Gündem Başkentte ‘kırmızı kitap’ tartışması

Başkentte ‘kırmızı kitap’ tartışması

07.11.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ankara, MGK toplantısında alınan, paralel yapılar ile legal görünümlü illegal yapılara karşı alınan kararların ‘kırmızı kitap’ olarak da anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne işlenmesi durumunda nasıl hareket edileceğini tartışıyor...

Başkentte ‘kırmızı kitap’ tartışması

Bir süredir Ankara’da son MGK toplantısında alınan, paralel yapılar ile legal görünümlü illegal yapılara karşı alınan kararlar tartışılıyor. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne bu kararların işlenmesi durumunda nasıl hareket edileceği.
Bu tartışmaların bir boyutu, TSK ve hareket tarzı ile ilgili.
TSK’nın bu konudaki olası faaliyetleri tartışılırken de özellikle bazı haberlerde 28 Şubat süreci anımsatılıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılan 28 Şubat davası halen Ankara’da devam ediyor.
Tutuklu sanığın kalmadığı davada bir süredir tanık ve mağdur ifadeleri alınıyor.
İfade verenlerin büyük bir bölümü, herhangi bir illegal eylemi olmamasına rağmen fişlendiğini, kariyerinin olumsuz etkilendiğini, bazı haklarını kullanamadığını öne sürüyor.
Bu ifadeler önemli çünkü sanıkların yargılandığı davanın omurgasını Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulduğu belirtilen Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetleri oluşturuyor.

İrtica tehdidi
Sanık ve tanık askerlerin önemli bir bölümünün temel itirazları da yine bu noktaya yoğunlaşıyor.
O dönem karargahta ya da kurulan çalışma grubu bünyesinde faaliyet gösteren personele göre, 28 Şubat 1997’de yapılan MGK’da “irticanın” birinci tehdit olduğu saptamasının yapılması, MGK bildirisinde de bunun altının çizilmesi bütün devlet kurumları açısından zorunlu bir durum yarattı.
MGK’nın bu kararı MİT Müsteşarlığı ve Emniyet İstihbarat’ın verdiği brifingler doğrultusunda aldığına işaret eden sanıklar, Genelkurmay Başkanlığı başta olmak üzere kamu kurumlarının istihbarat toplama yeteneğine sahip olmadığına, buralardan gelen verilere göre hareket etmek zorunda kaldığına işaret ediyor.
Yargılama konusu yapılan 28 Şubat dönemindeki faaliyetlerin de yine MİT ve emniyetin Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na verdiği raporlara göre gerçekleştirildiğini vurguluyor.
Sanık askerlerin ve avukatlarının savunmalarında altını çizdikleri bir diğer nokta, irtica tehdidinin ilk kez 28 Şubat 1997’de gündeme gelmediği.
Türkiye’nin gizli anayasası olarak nitelenen, kırmızı kitap olarak da anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) irticanın birinci tehdit olarak ilk kez 1995 yılında girdiğine dikkat çekiliyor.
MGSB’yi hazırlama yetkisinin Başbakanlık’ta olduğu, Başbakanlık’ın irticayı MGSB’ye koymasının ardından tüm kurumların bu doğrultuda hareket etmesinin zorunlu olduğu anımsatılıyor.

Sanıkların savunma mantığı
Sanıklar, MGSB doğrultusunda Genelkurmay Başkanlığı’nın Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi’ni (TÜMAS) güncellediğini, güncellenen TÜMAS’ın da yasal olarak Başbakan’ın “olur” vermesiyle yürürlüğe girebileceğini vurguluyor.
Başbakan’ın TÜMAS’ta o zaman da şimdi de istediği değişikliği yapma yetkisinin bulunduğu da ifade ediliyor.
Sanık askerlerin ve avukatların kurduğu mantık zinciri basit:
“MGSB’de irtica birinci tehdit olarak tanımlandığı için TÜMAS’ta da birinci tehdit olarak yazıldı ve her iki belge Başbakan’ın onayıyla yürürlüğe girdi.
MGSB ve TÜMAS’ta yazılı direktiflere göre de asker teşkilatlanır ve harekat planları yapar.
Bunu yapmamak, yerine getirmemek, tedbir almamak suçtur. 28 Şubat kararları olmasa bile asker TÜMAS’a göre 1995’ten bu yana bu tedbirleri almak zorundaydı.”
Sanıklar ve avukatları, Batı Çalışma Grubu’na da bu çerçevede bakılması gerektiğini, çalışma grubu oluşturmanın askerin faaliyet yöntemi olduğunu, o zaman da şimdi de farklı çalışma gruplarının bulunduğunu vurguluyor.
Çalışma gruplarının karar yetkisinin olmadığı, sadece bilgileri derleyip komuta katına sundukları belirtiliyor.
1999’daki Gölcük depreminde de 2011’deki Van depreminde de çalışma gruplarının olduğu, Irak ve Suriye için ayrı çalışma gruplarının faaliyet gösterdiği örnek verilerek, bu durum açıklanmaya çalışılıyor.
BÇG’nin o dönemde MİT ve emniyetten gelen bilgileri derlemekten, basın özetleri çıkartmaktan başka uygulamasının ve faaliyetinin olmadığı da sanıklarca her duruşmada anlatılıyor.

Son kararlar ne olacak?
Bütün bunların Ankara kulislerinde şimdi yeniden yoğun olarak konuşulmasının nedeni de son MGK kararları.
Asker başta olmak üzere başkentte, MGK kararları doğrultusunda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin güncellenmesi, buna paralel olarak TÜMAS’ın yenilenmesinden sonra benzer çalışma grupları oluşturulacağına dikkat çekiliyor. MİT ve emniyetten alınacak istihbaratlar doğrultusunda kamuda işlemler yapılacağı vurgulanıyor.