Verda Özer

Verda Özer

verdaozer@gmail.com

Tüm Yazıları

Lafta değil, Suriye’de bu sefer gerçekten yepyeni bir denge kuruluyor. Bugün yedinci gününe giren Barış Pınarı Harekâtı, denklemin ortasına sanki bir anda bir bomba atıverdi. Hep derler ya “Kartlar yeniden karılıyor” diye, hakikaten bu sefer kartlar yeniden karılıyor.

***

Her şeyden önce, YPG’nin ve ABD askerlerinin çekildiği harekât bölgesine sanki yavaş yavaş Şam rejimi güçleri girecek gibi duruyor. Yedi yıl önce, 2012’de Fırat’ın doğusundan çekilen ve böylelikle burayı ABD’nin ve YPG’nin insafına bırakan Esad, yeniden sahaya dönüyor. Tabii arkasına Rusya’yı alarak. Şimdilerde YPG ile rejim arasında anlaşma yapıldığından, Rusya’nın da buna aracı olduğundan bahsediliyor.

Haberin Devamı

Peki, bu ne anlama geliyor? Bunu anlamak için, gözümüzü yakın geçmişe, şu anki Esad’ın babası olan Hafız Esad’a çevirmek gerekiyor. Zira Esad’ın YPG ile “bir savaş bir barış” hali babasından kalan bir miras.

Baba Esad’ın mirası

Beşar Esad’ın babası Hafız Esad, 1971’de Suriye devlet başkanı oldu. Hem otoriterdi hem de koyu bir Arap milliyetçisi. Dolayısıyla, Kürtler üzerinde muazzam bir baskı kurdu. Ama bir yandan da bununla çelişen bir politika yürüttü. Şöyle ki:

Esad dış ilişkilerinde Kürtleri her zaman bir koz olarak kullandı. Özellikle o dönem Suriye’nin ilişkilerinin kötü olduğu Türkiye’ye ve Irak’a karşı. Irak’taki Baas rejimini istikrarsızlaştırmak için Kuzey Irak’taki Kürt hareketleri destekledi. Türkiye’ye karşı da Abdullah Öcalan’ı 1982’den 90’ların sonuna kadar Şam’da ağırladı.

***

Diğer yandan ise, bu “dış Kürtlerin” tepkisini çekmemek için zaman zaman içerideki Kürtlere karşı “yumuşadı”. Açılımlar yaptı. Ülkedeki iç dengeler de bu çelişkili Kürt politikasını körükledi. Esad kendisi ülkede azınlık olan Nusayri cemaatinden olduğu için, diğer azınlık grupları da “tavlamaya” çalıştı. Desteğini ve nüfuzunu artırmak için.

Ancak bu ikircikli politikasını 1991’e kadar sürdürebildi. Yani 1. Körfez Savaşı’na kadar. Malum, ABD’nin Irak’ta 36. paralelin kuzeyinde güvenli alan kurmasıyla birlikte orada fiili bir Kürt bölgesi oluştu. Esad Suriyeli Kürtlerin de aynı talepte bulunmasından çekindi. Böylelikle Irak Kürtlerine desteğini tamamen kesti.

Haberin Devamı

2002 sonrası

Baba Esad’ın Haziran 2000’de ölümünden sonra iktidara gelen oğlu Beşar Esad ise, 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte frekans değiştirdi. Suriye’nin Ankara ile birdenbire düzelen ilişkileri, 2003 Irak Savaşı’ndan sonra iyice gelişti. Bu da Esad’ı Kürt politikasında “balans ayarı” yapmaya itti. Öcalan’a ev sahipliği yapan babasının aksine, 2003’te kurulan PYD/YPG’ye karşı sert bir tutum izledi. Hatta PKK ile kanlı bıçaklı hale geldi.

Ta ki 2011’e kadar... Suriye’de başlayan “Arap ayaklanmaları” iki ülke ilişkilerini germeye başlayınca, Esad’ın aklına PKK-YPG kartı yeniden geldi.

Ama aynı zamanda Kürtlerin “haddinden fazla” güçlenmesi Esad’ı rahatsız ediyor. Hem kendisinden hem rejimden üst düzey isimler sık sık “Kuzeyde Kürt oluşumuna izin vermeyiz” açıklamaları yapıyor.

***

Kısacası, Esad babasından miras aldığı çelişkili Kürt politikasını sürdürmeye devam edecektir. Yalnız artık bir fark var: Suriye, Hafız Esad dönemi Suriyesi değil. YPG de arkasına hem ABD’yi hem kısmen Rusya’yı almış durumda. Esad da İran’ın ve asıl olarak Rusya’nın iyice eline düşmüş bir Esad bugün.

Haberin Devamı

Türkiye ise bugün çok daha kararlı ve Esad’ın destekçileri olan Rusya-İran’la da ilişkileri güçlü. Yani eli çok daha kuvvetli.

İşte bu koşullarda Şam’ın artık Türkiye’ye karşı PKK-YPG kartını eskisi gibi kullanması mümkün değil. Bunun farkında olacaklar ki Temmuz 2014’te görüştüğüm Suriye’nin BM Temsilcisi Beşar el Caferi (bugün Cenevre ve Astana süreçlerinde Suriye’yi temsil ediyor), Türkiye ile Suriye’nin çıkarlarının örtüştüğünü söyleyip şöyle demişti: “Türkiye’nin yardımına ihtiyacımız var. Suriye’ye barışın gelmesi için, Türkiye’nin aracılığı ve işbirliği gerekli. Neden tarihin karanlık sayfalarını artık kapatmayalım? Umarım en yakın zamanda ilişkilerimizde yeni, temiz bir sayfa açarız.”

Beş yıl sonra bugün Şam çok daha zayıf olduğuna göre, bu farkındalıklarının daha da arttığına şüphe yok.