A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Futbolcuların, özellikle de yıldız futbolcuların teknik direktör olmalarına karşı olumsuz bir önyargım var. Çünkü iki iş birbirinden çok farklı, farklı özellikler gerektiriyor. Kanımca futbolcu olmak teknik adamlık için bir avantaj değil dezavantaj.

Bu tartışmanın detayına girmeyeceğim ve illa teknik direktör eski bir futbolcudan olacaksa o zaman savunma oyuncularından olmasını yeğlerim çünkü onlar sahayı ve oyunu daha iyi görebiliyorlar.

Juventus’un eski stoperi Igor Tudor, teknik direktör olarak burnundaki çiçeği henüz düşürmedi. Sezon başında Karabükspor ile bir yıllık sözleşme imzalarken Hırvat teknik adamın CV’sinde Hayduk Split’teki çoğu yardımcı antrenörlük ve U17 teknik direktörlüğü ile geçirdiği üç yıl ve Paok’taki bir yıldan az süren görevi dışında herhangi bir tecrübe yazmıyordu. Fakat bu sezon Karabükspor’un oynadığı iyi futbol, mütevazı kadroya karşın takımın kendine puan cetvelinin orta sıralarında yer bulması ve özellikle içeride başarılı sonuçlar alınması Tudor’u ligin en çok konuşulan teknik adamlarından biri haline getirdi.

Haberin Devamı

Bu hafta Beşiktaş’ı mağlup etmek bir tarafa, siyah beyazlılara oyun üstünlüğü de sağlamak büyük başarıydı çünkü kırmızı lacivertliler bunu bu sene yapabilen ilk takım oldu. Tudor bunu, diğer takımlardan farklı olarak topu rakibe bırakmadan ve Beşiktaş’ın kaybettiği topu hızla geri almasına olanak vermeden yaptı. Kağıt üstünde 5-3-2 gibi görünüp pozisyona göre 3-5-2’ye dönmek ve çok koşma marifetiyle oyunun tamamında sanki 5-5-2 gibi oynamak Karabükspor’un hafta sonundaki alameti farikasıydı.

Tudor’un, futbolu bırakır bırakmaz büyük takımların başına geçme hatasına düşen futbolculardan olmaması onun bu alandaki bilincini gösteriyor. Kendisine Hırvatistan veya başka ülkelerden göz kamaştırıcı teklifler yapılmamış olabilir ama hem Karabükspor’daki göreve soyunması hem de açıklamalarında gelişimini yavaş ama sağlam bir yoldan tamamlamak istediğini söylemesine bakıldığında kariyerine tesadüflerden ziyade tercihlerin yön verdiği açık.

Her şeye karşın Tudor bugün Trabzonsporlu Yusuf Yazıcı gibi. Performansı ile göz dolduruyor fakat bana kalırsa onunla ilgili yorum yapmak için daha erken. Karabükspor’un bu iyi oyununu her maçta sahaya yansıtamaması ve Tudor’un Paok’ta aldığı başarısız sonuçlar bu çekincemin nedenleri. Bizim futbol yapımızın sağlam olmaması nedeniyle Hırvat teknik adamın adının, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın her puan kaybından sonra bu takımlar ile anılmasını yadırgamamak gerek ama böyle bir teklif olsa dahi sanırım Tudor böyle bir göreve henüz soyunmayacaktır.

Haberin Devamı

***

Fenerbahçe maçında Bursaspor taraftarı sahaya yabancı madde atmaya daha maç başlamadan başladı. Edilen küfürlerin haddi hesabı olmadı. Maçın son anlarında sahaya atlayan adam tüm olan bitenin üzerine tüy dikti.

En kötüsü, medeni bir toplumda olsa, sahaya girme nedeniyle ömür boyu maçlara girememe cezası alacak, yaptığı suç siciline işlenecek ve her şeyden öte toplum tarafından ayıplanacak adam, Bursaporlu bir yönetici tarafından karakoldan alınıp evine götürüldü; aynı yönetici bu “başarı” haberini Twitter’da paylaştı. (Aslında bizde de 6222 sayılı kanuna göre bu işin cezası belli ama ne gariptir ki uygulanmıyor.)

Haberin Devamı

Ve tüm bu olanlardan sonra Bursaspor başkanı Ali Ay “Anadolu takımlarını üç büyük İstanbul takımına yem etmesinler” dedi.

Sanki başka bir maç izlemiş gibiyiz.

Mesele, her hafta söylediğim o gözlük meselesi. Öyle gözlükler var ki gözümüzde sadece ve sadece aleyhimize olan işleri gösteriyor. Farkında bile değiliz karşı tarafın ne durumda olduğunun. Aynı olayda eğer haksızsak pişkin, eğer mağdursak gariban oluyoruz; aynı olayda!

Kulüp başkanı maçtan veya hakemden şikâyetçi olabilir, haksızlığa uğradıklarını düşünebilir, bunları beyan da edebilir ama sadece bunları konuşup, rakibinin şikâyetçi olduğu durumları görmezden gelirse yaptığı iş yangına körükle gitmekten başka bir şey olmaz. Ali Ay, “statta Şampiyonlar Ligi atmosferi vardı” derken keşke peşinden de yaşanan olumsuzlukları tasvip etmediğini, bunların tekrar olmaması için elinden geleceğini yapacağını da söyleyebilseydi. Söylemiyor, söyleyemiyor, sadece o değil kimse söyleyemiyor. Neden korkuyoruz bu kadar, Rahmetli Özhan Canaydın olmaktan mı? Eğer öyleyse o adamın şimdi nasıl anıldığına bakarak bu kararı tekrar gözden geçirelim.

Burada bir de tuzak var “e iyi de bunlar ilk defa mı oluyor?” tuzağı. Yanlışı yanlışla kapatmaya çalışmak yanlışın ta kendisi. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk’in değimiyle “şeytanın gölgesinden kaçıp gövdesine sığınmak”. Futboldan yana olan herkesin, hangi statta olursa olsun bu tür yapılanlara karşı çıkması, gözlüğünü tamamen çıkarmasa da onun numarasını küçültmeye çalışması, eğriye eğri, doğruya doğru demesi şart. Yoksa hiçbirimizin hiçbir şeyden şikâyet etme hakkı kalmayacak.