İyi bir okuyucu olmanın formülü var mı?
Kitap okumak son derece bireysel bir yolculuk. Kişinin kendisine kalmış. Yatakta, arabada, masa başında... Aklınıza gelen her yerde okuyabilirsiniz. İster novella, ister roman, ister öykü, isterse kurgu dışı. İyi okuyucu olmak ne peki, hiç düşündünüz mü? Kime deriz 'iyi okuyucu' diye?
Okumak ya da 'iyi okuyucu olmak' gibi tabirleri yazarlar bile tek bir cümlede toplayamamış, haliyle o kadar da kolay bir şey değil.
Ama elbette birkaç madde var ki 'olmazsa olmaz', diğer maddeler farklılık gösterse bile o maddeler 'iyi okuyucu' olmanın en önemli özellikleri arasında.
Mesela nicelik değil de niteliğe önem vermek.
"Günde X sayfa okurum" demez iyi bir okuyucu.
Hesap kitap yapmaz, metnin içinde kaybolmayı seçer.
Satır satır okuduğu metinlerin altını çizer.
Kitaplarını çizmeyi sevmiyorsa bir 'dipnot defteri' alır kendine ve orada sevdiği kitaplardan alıntılar yapar.
Çok okur ancak buradaki 'çok'luk tür bazındadır.
Öykü de okur, tarih/araştırma da, şiir de, roman da, anlatı da.
'Obur' bir okuyucudur o, ilgisini çeken her şeyi okur.
Ve en önemlisi de metinler arasında, kitaplar arasında, yazarlar arasında bağlar kurar.
Okuduğu bir kitabın kendisini neden etkilediğinden ziyade kitabın derdini yazar ne kadar iyi anlatabilmişin derdine düşer.
Örneğin, güvensiz bir çocukluk geçiren bir karakterin gelişimini ne kadar iyi ve farklı anlatabilmiş o yazar, ona dikkat eder.
Benzer bir konuya eserinde yer veren başka bir yazarla arasında ne gibi benzerlik ya da farklılıklar var, onu tespit eder.
Okuyucu edilgen değil, direkt 'karşılaştırmalı edebiyat' öğrencisi kıvamında bir yere dönüşür.
Kitaplara, insanlara davrandığımız gibi 'seviyorum-sevmiyorum' çizgisinde yaklaşmayalım.
İyi metin neden iyi, kötü metin niye kötü, detaylara dikkat etmek daha doğru.
