Pazar Onun Vespa’sı var...

Onun Vespa’sı var...

05.08.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Mustafa Sandal da "araba"dan indi, Vespa’ya bindi. Bir zamanlar dünya sinemasında başrolde olan bu kült araç görkemli bir dönüş yaptı

Onun Vespa’sı var...

Onun Vespa’sı var...

Mustafa Sandal da "araba"dan indi, Vespa’ya bindi. Bir zamanlar dünya sinemasında başrolde olan bu kült araç görkemli bir dönüş yaptı

Ümran Avcı

Özgür ruhlu ve rahatınıza düşkünseniz Vespa... İri yapılı ve konfor meraklısıysanız Piaggio... Agresif, yarış tutkunu
ve sportifseniz Gilera... Bu saydıklarımız eczanede satılan ilaç isimleri değil. Antony Quinn’den Sophia Loren’e, Jean-Paul Belmondo’dan Gregory Peck’e
ve Raffaella Carra’ya kadar birçok ünlünün yaşam tarzı haline gelen Vespa motosikletin üç ayrı markası...
1946 yılında İtalya’da askerler için üretildiğinde, önce sinema dünyasının sonra da günlük ulaşımın gözdelerinden biri olacağı bilinmiyordu. Tren lokomotifi ve uçak üretimi yapan Piaggio Ailesi, Vespa’yı ürettiğinde iki asker aynı anda binsin, biri kullanırken diğeri de ateş edebilsin diye düşünmüştü. Küçük motosiklet alanında dünyanın ilk ürünü olan Vespa yıllar içinde önce ünlülerin, ardından da film setlerinin bir numaralı markası oldu. Sinemalarda özgürlüğün statü sembolü haline gelen Vespa motosiklet; zenginlik, güç, sosyal kontrol, gelenek ve gençlik ruhunu ifade etti.

"Annem motora karşıydı ama Vespa’yı kabul etti"
Ünlü pop sanatçısı Mustafa Sandal da Vespa tutkunlarından. Klasik Vespa modelini tercih eden Sandal yaklaşık bir ay önce aldığı motoru için şöyle diyor: "Çocukluğumdan beri bunlara hayrandım. Eski filmlerde görürdüm. Sophia Loren kullanırdı. Karakter bir motosiklet. Çok şirin, bu yüzden hoşuma gidiyor."
Sandal hız yapmayı sevmiyor: "Vespa’mla
50-60 km. hızla gidiyorum. Bu zaten sürat motoru değil. Üstelik çok da ekonomik. Otomobilde depoyu dolduruyorum, iki günde hortum gibi benzini yutuyor. Oysa motosiklete 15 milyon liralık benzin aldığımda birkaç gün idare ediyorum."
Annesinin motosiklete hep karşı olduğunu da anlatan Sandal, Vespa’nın şirinliği ile annesini bile ikna ettiğini söylüyor. "Bugüne kadar uçaktan, dağdan paraşütle atladım, daldım. Bunlar ne kadar riskli olsa da annem sesini çıkarmadı ama hayatı boyunca hep motosiklet isteğime ‘olmaz’ diye karşı çıktı. Ancak Vespa’nın şirinliği sayesinde sonunda ikna oldu."

Onun Vespa’sı var...
Kadınların da tercihi
Yaklaşık 200 üyesi bulunan ve 1999 yılında kurulan Vespa Fun Club Başkanı Nur Erol da tutkulu Vespa fanatiklerinden. Grafiker olan Erol, üyelerinin yüzde 15’inin kadın olmasına dikkat çekiyor. Eşinden ayrılana kadar "arka yolcu" olduğunu söyleyen Nur Erol, "Dört yıl boyunca hep motorun arkasında oturdum. Ayrıldıktan sonra kendim kullanmaya karar verdim. Şimdi ‘neden daha önceden kendim kullanmıyordum?’ diyerek hayıflanıyorum. Aslında Vespa ve motosiklete binme kültürü bir bütün. Hoş bir duygu. Vespa demek özgürlük, rahatlık, doğa, güzellik ve problemsiz bir sürüş keyfi demek" diyor.
Yunanistan’a bile giden var
Üyeleriyle geziler düzenlediklerini de söyleyen Erol’a göre "Amaç sadece motora binip hız yapmak değil, paylaşmak. Sevgiyi dostluğu paylaşmak." Bu yüzden deprem sonrası Yalova’ya motorlarıyla moral vermeye gittiklerini ifade eden Erol, 12 Ağustos’ta da Bolluca Çocuk Köyü’ne gideceklerini belirtiyor. Bu yüzden oyuncak toplamaya çıkacaklarını anlatan Erol, verilecek destekleri
geri çevirmeyeceklerini vurguluyor.
6 yıldır Vespa motosiklet kullanan Selçuk Pasanoğlu ise geçen yıl motoruyla Yunanistan’a gidip gelmiş. Gidiş dönüş toplam 2 bin 700 kilometre yol yaptığını anlatan Pasanoğlu, "Vespa’dan vazgeçmem" diyenlerden.
www.vespafunclub.com, Tel: (0212) 237 97 66

Vak Vak Amca, eşekarısı doğurdu
İkinci Dünya Savaşı sonrası İtalya’da doğan Vespa, hafif motorlu araçların, yani trotinetlerin gelecekteki pazar payını gören Enrico Piaggio’nun ilk denemesi değildi. Küçük bir atölyede doğan Vespa’nın annesine, acayip şeklinden dolayı Vak Vak Amca’nın İtalyanca’sı olan "Paperino" adı verildi. Rahatsız ve hayli iri olan bu ilk prototipe binmek çok zordu. Üstelik yolda lastik patlamasın diye dua etmek gerekiyordu. Zira lastik değiştirmek yeni bir trotinet yaratmak kadar zordu. Daha önemlisi, kullanıcının ellerinin ve elbiselerinin kirlenmesi önlenememişti. Piaggio; doğru zamanda,
doğru yerde, doğru ürünü yapmaya çalıştığını biliyordu ama tasarımcısı yanlıştı.
Uçabilen ilk helikopterin tasarımcısı D’Ascanio bu noktada devreye girerek dönemin bisikletlerinde kullanılan
teknik ile helikopterler üzerindeki tecrübesini birleştrdi. Piaggio, rahat ve emniyetli son prototipi eşekarısına benzetince de trotinetin adı konmuş oldu: Eşekarısı, yani Vespa...




PAZAR