Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mucize rastlantılarla Avrupa Futbol Şampiyonası’na play-off’tan değil, doğrudan katılan Milli Takım, bilindiği gibi beklenmedik sonuçlarla grupta 3. oldu ama, en iyilerden değil, en başarısızlardan biri olarak doğrudan eve döndü.

O dönemde de yazdık, konuştuk, tartıştık.

Milli Takım Euro 2016’ya iyi hazırlanmamıştı. Kampta dağınık bir hava vardı. Eski günlerin dostluğu ve dayanışması yoktu, hemen herkes huzursuzdu.

Prim tartışmaları, performans düşüklüğünün en temel nedenlerinden biri olarak gösteriliyordu.

Haberin Devamı

Bugün geldiğimiz noktada, Milli Takım’ın son 20 yılda sıkça yaşanan bir dramı yeniden sahnelediğini görüyoruz.

Arda Turan, Hakan Balta, Caner Erkin, Gökhan Gönül, Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Rusya ve Hırvatistan maçlarının aday kadrosuna çağrılmıyor. Ve herkes bunun nedenini biliyor: Prim pazarlığı!

Pazarlık bile çok doğru olmayabilir. Tarafların bir uzlaşma arayışıdır. Antalya’da başlayıp Fransa’da süren tartışma, pazarlıktan öte protesto bir itirazla dillendirildi. Primin miktarı ve bölüşüm biçimi “bizimkiler”in pek de hoşuna gitmemişti.

Bu tartışmalar Arda’nın “hesap sorma” bildirisine de dönüşen bir öfke ve gerilim halini yarattı. Daha da beteri, kurumsal olarak Milli Takım’ın, Türkiye Futbol Federasyonu’nun, bireysel olarak da Milli Takım’dan sorumlu TFF Asbaşkanı Ali Dürüst ve Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in alması gereken kararı, bir dayatma ile “bizimkiler” alıp uygulamak istedi.

Açıkçası, rollerini şaşırdılar, egolarına mağlup oldular ve hadlerini aştılar.

O müsabaka ortamında elbette Fatih Terim, bunları not etti bir yere.

Bugün okuduğumuz, bu notlara konan noktadır.

Biz bu takımın oyuncularını “bizimkiler” diye tanımlıyoruz. “Bayrak Çocuklar” olarak isimlendiriyoruz. Çünkü her biri “biz”dir, bizim “kıymetlimiz”dir.

O nedenle kimse Milli Takım kapılarının bu 6 futbolcuya “ömür boyu” kapalı olduğunu sanmasın, Teknik Direktör’den de böyle bir tavır beklemesin. Süreci iyi yönetirler, davranışlarını egodan uzak sportif anlamda samimi bir pişmanlıkla (belki de bir özürle) ifade ederlerse, o açık kapıdan içeri girerler. Zaten kendi yuvalarıdır. Gidecekleri başka bir ülke de yoktur, başka bir takım da!

Haberin Devamı

Kendi adıma Terim’in kararını “kitap” gibi, “doğru”, “eğitici” ve “tarihi” buluyorum. Bir takım dayanışma ruhunu kaybederse, başarı futbolcuların kaprisine, dayatmasına, okşanmasına endekslenecekse, ortada paylaşacağımız hiçbir değer kalmaz.

Herkes şapkasını önüne koymalı. Yükselen kariyerlerle birlikte yükselen egolar da (varsa) kontrol altına alınmalı. Süper ego, egoyu kontrol etmeli...

Geçmişte de başka futbolcularla başka teknik direktörlerin çatıştıklarını gördük. Bilmiyoruz, belki günümüzün tartışılan örgütü orada da güç gösterisi yaptı. Sonra da kendi kulübünün başkanı tarafından aranıp bulunamayan starlar, Çankaya köşkü’nde Cumhurbaşkanı ile “görüş alışverişinde” bulunduklarını açıklayarak kamuya kendilerini gösterdiler. Bugün de bazı futbolcular, Cumhurbaşkanı’nın sevgi ve sempatisiyle kabul görüyor ve destekleniyorsa, kimse bu durumdan kişisel bir güç sonucu çıkarmamalı.

Haberin Devamı

Gücün parçası olduğuna hükmedenler, hayal kırıklığına uğrayabilir.

O yüzden “İki orta bir sade” diye sitem tweetleri atmanın da hiç yeri değil.
Bir dönem, doping kontrolundan kaçtığı için 8 ay ceza alan Rio Ferdinand, İngiltere Milli Takımı’nın da dışında kalmıştı. David Beckham ve arkadaşları Rio’yu destekleyip Milli Takım’da oynamayabileceklerini açıkladılar. Ve tokat gibi manşetlerle karşılaştılar: Siz kim oluyorsunuz? Haddinizi bilin!

Türkiye’de medyanın böyle bir söz ve göz birliği yapacağını sanmam... Bazı dostlar, bu olay üzerinden Terim’i eleştireceklerdir. Bazıları da sırf Terim’e yaranmak için “bizimkilere” yüklenecektir.

Yeniden başa dönelim: Evet, kitap gibi bir karar bu! Ama Terim’in yazacağı başka kitaplar, alacağı başka kararlar da olmalı!

İNSANLAR YAŞADIKÇA... İnsanlar Yaşadıkça... İNSANLAR YAŞADIKÇA...

HAKAN KUTLU: Zor günlerin, çaresiz takımların genç hocası. Heyecanı, bilgisi ve tutkusunu tüm çabasına rağmen gerçekleştiremedi. Ama bu yıl sanki yeni bir iklimde yaşıyor. Kayserispor’la Fenerbahçe’ye yaptığı ziyaret çok verimli oldu. Yolu da açık olsun!

ATİLLA GÖKÇE: Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün binlerce emekçisinden biri. O adaşımı ICA’nın gazetelerdeki teşekkür ilanında gördüm. Mutlu oldum. Artık “Bu köprüde bizim de emeğimiz var kardeşim (!)” diye övünebilirim yani.

ERDOĞAN AKTAŞ: Televizyon haberciliğinin en usta yöneticilerinden olan dostum, yoğun gündem (!) nedeniyle CNN’de spor haberlerini adeta yok etmiş durumda. Pazartesi akşamı sponsor destekli spor haberlerinde sadece puan cetveli gösterildi ve bitti. Bari spiker okusaydı ama, ona da zaman yoktu. Sundular ve oldu (mu)!
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ: Gençlik ve Spor Bakanı, iyi niyetle, sabırla çözüm ve başarı arıyor. Ama güçler çatışması da sürüyor. Şimdi yine bir kör düğüme el uzatmasını bekliyoruz: Süper Lig’in özet görüntüleri TRT’de yayınlanmazsa olmaz. Akıl almaz taleplerle oluşan bu gecikmeye karşı Sayın Bakan’ın arabuluculuğu uzlaşmayla sonuçlanabilir.

Küçük bir not:

Transfer dönemi bitinceye kadar gelen -giden futbolcular ve yeni kadrolar için yorum yapmak istemiyorum. Kimse ilgisiz kaldığımı düşünmemeli. Erken hükümler yanıltabilir. Ben bekliyorum. Siz de öyle yapın!