Bilgay Duman - Son dönemde Türkiye – Irak ilişkilerinde yaşanan güvenlik merkezli görüşmeler, iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin kapısını aralayacak gibi. Her ne kadar iki taraf arasındaki diplomasi trafiğinde güvenlik ön plana çıksa da, özellikle Kalkınma Yolu Projesi, ticari faaliyetlerin gelişmesi, enerji iş birliği gibi alanlar başta olmak üzere Türkiye – Irak ilişkilerinin bir üst aşamaya geçeceği görülüyor.
14 Mart’ta Irak’ın başkenti Bağdat’a gider Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Savunma Bakanı Yaşar Güler ve İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu’nun, buradaki görüşmelerinin ardından Irak tarafıyla yaptıkları ortak açıklamaların alt notlarına bakıldığında, bu yeni aşamanın izlerini görmek mümkün. Nisan ayında, Ramazan Bayramı sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapması beklenen Irak ziyaretiyle daha net ve somut adımların atılması daha gerçekçi bir görüş.
Öncelikle ortak açıklamaya
Asya Varbanova - Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik ortak yolculuğumuz üzerinde düşünmek ve ileriye doğru atacağımız adımları gözden geçirmek için Dünya Kadınlar Günü büyük önem taşıyor.
Tüm dünyada, kadınların siyasete katılımı, anne ölümlerinin azaltılması ve kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesine yönelik yasal reformlar gibi birçok alanda önemli ilerlemeler kaydedildi. Ancak genel olarak bakıldığında hâlâ bir gerileme söz konusu. Tüm dünyada kadınlar, parlamentolarda %26,7 ve yerel yönetimlerde %35,5 oranlarında temsil edilmekte ve iş yerlerinde yönetim pozisyonlarının ise %28,2’sine sahiptir. Bugün her 10 kadından 1’i aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. Bu durum devam ederse, 2030 yılına kadar 340 milyondan fazla kadın ve kız çocuğunun aşırı yoksulluk içinde olduğuna şahit olacağız. Ayrıca, dünya çapında artan çatışmalar, afetler, iklim değişikliği ve toplumsal kutuplaşma mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini daha da derinleştirecektir.
Bugün kadın
Bilgay Duman - 1783’te Osmanlı Devleti’nin Bağdat Valisi Süleyman Paşa’nın Baban ailesinden İbrahim Bey’i mir-i miranlıkla mutasarrıf olarak tayin etmesinin ardından yeni bir şehir kuran İbrahim Bey’in Süleyman Paşa adına izafetle Süleymaniye (Sancağı) adını verdiği ve bugün de bu isimle anılan Irak’ın federal yapısı içerisinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) kontrolünde olan vilayet, bugün Türkiye’nin tehdit algılamalarının en üst noktasında yer alıyor. Halbuki Osmanlı’nın en önemli sancaklarından biri haline gelen ve 1918’de İngiliz işgaline karşı direnişin önemli noktalarından biri olan Süleymaniye, İngiliz mandasına karşı Türkiye’ye bağlanmak isteyen geçmişe sahip. Ancak bugün itibariyle Türkiye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü hedef alan bölücü terör örgütü PKK’nın ana yaşam ve harekât alanı haline gelmiş olması ironik bir durum.
PKK’nın Süleymaniye ve çevresine yerleşimi yeni değil. 1980’lerin başında
Prof. Dr. Nuran Yıldız - Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Geçen hafta. İnsanın insana yaptığı akıl almaz kötülüğe tanık olduk. Kanımız dondu. İnsan olmaktan utandık.
Üşümesin diye yoldan aldığı insan kılıklı canavar tarafından “spontane/ anlık” öldürülen taksici cinayetinden söz ediyorum.
İyilik yaptığı biri tarafından öldürülmeye tüm hücrelerimizle isyan ettiğimiz bu günlerde, başlıktaki cümle fazlasıyla anlamsız kaçıyor olsa gerek.
Oysa Hatay’ın çamurlu sokaklarına saplana saplana yürürken baktığım her gözde bu cümleyi gördüm ben: İnsan, insana iyi gelir.
Hatay’da başını sokacağın, çatısı olan ev yok. Ne zaman olur, belli değil.
Hatay’da alt yapı yok. Olması da epey zaman alacak görünüyor. Hatay’da acı da, sorun da çok. Ama ne acı azalıyor, ne de sorun.
Hataylılar yıkık evlerde düşmeye direnen perde misali hayata tutunuyorlar. Sevdikleri ölmüşken yaşıyor olmaktan utana utana nefes
Prof. Dr. Barış Erdoğan - Saatlerin 4.17’i gösterdiği an Hatay’da acı, hüzün ve öfke vardı. Anma töreninin yapıldığı Köprü Başı’nda bir yanda gözyaşları akıyor, diğer yanda farklı dillerde ve dinlerin usullerine göre dualar yapılıyordu. Deprem günlerinin hayata tutunuş sembolü haline gelen “sesimi duyan var mı” haykırışları sitem dolu bir şekilde ortalığı inletiyordu. Geceyi kuşatan sisler acıları örtemiyordu. Duyguların bu kadar yoğun yaşandığı bu günde deprem ile toplum olarak ilişkimizi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Zira birkaç gün sonra gündem değişecek, hayatın akışı içinde başka sorunlarla meşgul olacağız. Fakat deprem er ya da geç bu coğrafyada kapımızı çalacak.
Haberlerde hep şu kentimizi vuran deprem diye bahsedilir. Ancak depremin bir doğa olayı olarak duygusu, düşüncesi, bize karşı bir kini ya da nefreti yok. Bu nedenle 11 ilimizi vuran 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi deprem zengin-fakir, Müslüman-gayrı Müslüman, Türk-Suriyeli gibi sınıfsal, dinsel ya da milliyet ayrımları
Prof. Dr. Nuran Yıldız - Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi / Sabaha karşı. Hava soğuk. Yoğun bir sis bastırmış. Hayalet şehirli film platosunun tam orta yerinde gibiyiz. Oysa şehir de yıkıntılar da gerçek.
Hatay’da hayat 6 Şubat 2023’te donmuş sanki. Ölülerimizi toplamışız gerisi kalmış.
Sislerin arasında fark ediyorum, 10 ay önce yıkık pencereden sallanan perde aynı şekilde duruyor, şehrin orta yerinde.
Ne perdeyi tutan tek bağ kopmuş ne de perde lime lime olmuş. Hayat donmuş Hatay’da. Duygular da donmuş. Yoksa katlanılabilir bir acı değil şehrin her bir köşesine, yaşayan her insanın yüreğine çöken.
Binlerce yıldır ovalara hayat dağıtan Asi Nehri’nin kıyısındayız. Saat 04.00. Hepimiz 17 dakika sonrasını bekliyoruz, öldük öleceğiz.
Öyle bir kalabalığın ortasındayım ki, acılarını toplayıp oluk oluk Asi’ye döksen o da alıp Akdeniz’e götürse. Ülkeleri aşacak kadar büyük bu nehir, acıları taşıyacak kadar büyük değil.
Acı kaç tür yaşanır bilmiyorum, acıları saymak aklıma gelmedi hiç.
Prof. Dr. Aygün Attar / Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurul Üyesi - Azerbaycan bizim için can kelimesi ile özdeşleşen kardeş ülkedir. Dosttur, müttefiktir, özdür. Milletçe kalbimizde özel yeri olan can Azerbaycan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerine sayılı günler kaldı. Alternatif enerji kaynağı kabul edilen Hazar Denizi bölgesinde petrol ve doğalgaz üretiminde temel risklerden biri, ürünün dünya pazarlarına güvenli sevkidir. Bu açıdan Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz ihracat rotalarını çeşitlendirme açısından avantajlı konumdadır.
Hazar gazının alternatif yollardan Avrupa’ya ihracatı, sadece Azerbaycan’ın değil, Hazar havzası ülkelerinin doğalgaz ihracat risklerini ciddi oranda azaltmış, güvenilirliğini artırmıştır. Azerbaycan, Güney Doğalgaz Koridoru ile Avrupa’ya yakıt sağlayarak Avrupa’nın enerji güvenliğinin istikrara kavuşmasında önemli rol oynamaktadır.
Batı ile Rusya arasındaki jeopolitik çatışma, enerji kaynaklarının jeopolitik araca dönüşmesi ortamında
Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü - Babatunde Ahonsi / 6 Şubat, Türkiye’nin güneyinde 11 ilde 50 binden fazla kişinin ölümüne neden olan depremlerin yıl dönümü. Çifte depremler Türkiye’nin güneyindeki 11 ili vurduğunda, şok dalgaları tüm dünyayı sarstı. Depremlerin yol açtığı büyük hasar, o dönemde görev yaptığım Sierra Leone’de bizim de yüreklerimizde yankılandı.
Bu anılar hâlâ tazeliğini korurken Türkiye’deki ilk resmi ziyaretimi deprem bölgesine yaptım. Geçtiğimiz günlerde de depremin en çok zarar verdiği illerden biri olan Hatay’ı ziyaret ettim. Aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen, depremlerin yarattığı acı hâlâ hissediliyor. Bunun nedeni de çok açık. Hatay en fazla can kaybının yaşandığı illerden biri. Biz de Hatay’da 5 BM aile üyemizi kaybettik.
Toparlanma çalışmaları
Türk Hükümeti’nin bölgedeki yeniden yapılanma çalışmaları ve depremzedelere yönelik yardımları dikkate değer ve örnek