“Hayat olsa olsa bir incinmedir”

14 Nisan 2024

Edebiyat tarihinin en yıkıcı aşklarından biri hiç şüphesiz İngeborg Bachmann ve Max Frisch arasında geçer. Almanca edebiyatın iki büyük yazarı, 1958 yılında Paris’te Fricsch’in yazdığı bir oyunun prömiyerinde tanışırlar. Kısa sürede birlikte olmaya karar verirler. Dört buçuk yıl sürer bu ilişki. Bachmann, bu beraberlikten çıkardığı sonucu tek romanı “Malina”da şöyle ifade eder: “Faşizm, kadın ve erkek arasındaki ilişkide başlar”.  

Roma’yı evi kabul etmiş olan Bachmann, aşkı uğruna Zürih’e taşınır. Görünürde mükemmel bir çift. İkisi de yazıyor. Aynı dili konuşuyor. Aralarında olağanüstü bir tutku var. Fakat beklediği gibi olmaz. İlişki ilerledikçe karşısında son derece bencil, kıskanç, aksi, ‘kanını emen’, ışıltısından rahatsız olan bir adam bulur. Ne var ki artık geçtir. “Kalıcı bir şey yaşamak istiyordum” diye açıklamaya çalıştığı, aslında kendisinin de tam adını koyamadığı bir bağımlılık hikâyesinin kahramanı olmuştur. Güvenli bir alan arayan

Yazının Devamı

İhanetle gelen büyük hediye

31 Mart 2024

Adı Ana Magdelena. 46 yaşında. 27 yıldır devam eden mutlu bir evliliği var. Kocası yakışıklı, anlayışlı, hoş bir adam. Belediye Konservatuvarı’nın müdürü. Çok iyi dans ediyor, çok iyi fıkra anlatıyor. Yatakta karısı kitap okurken “Cosi Fan Tutti” operasının partisyonunu söyleyen bir adam. Eğlenceli, hayat dolu biri. Kızı rahibe olma yolunda. Bu duruma canı biraz sıkkın. Oğlu da iyi bir müzisyen olacak. Dışarıdan bakıldığında ideale yakın bir aile tablosu. Esasen Ana Magdelena da böyle düşünüyor. Annesinin ölümünden bu yana her yıl gerçekleştirdiği bir rutini var. Annesinin ağustos ayındaki ölüm yıl dönümünde Karayipler’deki mezarını ziyaret edip otları temizledikten sonra, bir demet kuzgunkılıcı bırakıyor. Bizim glayöl olarak bildiğimiz zarif çiçek. Sonrasında da göl kıyısında bir otelde bir gece geçirip feribotla evine dönüyor.

Ana Magdelena edebiyat fakültesini yarıda bırakmış. Ama okumaktan hiç vazgeçmemiş. Her zaman çantasında bir kitap var. Mezarlık dönüşü de oteldeki

Yazının Devamı

Gülümseyen müze

24 Mart 2024

Çocukluğumun tek kanallı TV dönemlerinde en büyük mutluluklarımdan biri de akşamları ailece izlediğimiz Kemal Sunal filmleriydi. Annem, babam, babaannem, kız kardeşlerim... Çocuk kahkahalarımızla çınlayan ev. Ama en çok da babamın kahkahası. Babam filmlerini izlerken “Bir kahkaha bir dilim pirzoladan daha sağlıklıdır” derdi. Ne demek istediğini hastalıklar sayesinde tecrübe edecektik. Bilmiyorduk, sadece gülüyorduk.

Son 25 yılımız, beyin kanaması, hidrosefali, demans çizgisinde doktorlar, hastaneler, fizyoterapistlerle geçti. Babam, kanama geçirdiği günlerde bizi tanımazken, Kemal Sunal fimlerine felçli yarım kahkahalar atıyordu. Hidrosefali dönemlerinde, ameliyat öncesi, beyindeki sıvı birikmesi nedeniyle zihni melekeleri çok zayıflamışken bile onu en çok Kemal Sunal güldürüyordu. Orta derece bir demansla yaşadığı bugünlerde durum yine aynı. Arada da “Bu filmi 50 kez izlemişimdir” diyor. Ve hâlâ gülüyor. Şaka yapacağı zaman “Mesela yani...” demekten hiç vazgeçmedi.

O

Yazının Devamı

O film, bu film değil

17 Mart 2024

“Bu aralar, şarkılarından çok siyaset konuşuyor Ahmet Kaya. Bir söyleşi yapalım, bize de konuşsun” dedi kültür sanat dergisi Negatif’in genel yayın yönetmeni Duygu Asena. ‘90’ların ortaları. 1999’da Türkiye’nin utanç gecelerinden birinde Kürtçe şarkı söyleyip, klibini yapacağım dedi diye üzerine çatal bıçakların fırlatılıp, küfürlerin yağdığı MGD’nin ödül töreninden birkaç yıl önce. Söyleşiye ben talip oldum. 23-24 yaşlarındayım, artık nasıl bir cesaretse… Öğlene kadar liselerde matematik dersi verdiğim, öğleden sonraları gazetecilik yaptığım yıllar.

Levent’te bir evi vardı. Fotomuhabirle sözleşip söyleşi günü o eve gittim. 60’larındaki fotomuhabir, yarım saat geç geldi. Gelir gelmez de fotoğraf çekimi yapmak istedi. “Bölmesek” dedim. “Evim çok yakın, çekip gideyim ben” diye ısrar etti. Kaya girdi devreye “Söyleşiden sonra bahçeye çıkarız, orada çekersin” dedi. Tam

Yazının Devamı

Daha önceleri neredeydiniz Şeyda Hanım?

10 Mart 2024

Bundan  beş yıl önce kilo alma sürecine girdim. O yıl tam sekiz kilo eklendi bedenime. Hayatım boyunca hep bir-iki kilo fazlalık derdiyle (!) uğraştığım için bu sekiz kilo epey üzdü beni. Diyetisyenlere gitmeye, diyet listeleriyle yaşamaya başladım. Böyle bir süreçte insanı en çok zorlayan sizi yıllarca hep ideal kilonuzda görmeye alışık insanların verdiği tepkiler. İçlerinden birini özellikle unutamam. Bir yeni yıl davetinde, meslek büyüğüm bir kadın gazeteci yanıma yaklaştı, gözlerini belertip dehşet içinde “Ne bu hâlin?” diye sordu. “Sormayın sekiz kilo aldım” deyince ben “Yok şekerim, sekiz değil 18 kilo almış gibisin, seni yolda görsem tanımazdım” diyerek darbesini de esirgemedi. Ama gerçekten öngörülüymüş. O sekiz kilo fazla, yıllar içinde 18’e çıktı.

Mesele sadece zayıf olmak, bedenini beğenmek değil; işin bir de sağlık boyutu var. Yürürken nefes almada zorluk, çabuk yorulma, karaciğerde yağlanma, kolesterol. Gittiğim endokrinolog bir sürü testten

Yazının Devamı

Bu kalp seni unutur mu?

3 Mart 2024

Kalp. Hayat denen orkestranın maestrosu. Tüm orkestra üyeleri teker teker iflas etse de, hatta beyin ölmeye karar verse de, maestro işine devam eder. Onun batonu bıraktığı, tüm seslerin sustuğu âna ‘ölüm’ diyoruz. O âna kadar mucizevi bir performansla çalışır. Avucunuzu dakikada 70 defa açıp kapattığınızı düşünün. Sonra bu işlemi her gün 104 bin kez tekrarladığınızı. Bu rakamı 30’la çarptığınızı, sonucu 12’yle… Hatta biraz daha ileri gidin ortalama 70-80 yıllık insan ömrünün dakikalarını hesaplayın. İnsan aklının sınırlarını zorlayan bir matematik var burada. Tüm bu süreçte bize “Bu kalp seni unutur mu?” mesajını veriyor, sürekli kasılıp gevşeyerek vücuttaki tüm organlar için gerekli kanı pompalıyor.

Peki bu kadar kıymetli bir organa gereken önemi veriyor muyuz? Ya da şöyle sorayım: Bu önem nasıl verilir? Sorunun cevaplarını içeren şahane bir kitap çıktı geçtiğimiz hafta. A7 Kitap tarafından yayımlandı: “Kalbinize Bir Demet İyilik”. Yazarı Kardiyolog Dr.

Yazının Devamı

Andre Gide’e başlamak için…

25 Şubat 2024

Harçlıklarıyla kitap alan çocuklardandım. Lise ve üniversitede de en büyük harcama kalemim kitaplardı. Kitap fuarının Tepebaşı’nda olduğu yıllarda senetle kitap alan nesle mensubum. O senetler bitene kadar bana ait gibi gelmezdi kitaplar. Son taksitten sonra sahip olmanın keyfini sürerdim. İş hayatıyla birlikte kitap alımlarım arttı. Sanat gazeteciliğini seçip, edebiyat alanında uzmanlaşmaya karar verince, yayınevlerinden kitaplar gelmeye başladı. Her hafta 40-50 kitap, benim ayrıca satın aldıklarım derken yer sıkıntısı baş gösterdi. Çocukluğumun iki raflık kitaplığı, bir kitap odasına evrildi. Psikoloji kitapları bir süre sonra bağımsızlığını ilan edip salonda yeni bir kütüphaneye geçti. Kitaplar gelmeye devam ediyordu. Eve sadece bir bölümünü götürüp büyük çoğunluğunu gazetede dağıttığım, köy okullarına yolladığım hâlde yeni gelenleri koyacak yer bulamaz oldum. Ve sonunda on yıl kadar önce bir karar aldım. Asla vazgeçemeyeceklerimi ayırdım. Henüz okumadıklarımı da… Okuduğum kitapları içim ezilerek

Yazının Devamı

-de ve -ki sorununu Azem Hoca çözer

11 Şubat 2024

Üç hafta önce Kanal D’de ekrana gelmeye başlayan “İnci Taneleri” dizisi, her üç hafta da tüm kategorilerde birinci olarak reyting tablolarını değiştirdi. Aslında şaşılacak bir durum değil. Çünkü başrolde, Mükremin Çıtır karakterinden bugüne filmleriyle, tiyatro oyunlarıyla seyircinin kapısını, kalbini hep açık tuttuğu Yılmaz Erdoğan var. Onun canlandırdığı Azem Hoca karakterini mutlulukla buyur ettiler evlerine. Hazar Ergüçlü her ne kadar Dilber dansı ile sosyal medyada büyük yankı uyandırsa da yine seyircinin sevdiği oyunculardan, ona da ‘hoş geldin’ dedi tv izleyicisi. Dilber de girdi salona. Esasen dizinin oyuncu kadrosundaki pek çok isim tv seyircisinin yabancılık çekmediği, başarılı isimler olduğu için “İnci Taneleri” ekrandaki dizi yarışında daha ilk haftalarda ipi göğüsledi. Ama tek başına kastla olmadı bu. Bir de senaryo gerçeği var.

“İnci Taneleri”nin konusuyla başlayalım. Dizi, eşi ve iki çocuğuyla mutlu bir aile hayatı süren edebiyat öğretmeni Azem

Yazının Devamı