İstanbul BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: “BİLDİRİYE İMZA ATANLAR HENDEKLERE MEŞRU MUAMELESİ YAPIYOR”

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: “BİLDİRİYE İMZA ATANLAR HENDEKLERE MEŞRU MUAMELESİ YAPIYOR”

15.01.2016 - 17:55 | Son Güncellenme:

.

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: “BİLDİRİYE İMZA ATANLAR HENDEKLERE MEŞRU MUAMELESİ YAPIYOR”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, bildiri yayınlayan akademisyenlerden bazılarının kendisine mesaj atarak, bildiriyi detaylı bir şekilde okumadıklarını söylediklerini kaydetti. Davutoğlu, “Bu bildiride olgusal gerçeklik olarak ne Ecrin var, ne Efe var, ne İrem var. Bu bildiriye imza atanlar o barikatlara, o çukurlara, hendeklere meşru muamelesi yapıyorlar. Onları oraya koyanlara masum ve mağdur muamelesi yapıyorlar” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu Dolmabahçe Ofisi’nde düzenlenen yemekte YÖK üyeleriyle bir araya geldi. Programa Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay, YÖK Başkanı Yekta Saraç ve YÖK Yürütme Kurulu üyeleri katıldı.
Başbakan Davutoğlu, yaptığı açıklamada, Güneydoğu’daki olaylarla ilgili bildiri yayımlayan ve devleti suçlayan akademisyenleri eleştirdi. Davutoğlu, “Önce İstanbul’da terör saldırısı oldu. Bir grup akademisyenin yayınladığı bildiriyle hepimiz başka tartışmanın içine çekildik. Çınar’da yapılan saldırıyla terör iğrenç yüzünü hepimizin önüne koydu. Bu akademisyenlere meslektaşlarım diyeceğim tanıdıklarım var içinde. Gelin hep birlikte bu bildiriyi 3 temel esas altında gözden geçirelim. Bu bildiri altına çok sayıda profesörün imza attığı bildirinin anatomisini çıkaralım. Olgusal gerçeklik açısından bu bildiriye bakınca Türkiye halklarını katleden bir devlet var. Kafasına estiği için katliam yapma iradesiyle harekete geçmiş devlet mekanizması var. Karşısında da masum, mağdur edilmiş kesim var. Bu kesimin adı da yok. Olgusal olarak bakalım vaka böylemi” dedi.
“BU BİLDİRİDE OLGUSAL GERÇEKLİK OLARAK NE ECRİN VAR, NE EFE VAR, NE İREM VAR”
“O iddia ettikleri devlet 2 seçim gerçekleştirdi” diyen Davutoğlu, “Bu seçimlerle ilgili tek bir şüphe uyanmadı. Dünyanın en katılımcı parlamentosu oluştu. Bu seçimler arasında 3 terör örgütü Türkiye’de demokrasiye savaş ilan etti. IŞİD, PKK ve DHKP-C harekete geçti. Bildiride hiçbir terör örgütü yok. Vicdanlara soruyorum. Dün Çınar’da 3’ü çocuk 6 kişi vefat eti. Bu çocuklardan birisi 5 aylık. Babasıyla polis memuru şehit edilir. Annesi şuan hastanede. O lojmanın yanındaki binada da muhtemelen o akşam çocuklarıyla oturan Lokman Açıkgöz ve Oğlu Sadık Efe, Ecrin öldürüldü. Bu bildiride olgusal gerçeklik olarak ne Ecrin var, ne Efe var, ne İrem var. Eğer bu bildiriye bakarsak bunları da devlet öldürdü. Peki olgusal gerçek bu mu? Ellerinizi vicdanınıza koyamıyorsanız akıllarınızı dumura uğratmayın” ifadesini kullandı.
“FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ ADINA TERÖRÜ MEŞRULAŞTIRILIYOR”
Fikir özgürlüğü adına terörün meşrulaştırıldığını belirten Davutoğlu, “Cizre Devlet Hastanesi’ne 20 roket atıldı. Tabloda bunlar yok. Neden resmi tek yanlı çizersiniz. Neden zihninizdeki ideolojiyi hatta sizin değil Kandil’deki ideolojiyi, zihniyeti bilimsel bir metin gibi altına imza atarak kurumsallaştırmaya çalışırsınız. Önce resmi doğru çekelim. Türkiye’de bir terör saldırısı vardır. Türkiye’de bebekleri katleden bir terör örgütü vardır. Olgusal gerekliğe hiç bir şekilde uymayan bir resim üzerinden bildiri ortaya koyuluyor. İkincisi fikir özgürlüğü. Fikir özgürlüğü adına birileri terörü meşrulaştırır dönüp hiç bir delil ortada yokken bölge halklarını katletmekle suçladıkları bir devletin vatandaşı olarak böyle bir belge ortaya koymaksızın bu ifadeleri kullanıyorlarsa fikir özgürlüğüyle ilgili oturup ciddi şekilde düşünmemiz gereken bir aşamadayız demektir. Bu metne bakıldığında terör odaklarının açıkça meşru kılındığı, bu terörü durdurmak isteyen güvenlik güçlerinin şeytanlaştırıldığı tablo ortaya çıkıyor” diye konuştu.
“BU BİLDİRİYE İMZA ATANLAR O BARİKATLARA, O ÇUKURLARA MEŞRU MUAMELESİ YAPIYORLAR”
“Sormak isterim bu bilim adamlarına. Hangi üniversitelerdeyseler 3 barikatı aşarak, 5 çukur aşarak, aman el yapımı bombaya basmadan şu üniversiteme geçeyim diye çaba sarf ederek geçiyor olsalardı bu bildiriye imza atarlar mıydı?” diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bildiriye imza atanlar o barikatlara, o çukurlara, hendeklere meşru muamelesi yapıyorlar. Onları oraya koyanlara masum ve mağdur muamelesi yapıyorlar. Cizre’de bir öğretmen olduklarını düşünsünler. Evden çıktıklarında hangi kaldırım taşının altından hangi mayının patlayacağını hesap ede ede barikatları, çukurları, hendekleri aşarak okula ulaştıklarını düşünsünler. Okula hangi roket isabet eder diye dersi korkarak yaptıklarını düşünsünler.”
“DÜNKÜ KONUŞMAMDAN SONRA AKADEMİSYENLER BENİ ARADI”
Davutoğlu, “Bu öğretmenlerle bu öğrencileri ayıran kim. Devlet mi hendekleri barikatları oraya koyarak öğrencileri sahipsiz bıraktı. Neden okullar kapandı. Okullar neden silah yığını haline geldi. Devlet sürgüne zorluyormuş. Kim sürüyor. Bu zor şartlarda onlar orada halkla birlikte olmak istiyor. Bu çete ise, bu barbarlar ise oradaki halkı oradan çıkartıp bir terör dağı haline getirmek istiyor. Üçüncüsü kavramsal. Metne bakınca demokrasi arka arkaya sıralanıyor. Hepimizi birleştiren en önemli irada Türkiye Cumhuriyeti İradesidir. Eğer bir siyaset bilimi profesörü imza atmışsa ben onu siyaset bilimine giriş dersinden bile sınıfta bırakırım. Bu metnin Türkçesi de felaket. Bu akademisyen dostlarımız okumadan bir metne neden imza atarlar. Neden topluluk psikolojisi içinde o arkadaşım atmış bende atıyım derler. Dünkü konuşmamdan sonra ’haklısınız biz de detaylı okumadan atmışız’ diye mesajlar gönderdi. Fikir özgürlüğü adına bu metni akademisyenler tekrar entelektüel olarak okusunlar eminim birçoğu neye imza attıklarını, neyi imzalamış olduklarını ölçüp tarttıklarında bu imzalarını geri çekecektir” dedi.