karakter olarak çekmedi. Sinema ve spiritüalizm arasında bir ilişki kurmak istedim. Çünkü güçlü bir metafor. Birini filme çektiğinizde yaptığınız hayatı belgelemek olsa da, ölü anları çekiyorsunuz. Bu yüzden ölülerle iletişim kurup onlardan haber getirmek sinemanın yaptığının tamamen aynısı.

Dijital devrim

O dönemin sinema endüstrisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Deneyselliğin önde olduğu bir dönem olması hoşuma gidiyor. Sessiz, siyah beyaz bir dönemi geride bırakıyorlar. Teknik devrimin dönemi sinemada. Şimdi de aynı şey oluyor, dijital devrim... Bu da şu anlama geliyor, çektiğiniz insanlar kameranın karşısında olmayabilir, yeşil ekranla çekilmiş olabilir. Bunun sonuçları var. İlk sonucu, istediğinizi yapmakta özgür olmanız. İkinci sonucu insanların her şeye şüpheyle yaklaşması. Yaşadığımız komplo teorisi çağı bununla bağlantılı. İnsanlar haberleri izlediğinde “Böyle bir şey olmamıştır” diyebiliyor. Ama eskiden insanlar bir görüntü gördüğünde bu, o olayın olduğuna dair kesin bir kanıttı. Bugün ise bir şüphe nedeni. Şüphe dönemi görüntüyle geliyor ve buna sinemacılar, görüntüyle uğraşanlar; hepimizin kafa patlatması gerekecek.

Haberin Devamı

‘Portman, Hollywood’daki en akıllı oyunculardan biri’

Natalie Portman’ın filmde rol alma nedeni önceki filminiz ‘Grand Central’ın başarısı mıydı?

Hayır. Portman’ın çok ünlü olmayan bir Fransız bir yönetmenin filmine dahil olmasının birkaç nedeni var. Portman, Hollywood’daki her kadın yıldız gibi erkeklerden daha zeki olmak zorunda. Avrupa, Kanada ve Güney Amerika’da neler olduğunu takip etmesi ve Hollywood’un ona 35 yaşından sonra sunmayacağı taze, heyecan veren rolleri getirebilecek yönetmenleri keşfetmesi gerekiyor. Portman da Hollywood’daki en akıllı oyunculardan biri, o yüzden dikkat kesilmiş durumda. Ben de dikkatini öyle çektim. Birbirimizi uzun süredir tanıyoruz, dolayısıyla filme çok erken bir noktada dahil oldu. Fransa’da yaşıyor ve burada filmler çekmek istiyor. Dolayısıyla ben takip ettiği yönetmenler arasındaydım. Kadın yönetmen olmam da etkiledi çünkü kadın yönetmenlerle çalışmak istiyor. Rolü, senaryo bile yazılmadan önce kabul etmişti. Portman’ı kadroya dahil ettiğinizde, onun etrafında diğer oyuncuları şekillendiriyorsunuz. Lily-Rose Depp’in resmini Portman gönderdi ve o resimde ikisinin benzerliği fark ediliyordu. Hemen buluştuk ve onu da kadroya aldık. Depp aynı zamanda iyi bir oyuncuydu, mükemmel denk geldi.