Rakip zorlu, Galatasaray ise zorda… Başakşehir karşısında sezonun varoluş maçına çıkacak Galatasaray’ın haline “dibe vurmak” ile “kurtuluş” arasında veya “arafta” denir manevi anlamda. Ya geçecek, ya düşecek. Kolay mı? Hayır. Zaten sezon başından beri bir düzineye yakın kötü haftası var Galatasaray’ın, üstüne üstlük “kırılma maçında” golcüsü bile yok. Milyonlarca dolara üç kere üçlü çektiren Falcao ligin ikinci devresine yetişirse ne ala. Andone, Emre Akbaba, Şener deve dişi gibi futbolcular ve Başakşehir’e karşı kesin olarak oynayamayacaklar. Lemina, Feghouli, Babel, Muslera takımın çatısı, sahaya tek antrenmanla çıkacaklar. Kimi binlerce kilometre uzaktan yetişecek, kimi yataktan kalkıp formasını giyecek. Luyindama’ya falan Terim değil doktor karar verecek sahada olması için. Rakip Başakşehir ise yükselen bir grafikte. Bence yükseleceği falan yok ama şu anda öyle. Bir Galatasaraylı için berbat bir durum yani. Ama… Bana deseniz ki, “doğal gaz faturanı yatırma, kim kazanır diye iddia oyna”… Paramı gider Galatasaray’a yatırırım! Sebebini anlatayım: Aslında gerekçem kısa… Bu koşullar Fatih Terim’in kudretini, yeteneğini, bilgeliğini ortaya koymak için arayıp da bulamadığı bir vesiledir. Yaratıcılığını konuşturmak için fırsattır. Ne denli büyük bir hoca olduğunu ortaya koyması anlamında lütuftur sanki. Sever böyle durumları. Başakşehir’in hocası ne kadar iddialı konuşsa da dikkate almıyorum, Fatih Hoca ne yapacak ne edecek kazanacaktır diye düşünüyorum ben. Düşünüyorsam varım ve açıkça yazmalıyım: Banko Galatasaray! Tersi?.. Kaybedersem sadece üzülmem, kış kapıdayken biraz da üşürüm tabi!.. Ama Terim’in kırk yılda tuğla tuğla dizip abide haline getirdiği karizması yanında, benim kaybettiğim üç beş liranın ne önemi olabilir. Ben üşürüm ama Terim titrer. Galatasaray ters yüz olur. Devre arasını zor bulur. Kazanmak zorunda. Nasıl olacağını bilmem. Fatih Hoca’m da bilmiyorsa, ne işi var o kalabalık kartvizitin onda!