Bu sezon deplasmanlarda sadece bir galibiyet elde eden Fenerbahçe’nin lige verilen üç haftalık aradan da yararlanarak Ankara’da “fazla mesai” yapması gerekir, diye düşünmüştük... Ama hakça söyleyelim, kendi ortalamalarının üzerinde bir oyun oynamadılar. Evet, baskılıydılar, topa sahip oldular ancak işin sonuç kısmı olan gol atmada yine tüm beceriksizliklerini, kalitesizliklerini, eksiklerini ortaya koydular... Şunu net bir şekilde söyleyelim; Fenerbahçe’de duygu ve enerji yönetimi çok zayıf. O nedenle çabuk oyundan düşüyorlar, “bugün çok iyiler” dediğiniz anda bir anda maçtan kopuyorlar, yüzde yüz konsantre olamadıklarından çok fazla hata yapıyorlar, karşılığında da kalelerinde basit goller görüyorlar... Geçmiş maçlardan yeteri kadar ders çıkarmadan antrenörün tanısına ve tedavisine teslim oluyorlar. Tedavinin en vazgeçilmezi de “yaşananları unutup” sürekli önümüzdeki maçlara bakalım anlayışı! Bu yüzden de bir arpa yol alamıyorlar... Tolgay Aslan geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda “İyi oynuyoruz, çok pozisyona giriyoruz ama rakipler bir kez geliyor golü atıp gidiyor” demişti... Ankaragücü de aynen öyle yaptı... Kalesinde sayısız tehlike atlattıktan sonra rakibinin ilk açığında cezayı kesmeyi bildi. Tolgay bu ağır çekim futbolunu sürdürdüğü, fizik gücünü artırmadığı, kaçak dövüştüğü, Mehmet Ekici olduğu yere top beklediği, kendini hiç göstermediği, yılların tecrübesi Mehmet Topal ise pozisyon alma konusunda hala acemiliklerine devam ettiği sürece kalan haftalarda da birşey değişmeyecek. Fenerbahçe doksan dakika didinecek, ancak puanlar rakiplere gidecek. Gelelim Moses’a... Bu performansıyla değil bir daha Premier Lig’de top koşturmak, antrenmana bile çıkamaz... Kariyer olarak belki takımın en elit isimlerinden biri... Ancak iş sorumluluk almaya, özveriye, mücadeleye gelince koca bir sıfır... Fenerbahçe dün Ankaragücü’nün genç kalecisi Altay’ın kusursuz performansına takılmasa belki üç puanı alabilirdi... Ama Dirar ve Hasan Ali’nin dışında üzerindeki formanın hakkını veren başka kimse yoktu... Bu kadar yalancı pehlivan varken beklenen bahar da bir türlü gelmiyor tabii... Hasan Ali’yi gerçekten tebrik etmek gerek. Dirar ile birlikte bütün enerjisini ortaya koydu... Attığı gol emek ve yetenek doluydu... Gelecek hafta Galatasaray derbisi var... Fenerbahçe seyircisi tarihin en kötü sezonunu geçiren takımını her türlü tolere edebilir, her şartta desteğini sürdürebilir... Fakat Kadıköy bu maçta da düşerse ne yönetimi, ne takımı, ne de teknik heyeti affeder... Fenerbahçe bu yükün, bu stresin, bu gerilimin altından nasıl kalkacak, bekleyip göreceğiz... Isla'nın ortasında Ankaragücülü oyuncunun koluna gelen topta penaltı yoktu. Oyuncunun kolları doğal konumdaydı. Maçtaki diğer penaltı beklentilerinde de hakemin kararlarının doğru olduğunu düşünüyorum. 37’de Dirar, Pinto’nun alt baldırına basıyor. Sertlik kırmızı için yeterli değil ama kesinlikle sarı kart gerekirdi. Aynı şekilde 39’da Soldado’nun Kitsiou’nun ayağına bastığı pozisyon da sarı kart olmalıydı. İki oyuncu da sarı kart görse Galatasaray’a karşı oynayamayacaklardı 88’de Mehmet Ekici ve Canteros’a çıkan iki kırmızı kart da, Harun’a ve Moke’ye gösterilen sarı kartlar da doğruydu. Kurallar gereği Ekici’ye 3 ile 6 maç arası bir ceza verilme ihtimali bulunuyor. Ancak bu sıradaki uygulama VAR protokolüne aykırıydı. Kalkavan bu pozisyonda hiçbir karar vermedi, topu VAR’a attı ve daha sonra izleyerek bu kararları verdi. Göğsündeki kokart bu uygulama yakışmadı. Roma İmparatorluğunda yeni köprü ağır yüklerle test edilirken, mimarını köprünün altına koyarlarmış... Mimar kötüyse köprüyle birlikte gitsin diye! 14 deplasmanda ancak bir galibiyet almış, bu sezon daha iyisini görmemiş Fenerbahçe’yi Ankaragücü beraberliği belki idare eder de haftaya Galatasaray derbisini “köprünün altında” izleyecek Ersun Yanal. Eseri enkaz haline gelirse o da gider. Evet... Fenerbahçe “sıra dışı” performansıyla hala Avrupa’ya gitme ihtimali ile yatıp kalkıyorsa, sebebi görece zayıf takımların bölgesi “alt/orta sıralarda” mücadele etmesindendir. Adı ve tarihi sayesinde değil. Mehter takımı gibi iki ileri bir geri yürüyen Fenerbahçe’nin Ankara’da iyi oynadığı süreleri maçın tamamından ayıklamak için güçlü bir büyüteç ve hassas cımbızlar lazım. Maç başladıktan sonra biraz ki, sonu ilk yarı bitmeden gol yiyerek geldi. Valbuena girdikten sonra azıcık ki, o da beraberliği getirdi. Geri kalan “üstün” Fenerbahçe dakikaları hep sanal. Kenar orta, kenar orta, hep sonuçsuz çaba. Sonuca yaklaşan pozisyonlar da var tabi... Ama Fenerbahçe öyle bir boyutta ki, halı saha gollerini bile kaleye gönderemiyor forvetleri. Dönelim Ersun Yanal’a... Tamam, eldeki malzemeye göre dizmiş takımı... Ama takımın aklı karışık, ayakları tutuk. Bu koşullarda teknik direktörün hamleleri hayati. Maçın bir devresi boyunca çabası/iyi niyeti bir yana akınlara köstek, gollere engel bir Moses mevcut sahada... Hiç olmazsa devre arası Moses çıkar Valbuena girer değil mi? Hayır Ayew’i alıyor hoca... Hayran Ayew’e! Hem de Fenerbahçe’nin ileri çıkmak/pozisyon bulmak için en çok kullandığı sağ kanadı çökertmek pahasına, Isla çıkıyor Ayew giriyor. Ve Fenerbahçe’nin rakip kaleye gerçek rotası sağ kanatın işlerliği yarı yarıya düşüyor. Moses - Valbuena değişikliği ancak ikinci devrenin ilk çeyreğine gelirken. Afaki konuşmuyoruz... Resmen ortaya çıkıyor ki, Ayew hamlesi yanlıştı. Çünkü Valbuena ile yeni bir “iyi oynama sürecine” girdi Fenerbahçe ve Hasan Ali ile beraberliği yakaladı. Sonra Tolgay-Zajc değişikliği var... Taa 46. dakikada olması gereken bir değişiklik! Neden?.. Çünkü Fenerbahçe’yi ileri taşıyacak adam Tolgay. Ama o stoperlerin arasında. Tolgay stoperlerin arasına giriyor ama Ankaragücü’nün arkaya derin toplarını önleyemiyor. Yani orta saha direncinden, ileri çıkma şansından fedakarlık var ortada; savunmaya katkı yok. Hoca maçın bitmesine on dakika kala Zajc’ı koyuyor yerine. Yani Ankaragücü zaten kendi kalesine yaslandıktan sonra. Yahu Fenerbahçe ihmal kaldıracak durumda mı? Hakemler bile üzülüyor artık haline, Dirar ile Soldado’ya sarı kart çıkarmıyorlar ki, haftaya Galatasaray ezmesin! Zajc’ın suratına gelen toptan sonraki olaylara gelince... Çıkan kartların bir tanesi doğru, onun da sebebi yanlış bence! Canteros’un kartı Mehmet Ekici’ye attığı kafadan değil, rakip yerde kıvranırken oyuna devam ederek fair playin yüzünü kızarttığından olmalıydı. Diğer kartlar “azmettirici” Canteros yüzünden verilmeyebilirdi. Ekici’nin Galatasaray maçında cezalı olması ise çok büyük kayıp değildir Fenerbahçe için. Çünkü Galatasaray derbisinde adama değil ruha ihtiyacı var Fenerbahçe’nin! Asıl eksiği o. Mal ortada... Bu Fenerbahçe, o Galatasaray’a, şu havasıyla, met-cezirli oyunuyla, gecikmiş hamleleriyle ve Fenerbahçe’den bir beklentisi kalmamış futbolcularıyla, kaybeder. İşte o zaman köprü çöker, hepsinin “ruhuna” Fatiha! Hocanın, futbolcuların, hepsinin. Fenerbahçe’nin oynadığı ortalama oyunla ve süper atan/tutan performansıyla ligde şampiyonluğa oynanabiliyor. Aynı oyunla vasat/atan tutan performasıyla 5. olunabiliyor. Ancak bu oyunla ve bu vasatın çok altında atan/tutan performansıyla düşmeme mücadelesi veriliyor. Fenerbahçe’nin ilk 30 dakika oynadığı oyun ligde içeride dışarıda en iyi performanslarından biri. Tolgay ve Topal’ı adam markajına almak Ankaragücü için iyi olmadı. Fenerbahçe kenarlara iyi dönünce pasla rakip ceza sahasına rahat indiler. 30’da birden manasızca uzun vurmaya başlayınca işler değişti. İlk hatada Boyd’dan gol geldi. İkinci yarıda yeniden ilk plana dönünce yine pozisyonlar geldi. Ama bitiriş becerisi rezaletti. Böyle olunca iyi oyun sadece enerji sarfiyatı oluyor. Yazık... Gecenin sorusu Valbuena takımın en iyi orta yapanı. Peki kaptırdırdığı akınları kesen kaptırmalar. Soru Valbuena oynasın mı değil. Fenerbahçe’nin maestrosu böyle mi olsun? Maçın starı Fenerbahçe’nin son vuruş becerisi ne kadar düşük olsa da Altay’ın formayı giydiği ilk günden buyana her maç gösterdiği performans alkışı hak ediyor. Hatta birden fazla gol yediği maçlarda dahi. Hasan Ali de bu unvanı paylaşmalı. Kendi işini yapmasının yanısıra hücumda 40 yıllık santrforlardan daha sakin kalıp yaptığı gol vuruşu mükemmeldi. Maçın olayı İki kırmızı kart ve 2 sarı kart. Oyuncuların yaptığı şaçmalıklar bir yana onları buna iten saçmalığın da altını çizmek gerekiyor. Eğer hayati tehlike arz eden bir kafa travması yoksa, bunun dışındaki tüm durumlarda oyun devam etmeli. Kısa mesaj Fenerbahçe’nin daha güvenilir oyunculara ihtiyacı var. Sakatlık/disiplin/pas kalitesi vs. Her anlamda... Maçın ilk yarısı Fenerbahçe’nin bir türlü düzeltemediği deplasman performansının kısa bir özeti gibiydi. Topa ve oyuna hakim Fenerbahçe, hem rakibin pas yaptı hem de rakibine pozisyon dahi vermeden 4-5 net pozisyon buldu. Fakat Moses’in beceriksizliği ve kaleci Altay’ın iyi oynaması, ilk yarının sonunda iyi oyuna rağmen tabelada Ankaragücü önde gözüküyordu. İkinci yarıda da senaryo değişmedi. Fenerbahçe çok rahat pozisyonlar yakaladı, oyunun temposunu yüksek tuttu fakat gol bulabileceği pozisyonlarda bitiricilik konusunda sınıfta kaldı. Hasan Ali, bu işlere isyan edercesine sahneye çıktı ve Soldado ile yaptığı 2’ye 1’den sonra forvet arkadaşlarının yapamadığını yaparak Fenerbahçe’ye 1 puan kazandıran golü attı. Gecenin sorusu Fenerbahçe derbide Ekici’yi arar mı? Özellikle maçın ilk yarım saatinde kendisine tanınan serbestliği iyi kullanan Mehmet Ekici, bana göre Galatasaray derbisinde eksikliği çok net hissedilecek bir oyuncu. Maçın starı Kaleci Altay, özellikle takımının çok pozisyon verdiği anlarda maçın ilk yarısında yaptığı kurtarışlarla, Fenerbahçe’de ise Hasan Ali attığı golün dışında yaptığı bindirmelerle bir sol bekin yapacağı işten daha fazlasını yaptı ve Fenerbahçe adına maçın iyisi oldu. Maçın olayı Canteros’un ilk yarıda rakip oyuncular yerde yatarken, topu taca attı. Zajc’ın suratına top çarptığında ise rakibi acı içinde kıvranırken golü denemesi spor ahlakına yakışmadı. Bu pozisyon yüzünden hem kendisi hem de rakip takım oyuncuları gördükleri kartlar ile zarar gördü. Kısa mesaj Fenerbahçe’nin derbi karnesini değiştirmek için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Fakat ilk golü bulamadan bu iş kolay değil Her maça yeni başlangıç için çıkarken, iki sezondur taşıdığı beceriksizliklerini de yanına almayı ihmal etmiyor. Enteresandır; hoca değişiyor, oyuncu değişiyor ama artık klasikleşen hadi bir gol yiyelim fikri sapa sağlam duruyor. İyi başlanan maçta, üst üste pozisyonlarla, kalesinde büyüyen Altay performansıyla, kazanacağız hükmünü vermeye çok yakındılar. Ankaragücü'nün direncini ve orta saha tuzağını topu sürekli iki kanat arasında dolaştırarak da etkisizleştiyorlardı. Yalnızca son maçların gol başlangıcındaki isim yine sahneye attı kendisini. Tolgay, Sivas maçındaki gibi ayağındaki topu rakibe verip hızlı atağın altına imzasını koyana kadar da devam etti bu. Oyun kritiğine iki takım açısından da çok girilecek maç değil. Sadece kaliteleri sorgulayabiliriz. Yanal'ın oyun adına yaptığı planın tuttuğunu, birçok pozisyon bulduğunu, rakibi de kalesine çok az getirdiğini söylemeliyiz. Buna eklenen müthiş bir Hasan Ali karakteri de vardı. Ancak sadece Tolgay değil, Mehmet Ekici ve Moses de form olarak çok uzaklardaydı. Soldado'nun hücumu yöneten aklına ve paslarına yetişemeyen veya o cesareti kalbinde taşımayan görüntülerdi bunlar. Rakip kaleci kurtarıyor, seninki yiyorsa; rakibinki atıyor, seninki atamıyorsa; Ersun hocaya da lafımız kalmıyor. Basit Hatalar İmparatorluğu'nu Kadıköy'de üç golle cezalandıran Ankaragücü'nün, Boyd ve Orgill ile kurduğu organizasyonların etkisini, topla buluştukları anlarda etkili hale getirmesi de, yetenek ve taktik aklının birleşimi. Milli maç haftasından gollerle dönen Eljif ve Zajc'ın kulübede olması belki düşündürücüdür. Ekici'nin Sivas maçını kazandıran golünün hatırına oynadığını da düşünebiliriz. Aynı oyunun kalitesi daha yüksek bir kadro ile farklı sonuçlar alacağı da bir gerçek. Ankaragücü, Fenerbahçe mücadelesini müthiş bir keyifle izledim. Ankaragücü'nün hücum futbolunu tercih etmesi, coşkulu ve bol pozisyonlu mücadelesi yüksek bir oyun olarak sahaya yansıdı. Ersun Yanal yönetimindeki Fenerbahçe ise ilk yarım saat içinde forveti Soldado ve kanat oyuncusu Moses ile gol olacak pozisyonları vuruş becerisizliği yüzünden harcadı. Ankaragücü'nde ise formda golcü Orgill, yeteneklerini ön plana çıkaracak boş alanları bulamadı. Çünkü Skrtel ve Serdar ikilisi, Orgill'i tutmaya özen gösterdi. Futbolda atamayana atarlar kuralı Ankaragücü adına işledi. Pozisyon kaçırma hovardası Fenerbahçe'nin savunmasının yaptığı tek hatayı Boyd affetmedi. Türk futbolunun iyi bir kaleci kazanacağına inanıyorum. Altay, maç boyu akılalmaz kurtarışlara imza attı. Ersun Yanal'ı oyuna müdahale etme konusunda eskisi gibi cesur görmüyorum. Valbuena- Ayew ikilisi, eğer ilk 11'de başlasaydı Fenerbahçe, skor üretme konusunda kısır kalmazdı. Bu ikiliden sonra Fenerbahçe'nin çok daha baskılı oynadığını gördük. Özellikle Valbuena'nın kaçırdığı toplar, kenardan yaptığı ortalar, Ankaragücü takımının defansı kalabalık tutmasına neden oldu. Hasan Ali'nin golü Soldado'nun zekasının ürünüydü. İspanyol futbolcu, şut atma egoistliğine girmeyip pas verince Hasan Ali de son haftalardaki golcülüğünü ön plana çıkardı. Fenerbahçe'nin etkili oyununda Mehmet Ekici'nin öfke kontrolü yapamadığı pozisyonda rakibine attığı omuz Fenerbahçe'ye zarar verdi. Ekici gibi kaliteli bir oyuncunun eksikliğini derbide Fenerbahçe hissedecektir. Hakem Mete Kalkavan'ı yıllardır eleştiriyorum ve yönetme becerisini yeterli bulmuyorum. Kalkavan maçı bir daha izlesin ve vicdanına verdiği kararlarla ilgili danışsın. Fenerbahçe, dün gece sadece iki puan değil aynı zamanda Mehmet Ekici'yi de kaybetti. Oysa ki kazanmayı çok hak etmişlerdi. Normalde Fenerbahçe bulduğu pozisyonların yarısını atsa maç daha ilk yarıda üçe dörde giderdi ama kaçırdılar. Özellikle Victor Moses çok iyi pozisyonlardan faydalanamadı. Mehmet Ekici kaçırdı, takımın golcüsü Soldado kaçırdı. O ana kadar rakip kaleye gidemeyen Ankaragücü, ilk devrenin sonunda golü buluverdi. Uzun bir topta defansın arkasına sarkan Boyd, iyi bir vuruşla golü yaptı. Bu tür goller şok etkisi yaratıyor. Üstüne oynuyorsunuz, pozisyonlar kaçıyorsunuz, rakip ilk geldiğinde de golü buluveriyor ama Fenerbahçe ikinci yarıda da bu şoku çabuk atlattı. Forvet oyuncularının yapamadığını geriden gelen Hasan Ali Kaldırım yaptı ve Fenerbahçe'ye beraberliği getiren golde bitirici vuruşu yaptı. Bu dakikadan sonra da Fenerbahçe maçı rahatlıkla kazanabilecekken Mehmet Ekici gibi bana göre en etkili silahını kaybetti. Bütün suç Mehmet Ekici'de... Ankaragücülü Canteros'a çok güçlü bir omuz attı, Canteros da ona karşılık verir gibi oldu ve ikisi birden kırmızı kartı görüverdiler. Hakem Mete Kalkavan son dakikadaki kavgada VAR'a bakıp doğru kararları verdi ama ilk yarıda Fenerbahçe lehine vermesi gereken mutlak bir elle oynama penaltısı var. Hadi Mete görmedi, VAR ne iş yapar? Yine ilk yarıda Dirar'ın mutlak bir sarı kart alması gerekirken onu da atladı. Hatta Soldado'nun kartı da atlandı. Sonuçta Fenerbahçe hala dipten tam sıyrılamadı ama görünen o ki gelecek haftaki derbide iki takımda da ciddi anlamda kart cezalıları olacak. BU sezon tek deplasman galibiyetini Eylül ayında Konyaspor'a karşı alan Fenerbahçe, 3 puanı hak etitği ve çok iyi oyandığı dün akşamki Ankaragücü maçında ilk 45 dakikada Soldado'nun önderliğinde Ekici'nin de katkısıyla maçı bitirecek pozisyonları yakaladı. Ankaragücü kalecisi Atay'ın başarılı oyunu ve Moses'ın kötü performansı Fener'in öne geçmesini engelledi. Hep Fener'in gol yollarındaki sıkıntısında bahsediyoruz ama işin defansif tarafı da endişe verici. KURTULUŞ MAÇI... Dün akşam kaleye gelen ilk top yine gol oldu. Ersun hocanın Topal'ın yanında Jailson'u düşünmesi orta sahanın direncini artıracağından gol yeme sorununa çözüm olabilir. Dün gecenin en önemli kaybı ise Ekici'nin G.Saray derbisinde cezalı duruma düşmesi. Omuz vurduğu için atılan bir oyuncuyu ilk kez görüyorum. Bence kırmızı ağır bir karar. Sonuçta herkesin beklediği hafta geldi. Fenerbahçeli oyuncular ve teknik direktör Yanal için G.Saray derbisi sezonu kurtarma maçı olacaktır. MAÇIN EN İYİSİ: HASAN ALİ Her zamanki gibi çok çalışkandı. MAÇIN EN KÖTÜSÜ: MOSES Hücumda hiçbir varlık gösteremedi..