Ege ‘İzmir kendini aşmalı’

‘İzmir kendini aşmalı’

22.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, Milliyet Ege’ye konuştu. Yurtiçi katma değer yaratılmasının önemine değinen Aşkar, “Kent potansiyelini daha iyi değerlendirmeli” dedi

‘İzmir  kendini  aşmalı’

Son derece mütevazı ve ilgili. Serinkanlı... İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, 1952 Ankara doğumlu, yükseköğrenimini elektrik mühendisliği alanında ODTÜ’de yaptı. 2010’da Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nü kurmak için geldiği üniversitede, 2010-2013 yılları arasında Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü ve senato üyeliği görevlerinde bulundu. 4 yıl süreyle rektör yardımcılığı yaptıktan sonra 7 aydır da rektörlük görevini sürdürüyor. Birçok projeye imza atan Prof. Aşkar, 1984 yılında Türkiye’deki ilk Tümdevre Tasarım Merkezi’ni Prof. Dr. Abdullah Atalar’la birlikte kurdu. 2003’te uzaya atılan ilk alçak gözlem uydusu olan BİLSAT’ın mimarı oldu. Yönetim Kurulu üyeliği ve Stüdyo Daire Başkanlığı görevleriyle TRT deneyimi de bulunan Aşkar’la; bilim adamlığı serüvenini, yaşama bakışını, İzmir Ekonomi Üniversitesi’ni ve geleceği konuştuk...

Haberin Devamı

- Mühendisliğe ilginiz var mıydı?

1969’da üniversiteye girdim. Babamın iş arkadaşının oğlu inşaat mühendisliğinde okuyordu. ODTÜ’nün çok zor olduğunu söyledi. Ben de zorsa oraya gidelim dedim.

- Üniversite yaşamı nasıl geçti?

İhtilal yıllarıydı. Öğrenciler olarak muhtıra sonrası biraz rahat ettik. Mastır ve doktoramı yaptım.

‘Birbirimizi bütünlüyoruz’

- Eşiniz de akademisyen...

Evet, Prof. Dr. Petek Aşkar. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi kökenli. Türkiye’de ilk bilgisayar destekli eğitim bölümünü açan öğretim üyesidir, Hacettepe’de açtı. Kendisi TED Koleji mezunu. Ben İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne geldiğimde, 2010’da o da eğitim sosyolojisi kapsamında Sosyoloji Bölümü’nü kurmaya geldi. Şu an bizde hoca. O yıl Ekonomi Üniversitesi’nde iki bölüm kuruldu, sosyoloji ve elektronik-haberleşme mühendisliği. Eşim ertesi yıl Ankara’ya gitti, TED Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin kurucu dekanlığını yaptı.

Haberin Devamı

- İki çocuğunuz var. Neler yapıyorlar?

1983 doğumlu oğlum Mehmet Ekin Aşkar, Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu. Ankara’da, Microsoft’ta çalışıyor. 1989’lu olan kızım Defne, Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu. ERASMUS programıyla İsveç ve İngiltere’de, 2 yıllık bir programla mastır yaptı. Rönesans’ın hastane işletme şirketinde çalışıyor.

‘Teleteks’i ben başlattım’

- Türkiye’deki ilk Tümdevre Tasarım Merkezi’ni kurdunuz. Tam olarak nedir bu?

Prof. Dr. Abdullah Atalar’la (şu anda Bilkent Rektörü, benim sınıf arkadaşımdır) birlikte kurduk. Çiplerin bir sürü katmanı var. Bilgisayar ekranında tasarlanıyor. Fabrikada üretiliyor. ASELSAN’a ilk çipi biz tasarladık. NATO desteğiyle yaptık, 620 bin dolar aldık oradan. Şu anda Türkiye’de çip tasarımıyla ilgili 100 milyon dolarla ihracat yapan şirketler var.

- 1987’de TÜBİTAK Bilim Teşvik Ödülü’nü aldınız. Sonra TRT... Yönetim Kurulu üyeliği...

Benim bir araştırmam vardı, hareket eden bir cismin nerede olduğunu tahmin etme üzerine. Onu kestiren bir algoritma geliştirmiştik. Benim özel algoritmamdı, ona TÜBİTAK ödül verdi. Eski bir hocamız Dr. Mahmut Karadeniz, TRT Genel Müdürü Cem Duna’yla çalışmaya başlamıştı. “Yeni atılımlar yapmak istiyor TRT, gelir misin?” dedi. O dönem yine ABD’ye gidiyordum. 1988’de TRT’de Stüdyolar Daire Başkanı oldum. Bugün Telegün olarak bilinen Teleteks’i ben başlattım. İnternet gibi, herhangi bir alanda bilgi için başvuru kaynağıydı. TRT’de fen bilimlerinden gelen bir ben vardım, çoğu konuda yönlendirici oldum.

Haberin Devamı

- 2003, alçak gözlem uydusu BİLSAT...

Evet, onun tümüyle yaratıcısı benim. Zor bir coğrafyadayız. TÜRKSAT’lar çok yukarıda. Kamerayla yeri gözlemek çok kolay değil. Oraya teleskoplar koymanız gerekir, teleskop da taşıyacak uydu yok. Alçak gözlem uydularına ihtiyaç vardı. DPT’ye proje verdik, kabul edildi. Benim kurduğum enstitünün adı TÜBİTAK Uzay oldu. Bu enstitü, TÜRKSAT gibi çok büyük uyduları yapabilir duruma geldi.

- Öğrencilerinizi, gençleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Umutlu musunuz?

Gençlikte özgüven var. Fakat, Y ve Z kuşağının karakterlerini bizim topluma uydurmak için özel programlar yapmamız gerekiyor. Çünkü çabuk bıkıyorlar, konudan konuya çabuk sıçrıyorlar. Uyarıcı çok. Bizim onların yaşında olduğumuzdan daha fazla bilgiye sahipler. Sadece, bilgilerini yapısal çerçeveye oturtmak gerekiyor. Bu biraz zaman alacak. Bir müddet sonra bu değişim yavaşlayacak. Mesela, insanlar şimdi Google üzerinden arama yapmıyor, Youtube’dan arıyor. Bir habere, videoya anında ulaşmak istiyor; yazılı metin çok tatmin etmiyor. Türkiye’de de biz yavaş yavaş buna uygun sistemleri devreye sokacağız.

Haberin Devamı

‘İstanbul’u yakalamalıyız’

- Üniversiteniz İzmir, Ege için ne ifade ediyor?

Bölgede açılan ilk vakıf üniversitesiyiz. Değerli mezunlarımız var. Yurtdışında da çok sayıda mezunumuz yaşıyor; onlar dönecek. Hintlilerin yaptığı gibi. Yurtdışındaki şirketleri Türkiye’de de olacak.

- İzmir nasıl bir kent?

Entelektüel seviyesi, ulaşım imkânları ve iklimiyle yaşanır bir kent.

- Bu kentin önemli gördüğünüz sorunu nedir?

Yurtiçi katma değer yaratılması için daha çok çalışılması lazım. Kent, bu anlamda potansiyelinin altında. Örneğin, İzmir Ticaret Odası bu konuda çok sayıda proje üretiyor. İstanbul’un hareketliliğini yakalamalıyız.

Haberin Devamı

'MEzunlarımız önemli'

- Üniversitenizi nerede görüyorsunuz?

Bu değerlendirmeyi vakıf üniversiteleri arasında yapmak daha doğru olur. Biz iyi bir üniversiteyiz. Örneğin; Koç, Sabancı ve Bilkent üniversitelerinin bu ülke için önemli olduğunu düşünüyorum. Birkaç yıl içinde daha da farklı bir noktaya geleceğiz.

- Temel özelliğiniz nedir?

Çok iyi İngilizce eğitim veriyoruz. İkinci yabancı dili öğretiyoruz. 16 bin 500 mezunumuz var. Yurtdışında 400’ün üzerinde mezunumuz yaşıyor. Öğrenciler, yurtdışıyla iyi ilişkiler kuruyor. Farklı ülkelerde iş kuruyorlar. Mezunlarımız kanalıyla KNOW-HOW transferi yapılmasına aracılık edeceğiz.

‘Her konuda çözümü çok rahat üretirim’

- En çok yapmak istediğiniz şey?

Üniversitede, alt katında sosyal merkez, salonlar ve öğrenci kulüpleri için alanların bulunduğu, üzerinde de araştırma laboratuvarları olan bir yerimiz olsun istiyorum. Bu, yakın vadede gerçeğe dönüşecek.

‘Buyurgan davranmam’

- Ülkenin en büyük sorunu nedir?

Her alanda dünyayla daha bütünleşik olmalıyız.

- Sizi en çok ne sinirlendirir?

İyi yaptığımı düşündüğüm bir şeyin eleştirilmesi. Bazen, karşı taraf, yeterince değerlendirme yapmadan bir şey düşünebiliyor. Bu beni üzüyor.

- Herhangi bir sorun karşısında yaklaşımınız... Yönetirken fikir alır mısınız?

Buyurgan davranmam, emir yok. Yapalım, edelim derim. Kendimden emin olmam önemli, sorunu yönetirim. Bazen de sorunlar üzerine eşimle beyin jimnastiği yaparız, “Biz TED’deyken şöyle yapardık” gibi fikirler verir.

Youtube’da kanalı var

- Güne kaçta başlıyorsunuz?

Akşam 10.30-11.00’de yatıyorum, 06.30-07.00 gibi uyanıyorum. Yaklaşık 09.00’da üniversitede oluyorum. 18.30’dan önce de pek ayrılmıyorum.

- Yükseköğretimdeki en büyük sorunumuz ne?

Ortaokul ve liseden üniversiteye istediğimiz kalitede öğrenci gelmiyor. Eksik tamamlamak zorunda kalıyoruz.

- Müzik dinler misiniz?

Klasik Türk Müziği’ni seviyorum. Bir de kendi oluşturduğum 60-70’li yıllar albümü var. Arkadaşlarımla paylaşıyorum. Youtube’da da bir kanalım var.

Topraksız tarım projesi

Öğrenciler, Rektör Prof. Dr. Murat Aşkar’ın yönetiminde, topraksız tarım teknolojisi üzerine çalışmalar da yapıyor. Elektrik Elektronik Mühendisliği yüksek lisans öğrencisi Mert Kalaycı, ‘Smart Garden’ adlı projeyi yaşama geçirdi. TÜBİTAK tarafından hibe desteği de alan proje, Türkiye’deki tarım alanlarında yüzde 40’ları bulan kayıplara, topraksız tarım ve LED uygulamasıyla son verecek. Uygulamayla, daha az enerji harcanarak bitkiye fotosentez için gerekli olan ışık dalgaları, istenilen boyutta verilebiliyor. Bitki, bu sayede 2,5 kat hızlı büyüyebiliyor.