Cumartesi 'Eskişehirspor bir parçam gibi'

'Eskişehirspor bir parçam gibi'

17.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Çocukluğundan beri taraftarı olduğu Eskişehirspor’un yönetim kuruluna giren Engin Öztürk, ”Kulübümü hep bir parçam gibi algıladım. Şampiyon olursa daha fazla sevmeyeceğim ama gün gelir bizim yetiştirdiğimiz çocuklar dünyada başarılı hale gelirse en büyük gurur kaynağım olur” diyor.

Eskişehirspor bir parçam gibi

 

Henüz dört yaşındayken babasının omuzlarında girdiği Es Es tribünlerinde haykırmaya başladığı kırmızı siyah sevdası onu bugün Eskişehirspor’un yönetim kuruluna taşıdı. Engin Öztürk artık Eskişehirspor’un “Taraftardan Sorumlu Teknik Asbaşkan”ı. O her şeyden önce taraftar kalmayı seçenlerden ama bir süredir maddi zorluklar yaşayan kulübü için görevden kaçınmadı. Es Es’in iyiliği söz konusu olunca yapmayacağı şey yok. Başkanlık dahil... “Ben her şeyden önce taraftarım, sıfatlar umrumda değil. Her şey hazır hissetmekle ilgili. Henüz hazır değilim ama bir gün başkan da olacağım” diyen oyuncuyla Es Es tutkusunu, yeni görevini, endüstriyel futbolu ve hatta şimdilerde 14’üncü evinde olmasını konuştuk. Eskişehirspor’dan bahsederken gözleri daha bir mavi bakan oyuncu adeta “Bir gülüşü var sanırsın Eskişehirspor sahaya çıkıyor” dedirtiyor.

Haberin Devamı

Eskişehirspor bir parçam gibi

- Türk futbolunun en köklü kulüplerinden Eskişehirspor, son yıllarda zor dönemlerden geçiyor. Siz de bir Eskişehirli olarak, bu duruma kayıtsız kalmadınız ve yönetimine girdiniz....

Benim çocukluk hayalimdi yönetimin içinde olmak.... Hatta bir gün başkan olmak. Başkan olmaktan kastım da statü anlamında değil, sadece o kulübün hak ettiği yerde olması için elimden geleni yapmak adına... Zor zamanlar yaşanmasaydı bugün burada olmazdım da diyemem. Zamanı geldi ve oldu. Düşünün daha dört yaşındayken babamın omuzlarında girdim o tribüne… O günden sonra başka bir takımı da sevemedim. Başka takımı da tutuyor musun diye soranlar olduğunda “Bir tane annen, baban var değil mi? Bu da öyle” diyorum.

- Çocukluğunuzla özdeşleştiriyorsunuz bir yandan...

Eskişehir’de doğdum, büyüdüm. Cumartesi, pazarları maç varsa karnaval gibi olurdu çarşı. Ama içimdeki öyle bir sevgi ki, Ankara’da yaşamış olsam da Eskişehirsporlu olurmuşum gibi geliyor. Eskişehirspor’u tanıdıkça, Eskişehirspor’un taraftarının ne demek olduğunu bildikçe, tribünde yer aldıkça... Bence futbolda sahaya nereden baktığın çok önemli. Orada oldukça başka bir takım zaten tutamazdım diyorum. Her maça gittiğimde hâlâ ilk 10-15 dakika elimin ayağımın titremesinden bir şey yapamam. Öyle heyecanlanırım.

Haberin Devamı

- “Taraftardan Sorumlu Teknik Asbaşkan” olarak neler yapacaksınız?

Ben her şeyden önce taraftarım, yönetici değil. Sıfat hiç umrumda değil. Taraftarla kulüp arasında bağ kuracağım. Sağ olsunlar taraftar olarak da severler beni. Ekrandaki 10 yıllık süreçte Eskişehir’de yönetim tarafından da tanınır hale geldim. Bundan önceki genel kurulda da söz konusu olmuştu ama ben hazır hissetmemiştim kendimi. Çünkü daha az şey biliyordum ve orada olmamın faydası olacağını düşünmemiştim. Şimdi “başkanlık” teklifiyle gelselerdi yine olmazdı. Her şey hazır hissetmekle ilgili. Bir gün başkan olacağım kulübe ama şimdi değil, daha ona hazır değilim.

- “Yaşasın Eskişehirspor” diye bir kampanya başladı. Kulüp, geleneklerine dönerek sıyrılmaya çalışıyor zorlu günlerden... Bu zorlukların yaşanmasında endüstriyel futbolun payı ne sizce?

Haberin Devamı

Şimdi bu bir şehir kulübü her şeyden önce. Şehir ne kadar sanayi şehri gibi görünse de sanayinin Eskişehirspor’un üzerindeki kol kanat germe durumu sıfıra yakın. Eğer endüstriyel futbola tamamen geçmiş olsaydık profesyonel eller tarafından, iyi yönetilmek zorunda kalınacaktı. Ama şimdi buraya gelen yönetim ne para kaybediyor, ne de kazanıyor Eskişehirspor’un en önemli özelliği; taraftarının olmasıdır. Her zaman söylerim; Eskişehirspor, taraftarındır. Yönetim sadece angarya işleri yapar, ben dahil. Zor durumdayız bizi de iyi duruma getirecek olan yine en büyük etken taraftarımız. Onlardan alınacak destek. Şu an 1. ligdeyiz, gelir o kadar azalıyor ki başka bir yere tutunmak zorundayız. Bu bir şey dilenmek değil, günün sonunda takım yaşasın istiyorsak bir şeyler yapacağız.

- Eskişehirspor’un başlattığı kampanyaya Anadolu kulüpleri ve taraftar grupları da destek veriyor. Bu Anadolu dayanışmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Haberin Devamı

Anadolu’da komşu komşunun külüne muhtaçtır diye düşünülüyor. Bir de yani futbolun takipçisiyseniz “büyük” denilen takımlar bir şekilde korunmuş, kollanmış takımlar oluyorlar. Ama durum Anadolu’ya geldiği zaman bu korunmuş, kollanmışlık biraz daha azalıyor. Dolayısıyla onlar korumuyorsa, biz birbirimizi koruyoruz gibi bir dayanışma var orada. Birbirimizi anlıyoruz. Aynı dertleri yaşayan insanlar birbirlerini anlar...

Eskişehirspor bir parçam gibi

- Peki hayaliniz nedir takımla ilgili olarak?

Yemin ediyorum ki şurada şampiyon olsun, burada kupalar alsın değil hayalim. Onunla büyüdüm, ailem gibi nasıl bazı insanlar yanımızda olur. Kulübümü hep yanımda olan bir parçam gibi algıladım. Şampiyon olursa daha da fazla sevmeyeceğim Eskişehirspor’u. Ama gün gelir de şu an içinde olduğumuz durumdan çıkar, bir futbol fabrikası haline gelirsek, bizim yetiştirdiğimiz çocuklar dünyada başarılı hale gelirse benim en büyük gurur kaynağım o olur. Eskişehirspor alt yapısından çıkmış futbolcuların dünyadaki başarıları benim en büyük hayalim.

Haberin Devamı

- Sizin için sosyal medyada, “Türk futbolunun gördüğü en karizmatik yönetici” ve “Ligin en yakışıklısı” gibi yorumlar yer alıyor. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?

Aynı derde, sevince sahip olduğun yol arkadaşların tarafından seviliyor olmak çok güzel bir duygu.

Türk futbolunda yönetici sıfatında çok genç insan yok, bildiğim kadarıyla. 40’lardan sonra başlıyor en azından. Katıldığım fikstür çekimindeki en genç adamdım. Belki de onların heyecanını daha iyi anlayabilecek biri olarak görüyorlardır. Ben ne yakışıklıymışım üzerinden sevinmiyorum, ben onların sevinci üzerinden seviniyorum sadece. Yakışıklılık nedir yani bugün var, yarın yok.

- Biraz da bu olayın başına dönelim... Futbol tutkunuz ne zaman başlamıştı? Hiç hayalinizde futbolcu olmak var mıydı?

Daha annenin, babanın elini tutmadan dışarı çıkamayacağın yaşlarda başladı. Babam arkadaşlarıyla sözleşip maça gidecekleri zaman beni de götürürdü. Köfte ekmek satılırdı tribünün içinde... O dumanların arasından maçı izlemeye çalışma halini hiç unutamam. O ritüelleri severdim. O zamanlardaki maçlar, unutulmazlarım oldu. Sonra Eskişehirspor’un alt yapısında kaleci olarak yer aldım. Ama hiçbir zaman hayalim futbolcu olmak değildi. Ben tribünde olan tarafı daha çok seviyorum. Bu bir sahiplenme duygusu. Hatta kalıp bir söz vardır, “Futbol sadece futbol değildir hiçbir zaman” diye...

“ŞU AN 14’ÜNCÜ EVİMDE OTURUYORUM”

- Yoğun bir yaz geçiriyorsunuz. “Biz Böyleyiz?” adlı filmde rol aldınız. Nasıl geçti çekimler?

Harikaydı, yola “biz” kavramından çıktık. Herkes kendinden bir şeyler feda etti. Ama işi güzel yapan şey de o oldu. Çekimlerde ikincisini ne zaman yaparız diye konuştuk. Daha önce hiç oynamadığım şekilde eğlenceli birini oynadım.

- Yeni sezon için görüşmeler yapıyor musunuz?

Televizyondaki sezon durumu da artık sarktı. Eskiden ağustos gibi en son konuşmalar yapılır hatta sete çıkılırdı. Şimdi öyle bir durum yok. Dolayısıyla şu anda sözleşme imzaladık dediğim bir yer yok. Konuştuğumuz birkaç senaryo var. Biraz ince eleyip, sık dokuyorum.

- Oyunculuğun getirilerinden biri de ünlü olma hali... Siz bunu nasıl yaşıyorsunuz?

İşimizin doğasında benim tanımadığım ama beni tanıyan insanlar oluyor. Hayatın bizden çok büyük olduğuna inanırım. Günün sonunda kocaman bir çarkın içinde küçük bir mekanizmasın. O büyük çark kırılacak mı, ters mi dönmeye başlayacak bunu bilmiyorsun ki... Bu hayatta doğum var, ölüm var, şans var, şansızlık var. Bir şeyler iyi olsun diye kendi adıma uğraşıyorum, çabalıyorum ama gerisi kader...

- Aynı evde uzun süre yaşayamıyormuşsunuz. Şu an kaçıncı evinizde oturuyorsunuz?

16 sene sonunda 14’üncü evimdeyim. Olduğum yerden rahatsız olduğumdan değil, yeni yerde mutlu olacağımı düşündüğüm için yaptığım bir tercih. Denizi gören, bahçeli gibi zamanla istekler değişiyor. Yeni ev yeni hayat diye belki de... Şimdi sessiz bir yerde oturuyorum, belki yarın sese ihtiyacım olacak. İnsanları şaşırtıyor ama bu değişim beni mutsuz ya da rahatsız etmiyor.