Baharda Cildinizi Canlandırmanın Yolları

Bahar mevsiminin kendine özgü özellikleri vardır. Bu mevsimde çiçekler açar, yapraklar yeşerir, büyür, doğa uyanır, bu uyanma aynı zamanda canlanmadır. Cildimizde de bu canlanmanın yaratılması, onun savunmasının artmasını, doğanın getirdiği alerjenlerle veya güneşin olumsuz etkileriyle de mücadele etmesini sağlayacaktır. Cildimizi doğru şekilde uyararak daha toleranslı (hassas olmayan), daha sağlıklı ve genç yapabiliriz.

Bahar aylarında da mutlaka;

Cildinizi mutlaka düzenli olarak temizleyin, makyajla uyumayın

Haberin Devamı

Cildinizi düzenli olarak uyarın! Her gün günde 3 defa parmak darbeleri ile masaj yapın (mikrodolaşım için) ve gerektiği ölçüde haftalık peeling ile ölü deriden arındırın

Her gün güneş koruyucu ürün kullanımına (nemlendirici özellikli, makyaj altına sürülebilen) dikkat edin! Makyaj ürünlerinin doğal, mineral bazlı olmasına özen gösterin

Fondöten ve pudra kulanımını en aza indirin (gözenekler nefes alsın)

Yaza bronz bir tenle girmek için baharda çalışmaya başlayanlardansanız dikkat: Bronzlaşmak eşittir yaşlanmak; bu nedenle mümkünse solaryum yerine otobronzan sistemleri tercih edin.

Detoks ve şok zayıflama programlarını yaparken cildin de şok olabileceğini yani sarkma ve bağ dokusunda bozulma olabileceğini unutmayın.

Cildinizin üst tabakasını düzenli olarak soyarak, alt tabakasını hücre üretimi için canlı tutmalısınız yani cildinizi düzenli olarak uyarmalısınız.

CİLDİ UYARMAK NE DEMEKTİR?

Cildi uyarmak demek, cildin üretken olan hücrelerini çalışmaları için teşvik etmek, belli bir zamandan sonra azalan kapasitelerini arttırmak yeniden yapılandırmak demektir.

Herkesin kendi genetik şifresine uygun olan bir cilt yaşı ve savunma sistemi vardır. bazıları şanslıdır, cildine çok fazla özen göstermeye gerek olmamıştır bile, bazıları ise öncelikli olarak ciltlerini düşünmek durumunda kalmaktadır. Cildin sağlığı vücudun sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. İç ve dış etkenlerle mücadele ederken cildimizi iyi gözetmeliyiz. Stres en önemli içten yıkıcı faktördür. Stres vücudumuzun doğal kortizon üretimini olumsuz yönde etkileyerek bazen sivilce çıkarmamıza, bazen şişkinlik (ödem) sorunu yaşamamıza, hatta kabızlık, saç dökülmesi, ekzema, uçuk gibi birçok soruna neden olur.

Haberin Devamı

Dış etkenler arasında en önemlisi ultraviyole ışınları, daha sonra hava kirliliği, aktif veya pasif sigara içiciliği, beslenme kalitesi(organik besin- gerçekliği), uyku düzeni, düzenli mide-barsak sistemi (beslenme ve içsel ) gibi birçok sebep sayılabilir.

Cildimize de mikro-travmaların faydası vardır. Küçük parmak darbelerinin bile. Çünkü en azından bu bölgenin o anda mikro-dolaşımını canlandırmış, hücrelere giden oksijen miktarını arttırmış olmaktayız. Dolayısıyla oksijenle birlikte şayet güzel besleniyorsak besinler de cildimize ulaşacaktır. Besinler dışında aldığımız vitaminler veya gıda takviyeleri de ulaşırsa çok da güzel olur.

Cildin en üst tabaka hücrelerinden oluşan yapı epidermis olarak bilinir. Buradaki hücreler epidermisin en alt sırasındaki bazal tabakadan üretilerek yukarıya yollanır. Dolayısıyla üst tabakalardan hücre dökülünce veya kimyasal peeling gibi işlemler sonrasında cildimiz alarme olarak sağlıklı yeni hücre üretir. Bu durumdan kontrollü olarak yararlanarak hücre üretimini canlı tutabiliriz.

Haberin Devamı

CİLDİNİZİ HANGİ YÖNTEMLERLE UYARABİLİRSİNİZ?

Cildimizin hücrelerini çalıştırmak için kimyasal peelingler yapabiliriz demiştik, bu tip uyarmalar soyma yöntemi ile ikincil olarak yapılan uyarmalardır. Cilt uyarısı o halde kimyasal veya mekanik peelinglerle cildi soyarak yapılabilmektedir. Ayrıca soymadan direkt hücreleri uyararak da üretime teşvik edebiliriz. Örneğin; IPL ile laserle, LED terapi (omnilux) ile, mezoterapi (tabanca –intradermal terapi şeklinde), galvanik akımla, radyofrekansla uyarabiliriz. Tüm bu yöntemlerde ortak olan etki mekanizması dolaşımı hızlandırmak ve çoğunda ısı (kontrollü) ile hücreleri çalıştırmak.

GIDALAR

Elbette ağızdan alınacak olan gıdaların kalitesi ve içerdiği besin durumu cildin sağlığı için çok önemli, benim önerim sabah-akşamüstü C vitamini almak, A,E, selenyumu birlikte tüketmek, karaciğeri koruyan gıdalardan enginar, kereviz tüketmek, bol bol nar, portakal yemek daha doğrusu mevsiminde sebze ve meyve tüketmek. “Su içmek”. Evet su, tartışmasız sağlıklıdır. Ancak fazlası da zararlıdır. Çok su içiyorsak (2-3 litre) mineral alımını arttırmak gerekebilir. Aksi halde serum mineral dengesi bozulabilir, bu bize hafızada durgunluk, yorgunluk olarak yansıyabilir. Bu durumda bir bardak mineral su (soda) iyi bir destek olacaktır.

Önerilen, bitki çayları ve saf suyun ortalama 6-8 bardak tüketilmesidir. Ancak vücudunu dinlemeyi bilen insanlar bunu dengeleyebilir. Az su içmek idrar rengini daha koyu ve idrar çıkışının daha az olmasına, yani böbreklerin süzme işlevinde azalmaya yol açarken, aynı şekilde kabızlık şikayetlerinde de artma, vücutta şişkinliklerinin olmasına neden olabilmektedir.