Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’nin, 15 Temmuz kalkışması ve daha önce ya da sonra girişilen tüm istikrarsızlaştırma çabalarının arkasında olduğuna ilişkin çok komplo teorisi var; ama elimizde teori kanıtlamada kabul edilebilir bilimsel yöntemlerden herhangi birine uygun düşebilecek bir işlem yok. Yine de Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi Andrey Karlov’un Fetullahçı Terör Örgütü mensubu olduğu öne sürülen bir polis memuru tarafından öldürülmesi, ABD ile Türkiye arasındaki iade anlaşmasının işlemez halde olduğunu hatırlattı. Bu anlaşma işleseydi, muhtemelen bu örgüt işlemez olacaktı.
İki ülke arasında “Suçluların Geri Verilmesi Antlaşması” adlı bir metin var. Bu anlaşma neden işlemiyor? Bu sorunun cevabı, Center for American Progress adlı düşünce kuruluşunun dergisinde yayımlanan, Michael Werz ve Max Hoffman’ın kaleme aldığı “The Process Behind Turkey’s Proposed Extradition of Fethullah Gülen” (Türkiye’nin Fethullah Gülen’i İade Talebinin Arkasındaki Süreç) başlıklı makalede var. İade talebinin yerine getirilmesi için gerekli süreci anlatan yazarlar ABD mevzuatından doğan engellerin nasıl aşılabileceğini anlatıyor. Yazı, ne mevzuatta, ne anlaşmada olmayan bir “durumu” dikkate sunarak, esasen bu “engellerin nasıl aşılamayacağını” ABD hükümetinin son sözü söyleme hakkını kullanırken iadeyi reddedeceğini öne sürüyor.
Bu Merkez, ABD’nin saygın düşünce kurumlarından biri olarak bilinir ve bu iki hukukçu, görüşlerini ABD Adalet Bakanlığı’na ve Kongre komisyonuna da sunmuş bulunuyorlar. Yazarlar, Türk yetkililerin darbe girişiminin arkasında ABD’nin bulunduğu ve FETÖ’nün ABD tarafından korunduğu-kollandığı kanısını dile getirdiklerini, bunun Amerikalılarda “Gülen’in adil yargılanmayacağı kanısını uyandırdığını; bu durumda bir iadenin mümkün olmayacağını” öne sürüyorlar. Yazarlar, Türk yetkililerinin bu kanıyı kuvvetle reddetmeleri gerektiğini, ancak şimdiden sonra bunun fazla bir ikna gücü olmayacağını savunuyorlar. Yazarlar bu argümanlarını Türkiye’nin Fetullah Gülen’in örgütünü yönetemez hale getirilmesi için talep ettiği “preventive detention” (engelleyici gözaltı) için de geçerli sayıyorlar.
Oysa İade Antlaşması’nda belirtilen kriterler arasında “taraftardan birinin diğerini, iadesini istediği sanığı korumakla suçlamaması” şeklinde koşul bulunmuyor. Hukuken olmamasına rağmen ABD siyaseten böyle bir ilke gözetmeye kalksa bile bu makalede iddia edildiği üzere, bu, hangi Türk yetkili tarafından dile getirilmiştir? Makalede açıklanmadığı gibi, benzeri iade aleyhtarı diğer yazılarda da bu ifade edilmiyor. Öyle, ortalıkta başı sonu olmayan bir iddia olarak bırakılıyor.
Lakin iade konusunda hukukî olmayan argümanlar, siyasî değeri bile bulunmayan suçlamalar bir işe yarıyor: iddia edilen ABD-aleyhtarı, ABD’yi Türkiye’deki her türlü terör belasının arkasındaki patron sayma tutumu yaygınlaşıyor; pekişiyor. Yetkililer böyle bir şey söylemiyorlar; ama onların dışındaki hemen herkes, ABD’de bulunmuş, orada eğitim görmüş ve çalışmış kişiler arasında bile bu kanıyı paylaşanların oranı hızla artıyor.
Olgu ile algı arasındaki farkı Amerikalı diplomatlar bilmiyor mu?