Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mario Gomez Garcia... Alman anne ile İspanyol babanın oğlu. 30 yaşında. Avrupa ve dünya futbolunda isim yapmış, rekorlara tırmanıp inmiş bir futbolcu. O, şimdi Beşiktaş’ta. Biz onu sadece Mario Gomez olarak tanıyoruz. Soyadı Garcia’yı futbol alanında kullanmıyor.

Mario Gomez, iki ayağını da ustalıkla kullanan, hava toplarında oldukça başarılı bir golcü. Bundesliga’da Stuttgart’ta başlayan profesyonel kariyeri başlangıçta gerçekten göz kamaştırıcıydı. Stuttgart’ın 2007’deki lig şampiyonluğunda 25 maçta 14 gol atarak endüstriyel futbolun gözdeleri arasına girdi. 2009’da Bayern München’e 35 milyon Euroluk rekor bonservis ücretiyle katıldı. Doğrusu, 156 maçta 87 gollük bir istatistik de daha ucuza alınamazdı. Mario Gomez, Bayern’de de gollerine devam etti. 2011’de 28 golle Bundesliga’nın kralı oldu. Bu arada pazardaki değeri de artıyordu. 174 maçta attığı 113 golle bonservis bedeli 42 milyon Euro’ya kadar yükseldi. Fiorentina da tam bu arada (2013) devreye girdi ve O’nu İtalya’da Serie A’ya götürdüler. Dört yıllık sözleşmesi vardı. Darbelere bağlı sakatlıklarla dönem dönem futboldan uzak kaldı. Beklenen verimliliği gösteremedi. Piyasa değeri 42 milyon Euro’dan 10 milyona kadar düştü.

Haberin Devamı

Mario Gomez’in kariyerindeki beklenmedik yükselişler ve düşüşler elbette şaşırtıcı. Her şeyden önce Bayern’de Mandzukiç ve Lewandoski gibi santrforlarla mukayese edildi ve biraz geri plana düştü. Özellikle Guardiola’nın Bayern’e oynatmak istediği futbolda Gomez’e forma şansı görünmüyordu. İtalya’da Fiorentina genellikle çift santrforlu bir oyun düzeniyle oynuyor, Mario kanatlardan istediği topları da alamayınca sürekli yerinde sayıyordu.

Yeni öyküler yazar

Şimdi gelelim günün sorusuna: Mario Gomez, Beşiktaş’ta ne yapar?

Demba Ba’nın bir tutam bal kıvamındaki anılarının üzerine Mario Gomez yeni başarı öyküleri yazabilir mi?

Hemen söylemeliyim: Kesinlikle başarılı olur, yepyeni öyküler yazar. Merak etmeyin, onun için de tribün şarkıları bestelenir, bekleyin!

Benim böylesine umutlu olmamın temel nedeni, Süper Lig’imizin, Avrupa’nın 5 büyük endüstriyel ligine göre oldukça “yavaş” kalmasıdır. Oyunun sertlik ve mücadele karakteri bizim ligimizde ilk dikkati çeken durumdur. Bu karaktere maalesef hızı, sürati, çabukluğu henüz ekleyemiyoruz. Avrupa karşısında yavaş ve ağır kalıyoruz. İşte tam da bu nedenle, Podolski, Nani, Van Persie, Eto’o ve Mario Gomez gibi oyuncular, artık Avrupa’da zorlandıkları yüksek tempodan uzaklaşıp (biraz da vergisiz cennete koşarak) kapağı bizim ligimize, Süper Lig’e atıyorlar. Futbol bilgileri, tecrübeleri ve yetenekleri bizim lige fazla bile gelebilir. Tempo derseniz, tam da onların kaldıracağı seviyede.

Haberin Devamı

Sıçrama yaptırır

Beşiktaş ve Mario Gomez özeline dönersek... Alman futbolcu iyi ve büyük bir kulübe geldi. Duygusal ve entelektüel yönüyle birçok futbol yıldızını geride bırakan Mario Gomez, hiç merak edilmesin bu topluma kendini sevdirecek ve beklenenleri rahatlıkla karşılayacaktır. Beşiktaş futbol takımında Almanca konuşabilen Gökhan, Olcay, Oğuzhan, Beck gibi takım arkadaşlarıyla iletişim kurabilir.

Haberin Devamı

Daha da önemlisi, Mario Gomez, Beşiktaş’ta çok değerli bir teknik adamla, Şenol Güneş’le buluşacaktır. Şenol Güneş’i belgesel kanallarında zevkle izlediğim klasik otomobil yenileme programlarının ustalarına benzetiyorum. Futbolun bir şekilde köşede kalmış, travmaya uğramış, ya da kenara çekilmiş yıldızlarını alıyor, onları yepyeni bir kimlikle kariyerlerinin yeni zirvelerine taşıyor. Şenol Güneş, böyle kıymetli bir futbolcuya yepyeni bir sıçrama yaptıracaktır, göreceksiniz.

Beşiktaş’ın kadrosuna baktığımızda 4-3-3 oynayabileceklerini düşünüyorum. Sağda Gökhan Töre, ortada Gomez ve solda (ders aldığını umarak) Quaresma... Arkalarında Sosa ile Süper Lig’de toz kaldıracak bir üçlüdür bu. Oğuzhan, Olcay ve Kerim’i de unutmayalım. Beşiktaş merkezde Veli ve Tolgay’ın yokluğuna çare bulursa bu ligde çok şeyler yapabilir.

O halde hoş geldin Mario!