Gündem Atılay Çeşmesi yerle bir olmuş!

Atılay Çeşmesi yerle bir olmuş!

14.07.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türk denizaltıcılık tarihinin ilk kazası olan Atılay denizaltısı faciasının 72. yıldönümünde bir skandal gündeme geldi. Kazayı hatırlatacak tek abide olan Atılay Çeşmesi’nin yıkıldığı ortaya çıktı

Atılay Çeşmesi yerle bir olmuş

Türk denizaltıcılık tarihinin ilk kazası sonucu Çanakkale Boğazı girişinde 39 personeliyle batan Atılay denizaltısı faciasının 72. yıldönümü büyük bir skandalı gündeme getirdi. Denizaltıyı ve 39 şehidi hatırlatacak tek abide olan Amasra’daki Atılay Çeşmesi’nin geçtiğimiz yıllarda yıkıldığı ortaya çıktı. Çeşmeyi 2009 yılında onardıklarını belirten Amasra Belediye Başkanı Mehmet Emin Timur, “Atılay’ı hatırlatacak tek eserin yerine mısır tezgahı yapılması bizi çok üzdü” dedi. Atılay faciasında ünlü ses sanatçısı Hamiyet Yüceses kocası astsubay Fethi Yüceses’i kaybetmiş, bu kaybının ardından okuduğu ‘Gitti de gelmeyiverdi’ bestesi büyük ses getirmişti.
II. Dünya Savaşı devam ederken Atılay denizaltısı, Binbaşı Sadi Gürcan komutasında 14 Temmuz 1942’de denize açıldı. Donanma Komutanlığı’nın yeni cihazlarının kontrolüna yapacak denizaltı, Çanakkale Morto Koyu’nda suya indikten sonra bir daha su yüzüne çıkamadı. Yarım saat sonra ‘Battı Şamandırası’ bulunan Atılay’la irtibat kurulamazken içinde ki 39 mürettebat hayatını kaybetti. Amasralı er Ahmet Bağdat ise denizaltının erzak ihtiyacını karşılamak için karada olduğu için hayatta kalan tek denizaltı personeli oldu.

Mısır tezgâhı var
Tam 72 yıl önce bugün meydana gelen elim kazanın ardından, denizaltıyı bulunduğu 68 metreden çıkartmak, 39 şehidimizin cenazelerini ailelerine teslim etmek çeşitli projeler geliştirildi ancak bu projeler hiç hayata geçmedi. Fakat asıl vefasızlık 39 şehidin anısına Amasra’da yapılan anıt çeşmenin başına gelenler oldu.
Denizaltının personeliyken karada olduğu için faciadan kurtulan tek denizci er Ahmet Bağdat’ın Amasralı olması nedeniyle, 1970’li yıllarda şehrin merkezine bir çeşme yapıldı. Amasra Mendireği’nde yapılan Atılay Çeşmesi yıllar içinde çok yıprandığı için 2009’da Amasra Belediyesi tarafından valilik izniyle onarıldı. Fakat Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu aynı yıl mülkiyeti belediyeye ait olan iskelenin tescilli yapı olduğunu belirterek çeşmenin kaldırılmasını istedi. Amasra Belediyesi’nin, Zonguldak İdare Mahkemesi’ne yaptığı itiraza rağmen kurulun aldığı yıkım kararı geçtiğimiz yıllarda hayata geçirildi. İş makineleriyle yıkılan çeşmenin yerinde bugün mısır tezgahı bulunduğunu belirten Amasra Belediye Başkanı Mehmet Emin Timur, tarihi ayıba şöyle tepki verdi; “Ne acıdır ki iskelenin korunması gereken yapı olduğunu söyleyerek çeşmeyi yıktıran kurul, aynı yere seyyar mısır tezgahı konulmasına izin verdi. Sadece Amasralı Ahmet Bağdat’ın kurtulmasından ötürü çeşmenin ilçemiz için çok önemli bir yeri vardı. Tüm Türkiye’de Atılay’ı, 39 şehidi ve Ahmet Bağdat’ı anmak için sadece bu çeşme vardı. Bir süredir o da yok. Çeşmenin yıkılması tüm Amasra halkını rahatsız etti.”

‘İngiliz mayınları batırdı’
Pek çok deniz ve sualtı belgeseli çekerek derinlerdeki tarihimizi aydınlatmaya çalışan Savaş Karakaş ise Atılay’ın hatırlanmasının önemine değindi. Belgeselci Karakaş, “1. Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin Ege Denizi’ne döşediği mayın hattı önce Midilli’yi batırdı. Yıllar sonra Atılay, aynı mayınlara çarptı. Konu çok tartışıldı ama 1994’te mayın hattıyla gerçek ortaya çıktı. Çektiğimiz belgeseller ve anı kitabıyla tüm batıklarımızı ve tarihimizi gelecek kuşaklara anlatmaya çalışıyoruz” dedi.

Haberin Devamı

İsmini Atatürk verdi

Atatürk’ün emriyle Almanya tarafından yapılan 4 denizaltıya isimlerini bizzat Atatürk vermişti. Atatürk, 17 Ocak 1938’de Başbakan Celal Bayar’a “Yeni dört denizaltı gemimiz için bildirdiğimiz isimler şunlardır: Saldıray, Batıray, Atılay, Yıldıray. Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatindeyim. Manaları; Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir” şeklinde mektup yazmıştı. Yıllarca nerede olduğu ve batış nedeni belli olmayan Atılay, 1994’te Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nın desteğiyle ünlü araştırmacı Selçuk Kolay tarafından bulundu.