Haberler Galatasaray Haberleri Atletico Madrid - Galatasaray maçının ardından yazar görüşleri Atletico Madrid - Galatasaray maçının ardından yazar görüşleri UEFA Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde dün akşam Galatasaray'ın deplasmanda İspanya'nın Atletico Madrid ekibine... 1 Ezik G.Saray! - Serhat Ulueren G.SARAY maçını izlerken çocukluk günlerim aklıma geldi. TRT karşısında heyecanla Wembley’deki Süt Kupası finalini beklerdim. Top bir o kalede, bir bu kaledeydi. Sonra Türkiye Ligi’nin özetlerini ve A Milli Takımımızın 8-0, 6-0, 5-0’lık mağlubiyetlerine tanık olduğumda, “Elin yabancısı futbol oynuyorsa biz ne oynuyorduk?” diye arkadaşlarıma ve büyüklerime sorup duruyordum. Onlar da “En azından korner attık, bir gol kaçırdık, yarı sahayı çok fazla geçtik” gibi garip yorumlar yapardı. DÜNKÜ maç beni yine 70’li, 80’li yıllara götürdü. Evet dün de geçmişteki gibi koştuk, daha doğrusu koşmayı bile beceremedik. Sneijder’in 11’de girdiği pozisyon dışında maç bizim yarı sahada oynandı. Abartmıyorum maç ağırlıklı olarak altı pas ile ceza sahası çizgisi arasında oynandı. Dan-dun bile yapamadık. ŞU çok açık ve net; Bugüne kadarki en rezil, en zavallı, en ezik G.Saray’ını izledim. İddia ediyorum dün Madrid ekibine 4 değil, 5, hatta 6 gol gerekli olsaydı fazlasını atarlardı. Podolski sahada var mıydı inanın emin değilim. Kaleye Sneijder’in ezik frikiği dışında şutumuz yoktu. BAŞKAN YAKIŞMIYOR! KEŞKE dünkü maçı izlemeseydim, keşke yazı görevim olmasaydı ve keşke bu ezik, zavallı G.Saray’ı seyretmeseydim. Bu maçı unutamam. Birçok futbolsever de unutamayacak. “SALDIM ayıra mevlam kayıra” diye bir söz vardır. İşte G.Saray bunu yaşıyor. Bu kulübe yakışmayacak ve sürekli sırıtan bir başkan, görevden neden alındığını hala bilmeyen bir zavallı teknik adam, Madrid deplasmanına komik gerekçelerle çıkmak istemeyen korkak yeni bir teknik adam ve ezik oğlu ezik bir futbolcu topluluğu. ARKADAŞLAR, iş koşmakla bitse bütün takımlar Etiyopyalı, Kenyalı uzun mesafe koşucularını takımına koyar sahaya çıkar, iyi kötü sonuçlar alırdı. Ama ben dün geceki gibi, koşmayı bile beceremeyen, rakibini seyreden, narkozdan yeni uyanmış bir halde G.Saray gördüm. Ve çocukluk günlerime gittim. G.Saray, Real’den, F.Bahçe’den 6, Chelsea’den 5 yediğinde bile daha onurlu oynamıştı. Keşke dün geceyi hiç yaşamasaydım. 2 Allah'tan kalede Muslera var! - Erman Toroğlu Yeni hoca Denizli, Muslera için "Elleri çok küçük ideal bir kaleci olamaz" demişti. Allah'tan elleri küçük! Galatasaray hoca değişikliği yapıyor. Ne zaman; Antalyaspor ile 3-3 berabere kaldıktan sonra! Başkan, Antalya maçı öncesi teknik direktörü çağırıyor, karşısına güzel bir fırça atıyor ve ayrılıyorlar. Bu sırada da zaten yeni gelecek teknik direktörün adı belli; işlem bitmiş durumda. Kamuoyunu aptal zannettikleri için La Fontaine'den masallar anlatıyorlar! Peki burada önemli olan ne? Hani bazı arkadaşlar büyük düşünürlerdi. Çok büyük hayallerle yaşayanlar bunu sonunda işleme geçirirlerdi. Bu teknik adam değişikliği olduğunda Galatasaray'ın Atletico Madrid'i orada yenip, Şampiyonlar Ligi'nde devam etme şansı var. Ama bir bakıyorsunuz; hem büyük düşünen başkan hem büyük düşünen yönetim, hem de büyük düşündüğünü söyleyen yeni teknik direktör; Madrid'e seyirci olarak gidiyorlar. Sebep; burada alınacak bir mağlubiyet ya da hezimetten yeni teknik adam kendisini kurtaracak! Hani, yeni gelen teknik adam Galatasaray'ı tanımasa başka bir ülkeden gelse, 'Ben bu maçta takımı bir göreyim' dese kabulüm. Yeni teknik adam, her hafta televizyonlarda ve gazetelerde Galatasaray'ın analizini yapmakta; bu takımı karaciğerinden dalağına, ince bağırsağına kadar bilmekte... Niye o zaman takımın başında sahaya çıkmaktan çekiniyor? Diyelim ki; benim bazı şartlarım yetişmedi. Sahaya çıkmam zor. 'Bu takımı sahaya ben çıkaracağım ama tribünde oturacağım' diyemedi. Demek ki Kazak maçını bekliyorlar. Büyük rakipleri Kazaklar'la berabere kalırlarsa Kupa 2'ye gidecek. Bu da Galatasaray için büyük başarı olacak! Demek ki yeni Galatasaray'ı, Kasımpaşa maçında göreceğiz. Peki dün geceki Galatasaray için ne diyelim? Sahada bir takım olsaydı, yorum yapabilecektik ama Galatasaray'daki hiçbir futbolcunun beyni sahada değildi. Kafalarında bin tane soru işareti vardı. Bir tek Muslera'yı yazabileceğim. Yeni teknik direktör Mustafa Denizli, "Elleri çok küçük yani ideal bir kaleci olamaz" demişti. Allah'tan kalede elleri küçük Muslera vardı. 6-7 farktan Galatasaray'ı kurtardı. Bu yazdıklarımızın hepsi hikaye!.. Hepsi rüya!.. Bakalım Galatasaray önümüzdeki haftalarda sahaya inecek mi? Ümidim yok. Birçok Galatasaraylı'nın da ümidi yok. Ama hayatta hiçbir şeyden ümit kesilmez. Devamlı hikayeler anlatırsınız, devamlı zıplarsınız, yine de anlatmaya devam edersiniz. Ama gerçek bir tane... Şimdi Galatasaray İstanbul'daki Kazak maçını düşünecek. Dikkat etsin; kazağı düşünürken pantalondan olmasın!.. 3 Antrenman maçı gibi! - Güntekin Onay G.Saray, 75 dakika boyunca orta sahayı sadece 1 kez geçebildi. Atletico Madrid’in net favori olduğu maçta kazanması doğal sonuçtu ancak bu kadar rahat bir galibiyet almalarına kendileri de şaşırmıştır. 2-0’A kadar olan bölüm adeta bir antrenman maçıydı. Atletico Madrid kapalı savunmayı açma çalışması; buna karşılık G.Saray da savunma antrenmanı yapar bir görüntüdeydi. G.Saray'ın kadro zaafiyeti ve 2 takım arasındaki güç farkı kabul edilebilir. Fakat yenilgiyi bu kadar kolay benimsemiş bir G.Saray’ı uzun yıllardır görmemiştik. 2 stoper Semih ve Chedjou ile Muslera iyi bir oyun ortaya koymasa çok daha farklı bir skor da ortaya çıkabilirdi. DENİZLİ OLMALIYDI! MUSTAFA Denizli, sözleşme imzaladı lakin Vicente Calderon’da takımının başında sahaya çıkmadı. Çıksa farklı bir tablo olur muydu? Muhtemelen hayır. Fakat zorluk derecesi ne olursa olsun Denizli bu maçta kulübede olmalıydı. Mancini imza atar atmaz Juventus deplasmanında sahaya çıkmıştı. “NASIL olsa kaybederiz” duygusu yeni teknik adam ve yönetime sirayet etmişse sahadaki futbolcular ne yapsın? Tekrar maça dönersek sahaya sadece farklı yenilmemek için çıkmış ve yenilgiyi peşinen kabul etmiş bir G.Saray 2-0’lık skordan bile mutlu olacak ruh haliyle Madrid’den ayrılıyor. Maalesef bu durum yenilgiden daha acı ve üzücü. Mustafa Denizli’nin işi kolay değil. Kendisi de ateşten bir gömlek giydiğini biliyor. Rakiplerinin 7 ve 5 puan gerisinde. Üstelik önünde de zorluk derecesi yüksek 3 maç var. Öncelikle oyuncuların kaybolan güvenini yerine koymak zorunda. Tamir etmesi gereken o kadar çok şey var ki ancak her şeye rağmen bir lider olarak takımının başında sahada olması gerekiyordu. 4 San Marino - Mert Aydın San Marino Milli Takımı'nın özelliği çıktığı maçlarda tek amacının mümkün olduğu kadar az gol yemek olmasıdır. Hücum yapmak ya da gol atabilmek için çizilmiş bir setleri yoktur. Plan olmayınca gol atmak için aylar, yıllar beklemek zorunda kalırlar. Dün gece G.Saray, kadrosunda Sneijder, Podolski gibi uluslararası yıldızlar bulunduran bir takım olarak San Marino tarzı, hücum planı olmayan, ne kadar az yerse o kadar kar edecek bir ekip görüntüsündeydi. Kazanmaktan başka şansı olmayan Galatasaray'ın sorunu oyunu kendi yarı alanında kabul etmek değildi. Bunu yaparak da maç kazanabilirsiniz. Ama zaten bu takımın kaptanı, golcüsü, başkanı ve hatta yeni teknik direktörü bile bu karşılaşmanın kazanılabileceğine inanmıyordu. Hiçbir yetkisi olmayan, hatta teknik kadroda olup olmayacağı bile bilinmeyen, Amerikan politika jargonundan ödünç aldığımız deyimle Topal Ördek Taffarel, "Aman az gol yiyelim" sloganını, "Kazanmamız lazım" ın önüne koymuştu. Bunu yaparken Allah için bu takımın nasıl hücuma çıkacağına dair bir ipucu vermemişti herhalde. Yarı alan bile geçilemedi Maçı izleyince oyun başında Sneijder ile kazanılan pozisyonun doğaçlama olduğunu düşündük. Bırakın pozisyonu maç boyunca bu atağın dışında bilinçli şekilde Atletico yarı alanına geçildiğini bile görmedik. Şimdi burada o kötüydü, bu iyiydi olayına girmek doğru değil. İlk golde 4 stoperin tiyatro seyreder gibi Griezmann'ı izleyişini de konuşmayacağım. Atletico deplasmanında maç kaybetmek değil futbolseveri yıkan. Maçı kazanmak adına planı olmadan sahaya çıkması Galatasaray'ın. Savunma yapmak değil futbolseveri yıkan. Rakibe teslim olup San Marino stilini benimsemek. Galatasaray, Astana önünde berabere bile kalsa UEFA Avrupa Ligi'nde devam edecek. Ama şu bir gerçek ki Mustafa Denizli'nin ilk işi takımı gerçek anlamda bir rehabilitasyona sokmak 5 Simeone-Terim - Uğur Meleke Terim ve Wenger, 96 yazında Galatasaray ve Arsenal’de göreve başlamış, 2000 UEFA Finali’nde yolları kesişmişti. 17 Mayıs 2000’de kazanan Galatasaray’dı ama uzun vadede antrenör istikrarıyla Arsenal’in geldiği seviye çok başka... Terim’le Simeone’nin hikayesi de aslında 2011 kışında birkaç ay arayla başladı. İkinci sezonlarını iki hoca da harika bitirmiş ve üçüncü yıllarına el ele Şampiyonlar Ligi’nde start vermişlerdi ama 2015 Kasım’ı itibariyle Atletico ile Galatasaray arasındaki mesafe de yüz yıl gibi maalesef. 2015-16 Şampiyonlar Ligi’nde Atletico, Galatasaray’ı her iki maçta da bir an bile galibiyet hayali kurdurmadan geçtiyse bunun nedeni sadece kulüp kültürü veya oyuncu kalitesi farkı değil. Esas sebep, Madrid ekibinin 5 yıllık mükemmel uyumu. Alan parselleme konusundaki olağanüstü telepatisi. Rakiplerine hiç boşluk bırakmayacak kadar iyi tanımaları birbirlerini. Tabii ki Galatasaray’ın bu yıl Devler Ligi’ne bu kadar erken veda edişinde kadro kalitesi zâfiyetinin de derin etkisi var. Grubun ilk maçında Atletico önüne Hakan ön liberoda çıktıysa... Kritik Lizbon deplasmanının neredeyse tamamını Sabri sol açık oynamış, Madrid deplasmanına da sağ açık çıkmışsa, kimse bu kadronun Şampiyonlar Ligi için eksiksiz kurulduğunu söyleyemez herhalde! Maalesef Hamzaoğlu’na kadrosunun yetersizliği her hatırlatıldığında bunu 3 kupa argümanıyla yanıtlıyordu. Galiba şu detayı gözden kaçırıyordu genç hoca: O üç kupa yereldi. O üç kupayı kazanan ekip Devler Ligi’nde 1 puanı bile zorlukla almıştı. Ve o kadro layıkıyla takviye edilmezse bu yılki hikayenin de çok farklı olmayacağı açıktı. Sadece 1 saate Atletico’nun 16 şut sığdırdığı, Galatasaray’ın bir an bile galibiyet hayali kuramadığı günün Muslera’nın direnci dışındaki küçük tesellisine gelirsek... Galatasaray kadrosu ziyadesiyle yaşlandı; Hamzaoğlu’nun Fenerbahçe 11’inde 9 tane 30+ oyuncu vardı, o günün en genci 28’lik Yasin’di. Dün gece Denizli’nin en azından zihnen göreve başladığı günde Sinan’ın hiç olmazsa 15 dakika alması ufak bir teselli sayılabilir belki sarı-kırmızılıların geleceği için. 6 Takım olabilmek - Mehmet Ayan Hocan kim olursa olsun Vicente Calderon’da Atletico Madrid’e kazanırım diyemezsin. Yenilgi her şartta normal. Ancak ‘karaktersiz futbol’ utançtır. Onbirde kimler var, kim nerede nasıl oynamış, ne yapmış inanın şu saçma akşamın ardından manasız geliyor. 2-0 biten maçta Muslera şahlanıyorsa hangi taktikten, hangi kaliteden söz edeceğiz. İkinci toplar, düşen toplar... İçim sızlar! Antrenman çift kalesinden hallice geçen bir Şampiyonlar Ligi gecesi... DENİZLİ’NİN İŞİ ÇOK ZOR 11’de Wesley’nin bulduğu pozisyon dışında rakip kaleye gidemeyen oyuncu topluluğu. Avrupa’nın sahada en iyi ‘duran takımına’ sadece durarak geçen koca bir maç! Hezimet üstü rezalet olmadıysa sebebi Atletico’luların bir miktar gayri ciddiliğidir! Şimdi herkesin kafasında aynı kuşku var; Mustafa Hoca’nın işi çok zor! Doğrudur. Dikensiz gül bahçesine gelmediğini en iyi o biliyordur. İlk yapması gereken de bu ekibi tüm oyuncularıyla ‘takım’ yapmaktır. Astana maçından sonraki 2 ay olası bir UEFA yolculuğu için yeterli zamandır. 7 Yeni sayfa açıldı - Osman Şenher Atletico Madrid’i anlatmaya gerek yok. Kendi liginde Real Madrid’in üstünde, ikinci sırada. Bütün futbolcularının gözünü bantla bağlasan yine de oyunlarında bir düşüş olmaz. Hepsi birbirini çok iyi tanıyor. İstedikleri zaman oyunu hızlandırıp, istedikleri zaman ise yavaşlatıyorlar. Galatasaray’a doğru dürüst iki pas bile yaptırmadılar. Sezon başı sarı-kırmızılıların kadrosu kurulurken, ‘Bu kadro Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olur’ diyerek program yapanlar yanıldı. Devler Ligi ayrı bir arena. Orada az hata yapıp, çok mücadele edeceksin, tekniğin, klasın en üst seviyede olacak! Takım bütünlüğün ise Atletico Madrid’de olduğu gibi üst düzey olmalı. Bunlar sende yoksa rakip kaleye bile gidemezsin. Her neyse artık olan oldu. Mustafa Denizli ile Galatasaray’da yeni bir sayfa açılıyor. Sıkıntı çok... Takımdaki bir çok futbolcu kendine olan özgüvenini kaybetmiş. Hatta Burak gibi kendini sıfırlayanlar bile var. Bu kötü gidişatın artık geride kalacağını düşünüyorum. Denizli çok tecrübeli. Futbolcu psikolojisinden çok iyi anlayan bir hoca. Ödüllendirmesini de, ceza vermesini de çok iyi bilir. Transfer deyince ille de çok para vermek gerekmez. Hangi mevkiye futbolcu alacaksan mutlaka en yararlısını, en ucuzunu Denizli gibi hocalar iyi hesaplar, hata yapmaz. Şimdi hedef Avrupa Ligi... Cim Bom’un kadrosu öyle düşünüldüğü gibi çok kötü değil. Sadece özgüven eksikliği yaşanıyor. Kasımpaşa maçıyla mutlaka takımdaki değişimi göreceğiz. Hatta biraz daha ileri gideyim. Bu takım devre arasına kadar Fenerbahçe ve Beşiktaş ile puan farkı açılmazsa yine şampiyonluk heyecanı yaşayabilir. Avrupa Ligi’nde yapılacak iki takviyeyle yine o şaşalı günlerine dönebilir. Zaten dönmesi de lazım. Mustafa hocadan beklenti çok büyük. Herkes kendisinin sihirbaz olduğunu düşünüyor. Muhakkak bu kötü görüntüye rağmen Galatasaray’ın teklifini kabul ettiyse, demek ki o da bu takıma, futbolculara güveniyor. İşi gerçekten çok zor. Fenerbahçe gibi, Beşiktaş gibi kadro kalitesi çok yüksek takımlarla şampiyonluk yarışına girmek kolay değil. Kasımpaşa, Bursaspor ve Beşiktaş maçları, sarı-kırmızılıların bu sezon neler yapabileceğinin göstergesi olacak.