Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kâbus gibi değil, kâbusun ta kendisi... Hiç beklenmedik kötü bir oyun. Yanlış bir oyun... Daha otuz dakika dolmadan iki golle geriye düşmüşüz. Skor tabelasındaki düşüşten daha önemlisi, futbol seviyemiz yerlerde sürünüyor. İnsan isyan ediyor: “Bu ne biçim oyun, bu nasıl futbol, nasıl bir maç bu! Bunu da mı görecektik!”

Futbolda her şey görülebilir. Bu oyun öyle bir oyun... Hele kumar masasındaki gibi rakibe avans verircesine yanlış diziliş, yanlış taktik, yanlış adamların yanlış oyunlarıyla başlamışsanız göreceğiniz şey büyük bir yıkımdır, hayal kırıklığıdır... Hezimettir.

Haberin Devamı

Neyse ki hatasını anlayan bir teknik direktör var kenarda. Bu bir anlamda Hoca’nın kendisiyle yüzleşmesi... Nerede hata yaptı ? Bunları saptayıp derhal onarıma geçmesi.

Ukrayna önünde çift santrforla, Emre Mor ve Hakan Çalhanoğlu’na ters kanatlarda görev vererek “diş gösterip” oyuna başlamak yanlış. Orta alanın tüm yükü Mehmet Topal’la Ozan Tufan’ın sırtına binmiş, bu da yanlış!.. Savunmanın kenarları da tutuk başlıyor maça... Şener ve Caner tutuk, dağınık oynuyorlar.. Peki neden böyle? Ukraynalılar, orta alanı çok çabuk geçip sağlam pres yaparak, topu kaparak (biraz da bizim isabetsiz paslarımızı sahiplenerek) çabukluklarıyla, kararlılıklarıyla maçın sahibi oluyorlar. Hayır, bu oyun bize hiç yakışmıyor. Ne sahadaki çocuklara, ne tribündeki Konyalılara, ne de memleketin tüm vatandaşlarına.

Ömer Toprak’ın takıma katılması tartışmalı. Oynadığı son İzlanda maçında kırmızıyı görmüştü. Dün de gereksiz biçimde Kravets’e yaptığı penaltı anlamsız. Hırvatistan’dan sonra Ukrayna’ya da şeker tutup penaltı ikram ediyoruz, yazık!

Oyunun akışı hezimet kavramını hatırlatırken, ilk yarının uzatmalarında kornerden Ozan Tufan’ın vuruşuyla öfkemizi indirip umudumuzu yükselterek, gerilmiş sinirleri serbest bırakarak soyunma odasına daha rahat giriyoruz.

Terim, ikinci yarıya başlarken Hakan Balta ile Enes Ünal’ı dışarı alıp görece daha iyi bir oyun kuruyor. Kaan Ayhan’la Tolga Ciğerci’nin orta alana katılması, Mehmet Topal’ın Ömer’le tandemde eşleşmesi, eh işte biraz direnç kazandırıyor bizimkilere. Sonrasında Emre Mor’la, Caner’le, Hakan’la, Ozan’la ve Cenk’le yakalanan daha canlı daha reaksiyoner oyun, bizi hezimetin eşiğinden azametin kıyılarına getiriyor. Bu arada Konya seyircisinin hakkını da vermek gerekiyor. Onlar tabelanın en kötü olduğu anlarda bile şarkılarını,desteklerini esirgemediler. Kötü giden oyunu heyecanlı ve coşkulu bir maceraya dönüştürdüler. Cenk Tosun’un direkte patlayan şutundan sonra aldığı penaltı, ikinci yarıdaki oyunumuzla hak ettiğimiz 1 puanı bize getirtiyor. Fazlası olmaz mıydı ? Kazanamaz mıydık? Elbette kazanabilirdik. Hele uzatmalar dahil son dakikalardaki olağanüstü baskı bize bir gol daha kazandırabilirdi. Ah , keşke frikiklerde kişisel hevesleri aşıp doğru adamı (Hakan Ç.) kullanabilseydik. Emre’nin plansız, takımdan kopuk gayretlerine disiplin ve anlam kazandırabilseydik.

Haberin Devamı

Her neyse... Neydi Fatih Hoca’nın sloganı: “Yenemiyorsan yenilme!” Eh işte, çocuklar da öyle yaptı!