Gündem ‘Devletin ağır hizmet kusuru’

‘Devletin ağır hizmet kusuru’

16.07.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Devlet Denetleme Kurulu, Madımak olayıyla ilgili yaptığı incelemeler sonucunda hazırladığı raporu tamamladı. Raporda, olayın ‘katliam’ olarak nitelendirilmesi gerektiği belirtildi

‘Devletin ağır hizmet kusuru’

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatları doğrultusunda Madımak olayıyla ilgili başlattığı inceleme raporunu tamamladı. Raporda, katliam olarak tanımlanan olayın yaşandığı dönemde görevde bulunan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu başta olmak üzere dönemin hem siyasi hem de bürokrat sorumlularına ‘Devlet ricali’ ifadesi altında ağır eleştiri getirildi.
‘Devletin ağır hizmet kusurunun bulunduğu’ değerlendirilmesi yapılan raporda; olayın neden ve failleriyle ilgili olarak kamu yönetiminin rolü, oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalar ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarının sıralanması dikkat çekti. Raporda, devletin, ‘ötekileştirme” uygulamaları katliamın ana gerekçelerinden biri olarak gösterilirken, mağdur yakınları, raporda, dönemin belediye başkanının ve eyleme katılanların suçlanmamasını, somut olgulara değinilmemesini eleştirdi.
Cumhurbaşkanlığı’nın internet sitesinde raporun sadece sonuç bölümü yayımlandı. 1402 sayfadan oluşan raporda, altı çizilen şu bölümler dikkat çekti:
Ciddi ihmal ve zafiyetler
“Sivas’ta cereyan eden olay; 2 Temmuz 1993’te düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal krizin başlangıcından sonuna kadar yönetilmesinde; gerek etkinliğin düzenlenme yerinin belirlenmesi gerekse katılımcı profilinin oluşturulmasında devletin aktif katılımına ve apaçık gerçekleştiği/oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen, gerek yeterli güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapılmasına devlet tarafından ön ayak olunması gerekse etkinliği düzenlemeye aktif olarak katılan valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına rağmen; ortamı soğutmaya ve can güvenliğini sağlamaya yönelik olarak etkinliğin iptali, kalabalığın dağıtılması, katılımcıların otelden tahliyesinin sağlanması, sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi tedbirleri almakta ciddi ihmal ve zafiyetler gösterilmesi neticesinde kontrolden çıkan ve kutsalına hakaret edildiğine ilişkin nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne yol açılması ile sonuçlanan ve ‘katliam’ olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumsal olaydır.
Olayın esas failleri
Olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri, kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir. Olaylar sırasında zafiyet gösteren ve böylece 37 kişinin öldürülmesine seyirci kalan dönemin kamu yönetimi unsurları ile kamu yönetimine hakim olan paradigma ve yaklaşımlar da olayın esas failleri olarak görülmelidir.
Devlet ricali sorumlu
Raporda, Sivas olaylarında hem yönetsel hem de siyasal organları itibariyle olayın temas ettiği dönemin tüm devlet ricali ile yaklaşımlarının, en az kalabalıkları şuursuz hale getiren ve tahrike kapılan Sünni kolektif hafızaya ait bazı yaklaşımlar ile Sünni kolektif hafızanın tahrikine yol açtığı kanaati edinilen bazı davranışlar kadar sorumlu olduğunun da altı çizildi.

Haberin Devamı

‘Hep birlikte katkı yaptık’

Soruşturma ve yargılamalar esnasında, bazı yargı mensuplarınca, ‘Düşünce Örneği’ yazısının ilgili mahkemelere gönderilmesi suretiyle yargılama yeri ve görevli mahkeme ile suç vasfını değiştirmeye yönelik yargılamaya müdahale niteliği taşıyan bazı hususlar vuku bulmuştur. Sivas olaylarında ortaya çıkan kamu yönetimi zafiyetleri ve hizmet kusurlarına yönelik ilgili görevliler hakkında etkin bir yaptırım oluşmamıştır.

Ötekileştirme geleneği
Sorun, sadece Alevi ve Sünni kolektif hafızaların öteden beri provokasyona müsait bir potansiyel taşıyor olmaları değil, söz konusu potansiyeli sürekli olarak besleyen ve canlı tutan Devlet kolektif hafızasına ilişkin zihniyetin ve mezkûr kolektif hafızaları radikalleşmeye iten kamu yönetimi siyasetlerinin varlığıdır. Başka bir deyişle, olayların gerçekleşmesine yol açan sorun; tarihi tecrübemizin mirası olan ötekileştirme geleneğinin, kolektif hafızaları beslemekle kalmayıp hukuk düzenimizi de buna göre şekillendirmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Tahammül ve hoşgörü eksikliği
Hep birlikte oluşumuna katkıda bulunduğumuz Madımak katliamında, farklılıklara ilişkin önyargılarımız, tahammül ve hoşgörü eksikliğimiz, tektipleştirme ve ötekileştirmeye dair siyasetlerimiz ve toplumsallaştırma çabalarımız, nefret suçu ve ifade özgürlüğündeki evrensel standartlarla örtüşmeyen hukuki normlarımız gibi temel zihniyet sorunlarımızla yüzleşilmesi ve bunlardan kaynaklanan müşterek sorumluluğumuzun idrak edilmesi ve kabullenilmesi icap etmektedir.”