Fenerbahçe "Başkanı saha belirler"

"Başkanı saha belirler"

18.10.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Mayıs ayında Fenerbahçe şampiyonluk yarışında varsa, devam ediliyorsa Aziz Yıldırım çok büyük bir avantaj sağlar. Aksi olur, son yıllardaki gibi takım ciddi puan farkları yiyip geride kalırsa, “Artık değişim zamanı” diyenlerin oyları Ali Koç’u başkan yapar.

Başkanı saha belirler

Başkanı saha belirler

Haberin Devamı

ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Fenerbahçe’de Mayıs 2018’de seçim var. Kulisler hareketlendi. Başkan Aziz Yıldırım ve başkan adayı Ali Koç cephelerinden açıklamalar var. Peki, ne olur bu işin sonu? Ben kendi fikrimi söyleyeyim; eğer hem Aziz Yıldırım’ın, hem de Ali Koç’un başkan adayı olarak gireceği bir seçim olursa, burada başkanı “sandık” değil, “saha” belirler.

Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım’ın çok yakın çevresinden dostlarım, arkadaşlarım var. Bir haberi kovalamaya bile gerek yok. Konuşurken, sohbet ederken, bazı gelişmeleri zaten öğreniyorsun. Sanki Aziz Başkan, seçime henüz uzun bir süre olmasına rağmen genel kurul üyeleri ile bazen kendisi, bazen de aracılarla sıcak temas halinde... Örneğin Aziz Başkan’a çok yakın ve delegasyon üstünde etkili bazı isimler, 10’ar-15’er kişilik gruplarla yemek yiyorlar, strateji belirliyorlar. Bunları Aziz Başkan mı istiyor, Aziz Başkan’dan bağımsız mı yapılıyor bilemiyorum. Ama böyle bir hareketlilik var. Sohbet ederken bazı arkadaşlarım, “Kaç zamandır aramıyordu, Aziz Başkan aradı, halimi hatırımı sordu” diyorlar.

Haberin Devamı

‘Artık yeter’ diyorlar

Ayrıca son üç yıldır kulüp çalışanlarının genel kurul üyesi yapıldığı, bunların sayısının yaklaşık 600-700 kişi olduğu ve aileleri ile birlikte Başkan Yıldırım’a iyi bir oy potansiyeli yaratacağı konuşuluyor.

Konuşulan başka şeyler de var tabi... Hepsini çok iyi tanıyorum. Yıllardır Aziz Başkan’a oy attılar. Sadık ve tutarlı bir Aziz Yıldırım bağımlısı bunlar... Şimdi bakıyorum “artık yeter, değişim zamanı, oyumuzu Ali Koç’a atacağız” diyorlar ve bu konuda sayı olarak hem az değiller , hem de ciddi anlamda kararlılar.

Heyecan yok

Pazar günü saat 16.45 sıralarında Bağdat Caddesi’nden geçiyordum. Bahardan kalma bir gün vardı ve Fenerbahçe-Malatya maçının başlamasına 2-2.5 saat kalmıştı. Eski yıllarda maç öncesi bütün cafelerde renk sadece sarı-lacivert olur, Bağdat Caddesi’nden stada doğru çoluk-çocuk /ana-baba, sarı- lacivert bir sel akardı. İnanın, yemin ederek söylüyorum 3-5 formalı taraftarın dışında kimseyi görmedim. Diyeceğim o ki, köklü bir değişimi isteyenlerin çok olduğunu çevresel gözlemlerden bile anlayabiliyorsunuz. Eski heyecan yok, insanlar o heyecanı arıyor, o heyecanı yaratacak umudu arıyor.

Haberin Devamı

Şunu kabul edelim; Fenerbahçelilerde Ali Koç’a aşırı bir destek var. Delegasyonda ve kongre tecrübesinde Aziz Yıldırım’ın üstünlüğü tartışılmaz. Ama Fenerbahçe delegasyonunda, “Önce Fenerbahçe” diyen binlerce üye var. Bu bakımdan mayıs kongresinde saha sonuçları sandığı direkt, hatta damardan etkiler.

Kim olacak?

Eğer Mayıs ayında takım şampiyonluk yarışında varsa, devam ediliyorsa Aziz Yıldırım çok büyük bir avantaj sağlar. Aksi olur, son yıllardaki gibi takım ciddi puan farkları yiyip geride kalırsa, “Artık değişim zamanı” diyenlerin oyları Ali Koç’u başkan yapar. Onun için diyorum ki, başkanı sandık değil, saha belirler.

Fenerbahçe’nin savunması kilit rolde

Derbi öncesi futbolun kriterlerine bakarsanız bütün yollar Galatasaray’a çıkıyor. Ama istatistikler ve alışkanlıklar, şartlar ne olursa olsun maçın unvanı “derbi” oldu mu Fenerbahçe’nin kolay kaybetmediğini gösteriyor. Kaleciler, orta sahalar, golcüler neyi yaparlar, neyi yapamazlar bilemem. Bildiğim ve öngördüğüm şu: Bu maçı Fenerbahçe’nin savunma anlayışı belirler.

Haberin Devamı

Niye bu kadar ağır oynadınız?

Fenerbahçe son Malatya maçının özellikle ilk yarısında hiç alışkın olmadığımız son derece hızlı hücumlar yaptı ve sonlandırdı. Biri 11 saniyede, bir diğeri 8 saniyede, Giuliano golüyle sonuçlanan atak ise topu kaptıktan 5 saniye sonra o topun ağlarla buluşmasıyla sonlandı. Zaten 11 saniyelik ilk hızlı atakta Dirar asisti, Ozan Tufan kafasıyla golle tamamlandı. Bu kadar hızlı hücum etme şansın ve becerin varsa, haftalardır niye bu kadar ağır oynuyorsun?

Hırpaladık mı, abarttık mı?

“Kötü” dediğimiz Fenerbahçe, “iyi” dediğimiz Beşiktaş’ın averajla üstüne çıktı. Biz ya Fenerbahçe’yi çok hırpaladık ya da Beşiktaş’ı çok abarttık. Puan cetvelindeki görüntü bunu söylüyor.

İsyan, öfke, coşku!

Beşiktaş’ın Monaco maçından henüz haberim yok, çünkü maç oynanmadan ben sayfanın yazılarını yazıyorum. Üstelik bu sayfa genellikle ligde oynanan haftanın ardından genel değerlendirmeye yönelik bir sayfa... O bakımdan Gençlerbirliği maçını ölçü alarak yazıyorum. Beşiktaş geçmiş yıllara oranla daha formsuz olabilir... Ritmini, temposunu, üretkenliğini, hücum anlayışını, hatta kadro kalitesini belli ölçüde yitirmiş olabilir. Bunların hepsi telafi edilir, bunların hepsi yerine gelir.

Haberin Devamı

“Yaptık, gene yaparız” denilebilir. Ama saha içinde isyanını, öfkeni, coşkunu kaybediyorsan, bu kötü... Gençlerbirliği maçındaki görüntü buydu. Yani isyan etmeyen, öfkelenmeyen işi oluruna bırakan bir Beşiktaş... Nitekim Başkan Fikret Orman maçı terk edişi ile ilgili olarak, “Kötü oyuna değil, isyan duygusunun olmayışına kızdım” dedi.

Başkan haklı... İsyanın yoksa, öfken yeteri kadar değilse (Bu öfke her maçta kırmızı kart getirecek öfke değil), coşkulu değilsen, o zaman birçok özelliğini de yeteri kadar kullanamaz duruma geliyorsun. Futbolda hangi sonuçlar olursa olsun, bizim tanıdığımız, bildiğimiz, alıştığımız Beşiktaş son üç haftada 7 puan kaybedip, 4 kırmızı kart görüp, hocasını da tribüne göndertmez.

Başarı rastlantı değil

Florya’da, “Sneijder çiftliği”nden, çok ciddi bir Igor Tudor disiplinine geçiş... “Futbolcuya dayalı” düzenin sonlanması ve ciddi anlamda hocanın arkasında durma konusunda başkan Dursun Özbek tarafından ortaya konan güçlü irade... Transferde scout ekibinin tam isabeti... Sportif direktör Cenk Ergün’ün her transfer turundan genellikle “eli dolu” dönmesi ve bunun sonucu Türkiye’deki büyük kandırmaca “Uyum sorunu”nun yerle bir olması...

Galatasaray bugün “uyum sorunu” kandırmacasına takılmadığı için lig tarihinde ilk kez 8. hafta sonunda üç büyükler arasında 8 puanla en büyük farkı yakalayan lider konumunda... 2009-10’dan bu yana 22 puanla ilk kez bu kadar fazla puan toplayan takım özelliğini taşıyor ve Avrupa liglerinin henüz maç kaybetmeyen 9 takımından biri...

Bizim ligin de tek yenilmezi, en çok atanı , en az yiyeni... Bunlar rastlantı değil... Hesap-kitap işi... Adımı doğru atarsan, yanlış yola sapmazsın.

Neden hep geriye?

Trabzonspor’da 3. Ersun Yanal devri de bitti. Aslında hocalar geliyor, hocalar gidiyor. Her yıl çok sayıda futbolcu geliyor, futbolcu gidiyor, değişmeyen tek şey hayal kırıklığı oluyor. Niye böyle? Trabzon’da niye hiçbir hoca başarılı olamıyor?

Trabzon’da niye hiçbir futbolcu ileri gideceğine hep geri gidiyor? Şenol Güneş döneminin sonrasında, Trabzonspor’a hangi iddialı futbolcu geldiyse hep geriye gitti. Hep geldiği noktanın gerisinde kaldı. Bugün Trabzonspor’a 6 gol atan Akhisarspor’un kadrosunda 6 eski Trabzonsporlu oyuncu oynuyor. O Akhisar ligde üçüncü sırada ve takımın yarısına yakını Trabzonspor’un beğenmeyip gönderdiği oyunculardan oluşuyor. Trabzon kentinin ve Trabzonspor’un önce bunu sorgulaması lazım...

Tuna ve Buruk

İki genç adam... Tamer Tuna ve Okan Buruk... Okan Hoca’nın geçen yıldan beri Akhisar’da devam eden başarısı ve istikrarı var. Tamer Tuna’nın bu sezon “Birinci adam” olarak ilk görevi ve Göztepe ikinci sırada... Umarım bu başarı ve istikrar devam eder. Kulüplerin ve Türk futbolunun genç soluklara ve yeni beyinlere ihtiyacı var.

Palabıyık neden dinlendiriliyor?

Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, “Ali Palabıyık , Fenerbahçe- Beşiktaş maçında 7 kritik karar verdi, 5’i doğru, 1’i yardımcı hatası, kendisinin tek yanlışı var” dedi. Şunu anlamadım, Ali Palabıyık gerilimi bu kadar yüksek maçı 1 yanlışla bitiriyorsa, nasıl oluyor da bu kadar hafta dinlendiriliyor?

Hocadan başlasak!

Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, milli takımda sorunun “yaşlı oyuncularda” olduğunu söyledi ve sanki bir daha göreve çağırılmayacakları sinyalini verdi. Madem gençleşiyoruz, bu radikal kararı genç bir hocayla yapsak daha iyi olmaz mı?

Kılıf ararsan...

Milli takımın hocası Lucescu, “15 farklı takımdan milli takım kuruyorum” diye dert yandı. 3-0 yenildiğimiz İzlanda tam 22 takımın oyuncularından, 2-2 berabere kaldığımız Finlandya ise 21 farklı takımdan gelen oyunculardan kuruluydu. Başarısızlığa kılıf ararsan say Allah say, bitmez.

Örnek olsun

Bizde sahada 10 kişi kalan takımlar genellikle hemen teslim bayrağını çekiyor. Oysa geçen hafta Karabükspor, uzun süre bir eksik oynamasına rağmen ligin güçlüsü Kayseri’yi yendi. Bursa bir eksik oynarken, Osmanlıspor karşısında farka giden golü buldu. Sahada eksik kalınca kayıtsız-şartsız teslim bayrağını çekenlere Karabükspor ve Bursaspor örnek olsun.

Süper bir Cüneyt Çakır

Bir Cüneyt Çakır izledim, süper... Hafta arası Portekiz-İsviçre, Dünya Kupası eleme grubu maçını yönetti. Portekiz kazanırsa gidecek, İsviçre’ye finaller için beraberlik yetecekti. Cüneyt Hoca burada çaldığı düdüklerin hiçbirini orada çalmadı. Oyun aktı, gitti. Öyle ki Portekiz lehine iki penaltı verebilirdi, oynattı. Buna rağmen Portekizliler tebrik etti, kaybeden İsviçreliler tebrik etti. Kabul edelim, bizde öyle bir baskı var ki, hakeme hakemliğini de yaptırmıyoruz.