Yıllar geçse de onun zamanı hiç geçmiyor. Tahminimiz o ki Jennifer Aniston’ın bu kadar güzel olmasının nedeni tabii ki kahve. Dünyanın en gıcık ancak en akıllı doktoru ünvanını göğüsleyen, rolünü kendisiyle birlikte büyüten adam Hugh Laurie, geri dönüşü olmayan bir yola kahveyle girmiş. Çoğu kişinin Wolverine'deki unutulmaz performansıyla tanıdığı Hugh Jackman, taze kahve kokusunu parfüm kokusundan daha fazla seviyor olsa gerek. Vintage kraliçesi Lana Del Rey’de sıra. Eğer bir kafe açarsanız Lana’nın gelme ihtimali çok yüksek çünkü o da bir kahveyle asla yetinemeyenlerdenmiş. Tarihte adını sıkça duyduğumuz, Fransız Devrimi’nin baş kahramanlarından biri olan Napolyon Bonapart, savaş günlerinde de bol bol kahve içmişe benziyor. Filmlerini izledikten sonra anlamak için uzun süre kafa patlattığımız yönetmen ve yazar David Lynch, kahvesiz bir hayat düşünemeyenlerden. Kahve mi sevgili mi? Sandra Bullock kahveyi seçerdi diye düşünüyoruz çünkü ona göre kahveyi bırakmak sevgiliden ayrılmaktan daha kötü. Kim bilir kaç tane filmini izledik çocukluğumuzda? Kaç kez onun yerine kendimizi hayal ettik. Kahvenin diğer diller gibi kendine özgü bir dil olduğunu düşünen Jackie Chan sadece çocukluğumuzun değil şimdinin de kahramanı oluyor. Farklı kişiliğiyle dikkatleri üzerine çeken İngiliz komedyen Eddie Izzard, kahve olan ilişkisinde oldukça ciddi. Memento'daki akılalmaz performansıyla hafızalara kazınan ünlü oyuncu Guy Pearce, kahveyi bağımlılık derecesinde seviyormuş. Yabancı, Düşüş ve Mutlu Ölüm kitaplarıyla tanıdığımız, elinden sigarasını düşürmeyen Albert Camus ölümüne kahveyi sevenlerden.