Gündem 27 Mayıs Öncesi ve Sonrası - Darbenin ilk kurbanı Gedik

27 Mayıs Öncesi ve Sonrası - Darbenin ilk kurbanı Gedik

28.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

27 Mayıs sabahı darbeyi radyodan Albay Alparslan Türkeş şu sözlerle duyurdu: “Demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla TSK memleketin idaresine el koymuştur...” Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes ve DP vekilleri gözaltına alınarak Harp Okulu binasına getirildi. Darbenin üçüncü gününde İçişleri Bakanı Namık Gedik girdiği bunalım sonucu pencereden atlayarak intihar etti...

27 Mayıs Öncesi ve Sonrası - Darbenin ilk kurbanı Gedik

27 Mayıs günü sabahın erken saatlerinde Ankara radyosundan Albay Alpaslan Türkeş’in okuduğu “Demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla TSK memleketin idaresine el koymuştur” darbe bildirisi duyuldu. Demokrasi askıya alınmıştı. İlginç bir tesadüftür ki, 27 Mayıs günü yönetime el konulduğunu radyodan duyuran Türkeş, 20 yıl sonra yine radyodan okunan bir bildiriyle dışarıdan desteklediği Demirel hükümetinin düşürüldüğünü ve MHP Genel Başkanı sıfatıyla yargılanıp tutuklanacağını öğrenecekti.

Harp Okulu’na götürüldüler

27 Mayıs Öncesi ve Sonrası - Darbenin ilk kurbanı Gedik

Bildirinin okunmasının ardından yönetime el koyan ve Milli Birlik Komitesi adını alan cuntacılar, Ankara’da bulunan Cumhurbaşkanı Celal Bayar, TBMM Başkanı Refik Koraltan ve İçişleri Bakanı Namık Gedik ile DP milletvekillerini gözaltına alarak, darbeden birkaç gün önce Menderes aleyhinde sessiz gösteri yapan Harp Okulu’nun binasına götürdü. Geceyi Eskişehir’de geçiren Başbakan Adnan Menderes de Ege istikametine giderken Kütahya’da yakalanarak uçakla Ankara’ya getirildi.

Diktatörlüğe gidilecek endişesi
Cuntanın sözcüsü konumuna gelen Albay Türkeş, aynı gün saat 15.00’de Genelkurmay Başkanlığı karargâhında düzenlediği basın toplantısında bir soru üzerine, “Birkaç seneden beri anayasanın ihlal edildiğine tanık olduk. Demokrasi hayatımız bir çıkmaza girdi. Bütün ümit ve beklememize rağmen parlamentoda bunun düzelmesine gidilmedi. Diktatörlüğe gidileceğinden bütün memleket endişeye düştü ve bu hal ayrı partilere mensup vatandaşların münasebetlerini de güç hale soktu. Anayasanın her türlü tesirden azade bir hale getirilmesi maksadıyla TSK kendi sorumluluğu dahilinde düzeltmeye karar verdi” yanıtını verecekti. Darbeden önce izne ayrılarak İzmir’e yerleşen Orgeneral Cemal Gürsel, darbenin yapıldığı gün uçakla İzmir’den Ankara’ya gelecekti. Gürsel’in radyodan, “Asla diktatör olmayacağım” sözleri duyulacaktı.

Profesörler Kurulu kuruldu
Orgeneral Gürsel dahil 38 kişiden oluşacak cuntacı Milli Birlik Komitesi, nasıl bir yol haritası çizeceğini kararlaştırmak için kolları sıvadı. MBK için de genel kanının, yeni anayasanın hazırlanmasının hemen ardından ülkede en hızlı biçimde demokrasinin yeniden işler kılınması için gerekli çalışmaların yapılması olduğu ifade ediliyordu. Bu kapsamda 28 Mayıs günü Prof. Sıddık Sami Onar başkanlığında oluşturulan Profesörler Kurulu, geçici anayasanın yapılması için çalışmalara başlamıştı.
İlk toplantıda yer alan Orgeneral Gürsel, kuruldan 27 Mayıs’ın meşru olduğuna dair bir bildiri yayınlamasını talep etti. Tevfik Çavdar’ın “Türkiye’nin Demokrasi Tarihi” kitabına göre, kurul bildirisinde, 27 Mayıs’ın, “meşru ve sosyal nizamı yeniden kurma ihtiyacının bir neticesi olduğu”na işaret etti. Aynı gün Orgeneral Gürsel başkanlığında hükümetin de kurulduğu ifade edildi. İlerleyen yıllarda, açıklanan kabinede 14 sivil ve 3 askerin bulunması, 27 Mayıs’ın “askeri darbe”den ziyade “halkın talebi doğrultusunda gerçekleşen bir müdahale” olduğu izlenimini vererek, müdahaleye meşruiyet kazandırma arayışının bir parçası olduğu yorumlarına neden olacaktı.

‘Ya Allah’ diye haykırdı
30 Mayıs günü DP’lilerin tutulduğu Harp Okulu’nda İçişleri Bakanı Namık Gedik pencereden atlayarak intihar etti. Abdi İpekçi’nin Ömer Sami Coşkun ile birlikte kaleme aldığı “İhtilalin İçyüzü” kitabında trajik intihara ilişkin olarak şu notlar yer alıyordu:
“O gece Gedik uyuyabilmek için üç Equanil ve bir Lüminal aldı. Oda arkadaşı Ethem Menderes arkadaşının artık teskin olacağı ümidiyle uykuya daldı. Saat 03.00’e geliyordu. Bu sırada tuvalete gitmek üzere Gedik’in odasının önünden geçen Ahmet Salih Korur, helada işini bitirip dönerken bir şangırtı sesiyle ürkmüş kalmıştı. O sırada uyanmış olan Ethem Menderes, Namık Gedik’i karyolası üzerinde ayakta bulmuş ve ne olduğunu anlamamış, Gedik’in ‘Ya Allah’ diye haykırarak kendini pencereden dışarı fırlattığını görmüştü.”

İnönü: Haberdar değilim
Darbenin DP iktidarına yönelik olduğu, bu nedenle kendisi de eski bir komutan olan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün bilgisi dahilinde olduğu iddiaları aradan geçen 54 yıla karşın güncelliğini sürdürse de, İnönü, darbeye ilişkin ilk olarak 1 Haziran günü konuşmuş ve “Ordunun harekatından haberdar değilim” ifadesini kullanmakla yetinmişti. Dönemin gazeteleri cuntacıların da bu iddialardan rahatsız olduğu, bütün parti faaliyetlerinin yasaklanarak, tüm partilere eşit mesafede olduklarının anlaşılması gerektiğini Gürsel başkanlığında toplanan ilk kabine toplantısında dile getirdiklerini yazıyordu. Bu doğrultuda 4 Temmuz günü siyasi partilerin taşra teşkilatlarının kapatılması kararı alınacaktı. 29 Eylül günü DP mahkeme kararıyla kapatılırken, muhalefet partileri CHP ve CKMP’nin faaliyetleri devam etmiş, hatta bu iki partiden Kurucu Meclis’e üye vermeleri talep edilmişti. Bu gelişmeler, cuntacıların siyasi partilere yönelik tarafsız davranmadığı yorumlarını kuvvetlendirecekti.

Haberin Devamı

27 Mayıs Öncesi ve Sonrası - Darbenin ilk kurbanı Gedik

Cemal Gürsel ve arkadaşları bir basın toplantısı sırasında (1960)

Milli Birlik Komitesi TBMM’de
12 Haziran günü Milli Birlik Komitesi, Anayasa’nın bazı maddelerinin kaldırıldığını duyuracak, TBMM’nin bütün hak ve yetkilerini kendisinde topladı. MBK’nin 38 üyesi 24 Haziran günü TBMM’de andiçerek görevlerine başladı. Devlet Başkanı Gürsel, andiçme töreni öncesinde TBMM kürsüsünden, “İcraatlarının hesabını vermekten korkan iktidarlar, idare ettikleri milletler için felaket müjdecisi olmaktan kurtulamazlar. Bu kötü idare neticesinde devletin temelinden sarsılmış olan iç ve dış itibarını iade etmek, tehlikeye düşen milli varlığını kurtarmak, eskiyi tasfiye ederek yepyeni bir devlet kurmak, her milletini ve memleketini seven için en mukaddes bir vazife olmuştu. İşte bu atmosfer içinde silahlı kuvvetlerimizin temsilcisi olan sizler, birer ideal fedaisi olarak ortaya atıldınız, bütün dünyanın hayran bakışları önünde asalet hamlesiyle memleketin mukadderatını ele almış bulunuyorsunuz” diyerek MBK üyelerine övgüler dizmişti.

38 üyeli komite
Orgeneral Gürsel’in dışında 38 üyeli MBK’nin içinde bir orgeneral daha bulunuyordu. 1. Ordu Komutanı Orgeneral Fahri Özdilek’in yanı sıra Tümgeneral Cemal Madanoğlu, Tuğgeneral Sıtkı Ulay ve Tuğgeneral İrfan Baştuğ’un dışındaki MBK üyeleri yüzbaşı ile albay rütbesi arasındaki subaylardan oluşuyordu. Baştuğ, 12 Eylül günü trafik kazasında yaşamını yitirince MBK üyelerinin sayısı 37’ye düşecekti.
MBK üyesi Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı, “Anılar... Sorunlar... Sorumlular...” isimli kitabında cuntacı yapının 1960 öncesi içinde bulunan ancak DP iktidarı tarafından yurtdışında görevlendirildikleri için darbe sırasında Türkiye’de bulunmayan Dündar Seyhan, Talat Aydemir ve Sadi Kocaş’ın MBK’ye girememeleri nedeniyle kendilerini affetmediklerini yazacaktı. Bu isimler arasında yer alan Aydemir, MBK tarafından Kara Harp Okulu Komutanlığı’na atandı. Aydemir, 1962 ve 1963 yıllarında Kara Harp Okulu öğrencilerinin desteğiyle iki ayrı darbe girişimine kalkışacak ancak başarılı olamayacaktı.

Hükümet programı
Gürsel başkanlığında oluşturulan kabinenin programını 11 Temmuz günü TBMM kürsüsünde Devlet Bakanı Amil Artus okudu. Hükümet programında, “ikinci cumhuriyet” ifadesinin yer alması dikkatlerden kaçmazken, “İkinci Cumhuriyetin Anayasası, ilmin ve geçmiş uzun yılların acı tecrübelerinin ışığı altında, memleketin mümtaz ilim adamlarının geceli gündüzlü çalışmaları ve memleket aydınlarının bu çalışmalara anket vasıtasıyla katılmaları suretiyle hazırlanmaktadır” vurgusu yapıldı. Hükümet programında NATO ve CENTO ittifaklarına bağlılık vurgulanmış, ABD ile olan “samimi dostluk bağları”na da dikkat çekilmişti. Bu ifadeler, “ikinci cumhuriyetin” dış politikasının, devrilen Menderes hükümetlerinden farklı olmayacağının bir göstergesi olarak yorumlandı. MBK döneminde dış politikanın en sıkıntılı alanını Kıbrıs konusu oluşturuyordu. Henüz darbeciler görevdeyken Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk olacak Kıbrıs Cumhuriyeti kurulacak ve adaya bir Türk alayı çıkarılacaktı.

Haberin Devamı

Bayar intihara teşebbüs etti
Kara Harp Okulu’nda tutulan DP üyeleri yargılamaların yapılması için planlanan Yassıada’ya götürüldüler. Ancak, dönemin Cumhurbaşkanı Bayar’ın yargılanması önünde engel bulunuyordu. Yürürlükteki 1924 Anayasası’na göre sorumsuzluğu bulanan Cumhurbaşkanı Bayar’ın yargılanması için nasıl bir yöntem izleneceği tartışma konusu olmuştu. Geçici Anayasa’ya göre oluşturulan Soruşturma Kurulu ve Yüksek Adalet Divanı, 13 Temmuz günü Bayar’ın yargılanması hakkında verdiği kararında, “Celal Bayar Meclisçe ve hükümetçe alınmış olan ve neticede anayasanın tağyir. tebdil ve ilgasına müncer olan tedbir, tertip, karar ve kanunların fiilen mürevvici olmuştur... Milletvekilleri üzerinde nüfuz ve otoritesini kullanarak bu suçun işlenmesinde başlıca amil olmuştur” diyerek Bayar’ın yargılanması için hukuki zemini oluşturdu.
Bayar, tutuklu bulunduğu Yassıada’da 26 Eylül günü, yani Yassıada yargılamaları başlamadan 18 gün önce bel kemeriyle intihara teşebbüs etti.

4 bin subaya tasfiye
3 Ağustos günü 235’i general ve amiral 4 bini aşkın subay bir anda emekliye sevkedildi. Ancak bu işlemler “tasfiye” olarak yorumlandı. Tevfik Çavdar’ın “Türkiye’nin Demokrasi Tarihi” kitabında aynı tarihlerde Güneydoğu Anadolu’daki 55 Kürt önderinin batıya sürüldüğü bilgisi yer aldı. 27 Ekim günü ise Türkiye tarihine 147’ler olarak geçecek 147 öğretim üyesi görevlerinden uzaklaştırılacaktı. MBK’nin TSK’da, akademi dünyasında ve Güneydoğu’da yaptığı bu tasfiyeler toplumun çeşitli kesimlerinde tepkilere neden oldu.

12 metrekarelik hücre
Yassıada duruşmaları için oluşturulan Yüksek Adalet Divanı’na Salim Başol’un başkanlık etmesi kararlaştırıldı. Ömer Altay Egesel’in başsavcı olarak görev yaptığı mahkemede 8 asil üye de yer aldı. Gazeteci Avni Özgürel, 2009 yılında Radikal gazetesinde kaleme aldığı yazısında Yassıada’daki duruma ilişkin olarak, “12 metrekare genişliğinde tek kişilik bir hücreye konulmuştu Başbakan Menderes. Demir ayaklı bir yatak, küçük bir komodin ve iki sandalye vardı içeride. Sandalyelerden birisi Menderes içindi diğeri 24 saat boyunca oda içinde nöbet tutan askerler için” ifadelerini kullandı. MBK içindeki çatlağın belirgin hale geldiği günlerde, 3 kabine üyesinin idamıyla sonuçlanacak 587 sanıklı Yassıada duruşmaları ise 14 Ekim 1960 günü başlayacaktı.

Haberin Devamı

YARIN: Yassıada yargılamaları başlıyor