Geri Dön
Size de 'ufak tefek fenalıklar' gelmeye başlamadı mı?

Size de 'ufak tefek fenalıklar' gelmeye başlamadı mı?

Dünyada insanlar ikiye ayrılır: Haydutlar ve iyiler. Ekranda ise diziler ikiye ayrılır: Ufak Tefek Cinayetler ve diğerleri… Bu sezonun kuşkusuz en iddialı dizilerinden olan Ufak Tefek Cinayetler, gerek konusu gerekse olay örgüsü ve olayların şak diye aynı bölüm içinde çözülmesi bakımından rakiplerinden farklı olduğunu çokça hissettirdi.

Nihan Varlık
Nihan Varlık

Merve, Pelin, Oya ve Arzu arasında yaşanan restleşmelere, Jr. Merve diyebileceğimiz Burcu da eklenince, olay örgüsü ve çıkar çatışmaları iyice karıştı. Merve’nin varisi Burcu'nun, olayları karıştırmakta ve arkadan iş çevirmekte üstüne yok. Bu özelliğini, Arzu’nun gözünün içine baka baka tehdit ederken de göstermişti. Buraya kadar tamam. Ancak her ne olduysa oldu ve dizi sıradanlaşmaya, yavaş yavaş heyecanını kaybetmeye başladı.

Haberin Devamı

İstediğini söke söke alan, türlü kurnazlar yapan, cheesecake’e bile farklı bir anlam kazandıran, adamı gözünden tanıyan Sarmaşık’ın kraliçesi Merve yok artık. Burcu bile arkasından iş çeviriyor; fark etmiyor! Tatlım benim kusura bakmayacaksın, sana olan tam da bu. Acil kendine gelmen lazım.

Size de ufak tefek fenalıklar gelmeye başlamadı mı

Uzun bakışmalar seyirciye saç baş yoldurtuyor

Pelin ve Arzu’ya zaten değinmeye gerek yok. Dizinin sevenleri her ikisinin az çok ne olduğunun farkında… Genelde bir fikirleri ve amaçları olsa da, Merve’nin etkisinden çıkmaları kolay olmuyor. Evet, senaryoya göre karakterler değişim geçirmeli, olayların akması için düğümler atılmalı, sır içinde sır veya bambaşka durumlar yer almalı. Ancak polisiye bir dizide bu kadar bakışma, duraksama olması, ekran başında seyirciye saç baş yolduruyor.

Haberin Devamı

Dizinin ilk birkaç bölümünde, her üç karakterde de müthiş bir Oya takıntısı görüyorduk. Özellikle de Pelin’de. Kıskançlığından gözü dönmüş, atıvermişti Oya’yı havuza… Adeta soğuk duş aldırmıştı diyebiliriz. Elbette işin içinde kışkırtmasıyla Merve de vardı. Kolye oyunlarıyla, manipülasyonlarıyla Pelin’i delirtip, Oya’ya saldırtmıştı. Ancak ne olduysa oldu, bu takıntı yerini başka şeylere bıraktı. Eskiden sabah akşam Oya’yla yatıp kalkan Pelin ve Merve, bambaşka hedeflere gözlerini diktiler.

Olayların anında çözülmesi ve bir sonraki bölümde heyecanın tavan yapması, bu dizinin alametifarikasıydı. Heyecanın devamlılığını sağlamak, seyircinin nabzını bir sonraki bölüme ve fragmana kadar yüksek tutmak için ‘sneak peak’ adı verilen kısa kesitler de yayınlandı. Ancak ilerlemeyen veya zorla devam ettirilen bir durum oluştu.

Artık sahneler gereksiz uzatılıyor. Normalde heyecanlı olan dizinin nabzı düşüyor. “Bu bölüm herhalde böyle olacak” derken, bir sonraki bölümde de aynı olayı izliyoruz.

Oya-Serhan aşkı kabak tadı verdi

Oya-Serhan aşkının kabak tadı vermesi, kendilerini bu kadar naza çekmeleri sıktı, bıktırdı. Merve’nin Serhan’ı kazanmak için kendi evine hırsız gibi girip, kendisini bile isteye yaralaması ve çöp torbasında sakladığı eşya muhabbetinin bir sonraki bölümde de ağdalı ağdalı ilerlemesi, ekran karşısında “Mimik yapıp durma, al işte elinden çöp torbasını!” diye bağırmamıza neden oldu. Birbirinin defterini oracıkta düren karakterler gitti, yerine bambaşka karakterler ve bölümler geldi.

Haberin Devamı

Şer Birliği’nin üstesinden aslanlar gibi gelen ve hepsini birbirine düşüren Oya, birdenbire pasif, karşısına geçip dikilenlere doğru düzgün cevap veremez, hatta cümle kuramaz hale düştü. Delikanlı, cesur, dürüst meziyetleriyle diğerlerinden ayrılan Oya, birkaç bölüm sonrasında ise Pelin’in elindeki kozda bile kendine yakışan bir duruş sergileyemedi. Onun yerine ne yaptı? Durumu inkar etti.

İzleyicisine son iki bölümdür heyecanın 'h'sini dahi yaşatamayan, gönlümüzde ayrı bir taht kurmuş olan bu dizi, maalesef durağan bir sıkıcılığa doğru ilerliyor. Özellikle son iki bölümü sadece fragmanın 10-15 dakikası için izledik. Bunun nedenini de şu: Beklenti ilk başlarda o kadar yüksek tutuldu ki, dizinin kalitesine alışan izleyici, alıştığını görmek istedi.

“Her zaman bol aksiyon, düğümler olamaz” diyenler olabilir, ben de katılıyorum ancak gerek konusu gerekse karakterlerin farklılığı sebebiyle ölçüsü tutturulabilirdi.

Haberin Devamı

Açıkçası, 20 Mart akşamı izlediğimiz bölümde de çok farklı bir durum tecelli etmedi. Ne oldu; iyiler kazandı. Ancak iyilerin kazanması birkaç bölüm gecikti sanki. Ve bu zafer de biz seyirciler üzerinde ne bir katarsis ne de adaletin yerini bulduğu düşüncesini yaşatabildi. Özetle, son bölümdeki kopukluk, yine fragmanın 10-15 dakikası için 2 saatlik bir dilime kapalı kalmak, git gide diziden sıkılmamıza neden olmaya başladı.

Burcu, nam-ı diğer Oranj Mehmet, Oya, Serhan ve Arzu yüzleşmesinde, “Bu bileziği beni buzhaneye iterken senden aldım” diyen bir Oya maalesef ve maalesef yine göremedik. Mehmet’in bunca yüzleşmeye rağmen Burcu’nun getireceğini söylediği rapora bir nebze de olsa inanıp, gözünün önünde olan biteni görmek istememesi, doğru düzgün hesap soramaması da ayrı bir durum. Oysa eski eşi Arzu’nun katil olabileceği düşüncesi şak diye yerleşmişti aklına.

Haberin Devamı

Tunç Hoca’nın Merve’nin kafasından uydurduğu hikayeye tek bir soru sormadan inanması, evin içinde kaç saattir boylu boyunca uzanan Rachel’i görmemesi, o kadar ki arkasından kaçıncı kez iş çeviren Burcu’ya yardım edeceğini söylemesi ve bir şey yapmaması pek de inandırıcı olmadı açıkçası. Ez cümle, karakterler inandırıcılığını kaybetmeye başlıyor.

Umarız bir sonraki bölümde, her şey tersine döner, “Biraz da bir sonraki bölüme kalsın” duygusundan vazgeçilir ve ekran karşısında ufak tefek fenalıklar geçirmeyiz. Haftaya görüşmek üzere, si yu!

Benzer İçerikler