Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

15 Temmuz darbe girişi-minde AB, Türkiye’ye destek vermekte gecikti.
Sonradan gelen “destek” açıklaması ise “gönülsüzdü.”
“Yarım ağızla” da denebilir.
Hatta...
Darbe saatlerinde “taraflara itidal (aşırılığa kaçmamak)” tavsiyesinde bile bulunmuştu.
Sanki meşru devlet karşısında darbecileri bir “taraf” olarak kabul etmiş oluyordu.
AB’nin 15 Temmuz tavrıyla “demokrasi ve dayanışma” sınavından geçer not aldığı söylenemez.
***
Fransa’da “Charlie Hebdo” dergisine IŞİD saldırısı ve katliamından sonra bütün liderler Paris’e gelmişler, omuz omuza destek yürüyüşüne katılmışlardı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da buna benzer bir jest yapılmalıydı.
Ama...
Bırakın Paris’teki liderlerin destek yürüyüşünü bir yana, haftalar boyunca hiçbir AB ülkesi lideri Türkiye’ye uğramadı bile.
Ankara bu “vefasızlığa” tepkisini sık sık dile getiriyor.
Çok haklı.
..........................
TV tartışma programlarından birinde şöyle bir soru “beyin sarsıntısı” yaptı:
“Darbe girişimi 2007 Türkiye’sinde olsaydı acaba AB ve üye ülkelerin liderleri gene 15 Temmuz 2016’daki gibi mi davranırlardı?”
Programdaki iktidar yanlısı katılımcılar bu soru şokundan 3-5 dakika kurtulamadılar.
Net bir cevap veremediler, top çevirdiler.
Sorunun sahibi akademisyen üsteliyordu:
“Soruma net cevap lütfen.”
***
İstediği “netlik” yerine “top çevirme” devam edince kendisi cevapladı:
2007’ye kadar Türkiye AB ile uyum yolunda önemli demokrasi reformları yaptı.
“Asker vasiyetini” sonlandırdı.
İfade özgürlüğü çıtasını yükseltti.
Liberal aydınlar tarafından da destekleniyordu.
Batı’yla ilişkileri sıcaktı.
Türkiye Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Müslüman ülkelere “laik, modern demokrasi modeli olarak” gösteriliyordu.
Türkiye’nin AB’ye tam üyelik müzakerelerine geçiş için Avrupa Parlamentosu sıralarında çeşitli ülkelerin milletvekilleri tarafından gösterilen -Türkçe- “EVET” kartları hafızalarda tazeydi.
Rüzgârlar olumluydu.
İşte “Avrupa’da Türkiye imajı” böyleyken, FETÖ’cüler darbeye kalkışsalardı herhalde daha ilk dakikalardan itibaren AB ve AB üyesi ülkelerden kesin ve kararlı tepkilerin hedefi olurlardı.
.........................
Bu yorumun gerçeklik payı yüksek.
Özellikle son 3 yılda Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin serinlediği yadsınamaz.
Ayrıca...
AB demokrasi sıkalasında yeni reformların yapılmadığı ve hatta daha önceki demokrasi standartlarında geri adım kuşkularının da Avrupa’ya verildiği “olumsuz algıların” giderek çoğaldığı bir süreçteyiz.
Ama...
Bütün bunlar gene de “darbe kalkışımına” karşı AB’nin samimiyet ve kararlılıkla Türkiye’nin yanında yer almamasının gerekçesi olamaz.
***
Yazının başlarındaki soruya dönelim, soru sahibi akademisyenin yaptığı “2007-2016 Türkiye’lerinin mukayesesi” bütün bunlara rağmen üzerinde düşünülmeyi gerektiriyor.
AB’ye “tavır koymak” yerine Türkiye’nin geçmekte olduğu duyarlı süreci iyi anlatarak diyoloğu sürdürmek... Reformlara devam etmek... “Avrupa’dan uzaklaşıyor” algılarını yok etmek...
AB’yle ipleri koparmak yerine aklın yolu budur.
AB’den sorumlu bakan Ömer Çelik’in dünkü konuşması bu umudu veriyordu.