20 yıldır gerçeğin peşindeler

İntihar ettiği iddia edilen polis memuru Ali Uslu’nun ailesi iç hukuk yolları tükenince Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AYM’ye yapılan bireysel başvuruda 16 Nisan 1995 ‘te polis Ali Uslu’nun Kavacık Karakolu’nda nöbet sırasında intihar ettiğinin belirtildiği bilgisi verildi. Polisin oğlu Mahmut Uslu ve eşi Mürşide Uslu’nun, ilki 30 Haziran 1995 olmak üzere yaptıkları tüm suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı. 26 Mart 2013’te verilen son kararda “İntihardan başka öldürülmesine neden olabilecek bir eyleme rastlanmamıştır” denildi.
Rüşvet çarkı
Uslu ailesinin avukatı Şenol Özel’in hazırladığı dilekçede, “Dini inançları gereği de intihar düşüncesine oldukça uzak bir kişiliğe sahiptir. Ali Uslu olaydan önce eşine karakolda usulsüz işler gördüğünü, birçok defa olayların örtbas edilmesi için rüşvet hadiselerinin gerçekleştiğini anlatmıştır. Rüşvete iştirak etmediği için mesai arkadaşları tarafından dışlanmıştır” denildi.
Haklarında “kasten öldürme” suçundan şikayette bulunulan polisler Ö.D, H.Y, E.A, H.İ.E, E.Ş, N.S’nin ise olaya intihar süsü vermek için delileri yok ettiği iddia edildi. Avukat Özel, “Savcının gelmesi beklenmeden kan izleri yıkanmıştır. Polislik görevi yapan kişilerin bu şekilde delilerin yok edileceğini bilmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu intihar olarak kabul edilse dahi savcının yerinde inceleme yapmadan olay yerinde müdahale edilmesi başlı başına görev ve hizmet kusurudur” dedi.
‘Şapkası yakıldı’
Uslu’nun üzerindeki resmi kıyafetlerin ailesine teslim edilmediğine dikkat çekilerek, “Özellikle şapkası yakılarak imha edilmiş. Şapka yakılarak üzerindeki barut izleri yok edilmiştir. Ayrıca atışın yakınlığı ve uzaklığı açısının tespiti bu şekilde engellenmiştir” iddiasında bulunuldu. Mürşide Uslu’nun iddiası da başvuruda yer aldı. Dilekçede, “Mürşide Uslu’ya çok defa tanımadığı şahıslar tarafından para teklif edilmiştir. Polisler ‘Bu parayı al, olayı kapatalım’ ve ‘Bizimle uğraşma, biz de uğraşırız’ denilmiştir” iddialarına da yer verildi.