Gündem Karşısında durduğum örgütle suçluyorlar

Karşısında durduğum örgütle suçluyorlar

07.01.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Gazeteci Nedim Şener, mahkemede, “Hrant Dink cinayetindeki rolünün de ortaya çıkması için uğraştığım, bu nedenle de ‘gizliliği ihlal’ iddiasıyla yargılandığım bir örgüte yardım ve yataklık etmek iddiasıyla 10 aydır tutukluyum” diye kendini savundu

Karşısında durduğum örgütle suçluyorlar

Odatv davası nedeniyle 311 gündür tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, 61 sayfalık ifadesinde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Şener, “Fikren ya da madden yanında olmadığım ve karşısında durarak Hrant Dink cinayetindeki rolünün de ortaya çıkması için uğraştığım, bu nedenle de ‘gizliliği ihlal’ iddiasıyla yargılandığım bir örgüte yardım ve yataklık etmek iddiasıyla 10 aydır tutukluyum” dedi.
Şener, “Yazdığını savunacak kadar şerefli ve onurluyum. Ancak yazmadığım ve yazımına herhangi bir katkım olmayan kitaplarla ilgili ortaya atılan iddiaları asla ve asla kabul etmiyorum. Ve şunu biliyorum ki benim bir komplo sonucu tutuklanmam Dink cinayetini aydınlatma çabalarının kırılması amacıyladır” diye konuştu.

Yanlış yapmadım
Nedim Şener savunmasına, “Devlet, mesleğimi yaparken beni 100’e yakın davada yargıladı. Bu davalardan hiç korkmadım. Yanlış bir şey yapmadığımı biliyordum, hukuka ve adalete inanıyordum. Ve bu davalardan beraat ettim. Ben hiçbir zaman yargılanmaktan korkmadım. Ama halkın vicdanında yargılanmaktan hep korktum. Çünkü vicdanlarda yargılanarak alacağım ceza utanmaktır. Bu davalarda insanların yüzüne rahatça, utanmadan bakıyorsam gerçeklere ihanet etmeyişimdendir” diye devam etti.

Haklılığın gücü
Şener sözlerini şöyle sürdürdü: “Halkın, eşinizin, dostunuzun, çocuğunuzun, meslektaşlarınızın yüzüne utanmadan bakabiliyorsan bu hiçbir gücün önünde boyun eğmeyişimdendir. Eğer boyun eğseydim ‘Kalemini kır ama satma’ diyen Sedat Simavi’den, Abdi İpekçi’den, Uğur Mumcu’dan, Hrant Dink’ten, Yaşar Kemal’den utanırdım. Ben burada güçlülerin adaletini değil, adaletin gücünü görmek istiyorum.
Fikren ya da madden yanında olmadığım ve karşısında durarak Hrant Dink cinayetindeki rolünün de ortaya çıkması için uğraştığım, bu nedenle de ‘gizliliği ihlal’ iddiasıyla yargılandığım bir örgüte yardım ve yataklık etmek iddiasıyla 10 aydır tutukluyum.

Komployla tutuklandım
Şunu biliyorum ki benim bir komplo sonucu tutuklanmam Dink cinayetini aydınlatma çabalarının kırılması amacıyladır. Ve maalesef devletin imkan ve yetkilerini hukuk sistemini araç olarak kullanan karanlık güçler Türkiye’nin düşünce ve ifade özgürlüğü alanındaki kara lekesi olan Hırant Dink cinayetinin aydınlanmasını engellemek için ne kadar pervasız olabileceklerini göstermişlerdir. Bu oyunu bozmak da yine bağımsız yargıçlara düşmektedir.”
Şener savunmasına şöyle devam etti: “Bu dava kapsamında da ne Hanefi Avcı’nın kitabını ne de Ahmet Şık’ın kitabını yazdım. Ne de bu kitapların yazımına bir katkım olmuştur. Her iki yazarın da söylediği gibi Avcı ve Şık’ı yönlendirmem söz konusu değildir. Ve bunun aksine dosyada tek bir delil ortaya konmamıştır. İddianame benim gazetecilik geçmişimi dikkate almadan yazılmıştır! Her şey Hanefi Avcı’nın kitabı ile başlayıp Ahmet Şık’ın kitabıyla bitiyor. Ancak ne maddi (fiziki ya da eylem) ne de manevi(fikren) iddia olunan Ergenekon örgütüyle ilgim ve bağlantım yoktur. Bugüne kadar binlerce haber, 100’den fazla köşe yazısı ve 10 adet kitap yazdım. Hiçbirisinde Ergenekon davaları, davayı yürüten adli makamları hedef alan bir görüş ortaya konmamıştır.”

Haberin Devamı

Kim bu M. Yılmaz?
Nedim Şener savunmasında şunları söyledi: “Benim ismim ile Ergenekon adını aleni olarak yan yana getiren ilk isim, Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’tir. Ergenekon operasyonunu da yürüten Ramazan Akyürek, ‘Dink cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ isimli kitabım nedeniyle şikayeti üzerine İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada verdiği katılma dilekçesinde, ‘benim kendisinin Ergenekon örgütüne hedef gösterdiğimi iddia etmiştir.’ O gün Ramazan Akyürek’in neden benim adım ile Ergenekon adını yan yana getirdiğini anlayamamıştım. Şimdi anlıyorum. Gözaltına alındığım 3 Mart 2011 gününe kadar bu konuda (Ergenekon) hiçbir hukuki işleme tabi tutulmadım. Ancak tutuklandığım 6 Mart 2011 günü savcılık sorgusunda, hakkımda 6 Mayıs 2009 günü M. Yılmaz adıyla kimliği bilinmeyen bir kişinin gönderdiği e-posta nedeniyle telefon dinleme kararı alındığı öğrendim. Bugüne kadar kim olduğu hakkında bilgi sahibi olmadığım ve soruşturma makam-larının da merak etmediği M. Yılmaz ismiyle gönderilen e-postanın içeriğinin gerçek dışı olduğu bilinmesine rağmen Terörle Mücadele Şubesi’nin başvurusu üzerine İstanbul l4. Ağır Ceza dinleme kararı verdi.”