Gündem Bayar’ın kızından en anlamlı bağış

Bayar’ın kızından en anlamlı bağış

21.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, birbirinden değerli 35 bin kitabı Kadıköy Belediyesi’nin kütüphanesine bağışladı. Milliyet’e konuşan Gürsoy, “Maalesef Atatürk’ü yeterince anladığımızı söyleyemem. Umarım bundan sonra Atatürk’ü anlayan kişiler siyaseti elinde tutarlar” dedi...

Bayar’ın kızından en anlamlı bağış

Merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın 94 yaşındaki kızı Nilüfer Gürsoy, Türkiye’nin en önemli kitap koleksiyonerleri arasında bulunuyor. Geçtiğimiz aylarda Kadıköy’de açılışı yapılan Tarih, Edebiyat, Sanat Kütüphanesi’ne içerisinde nadide eserlerin de olduğu kendisine ait 35 bin kitabı bağışlayan Gürsoy, şimdilerde ise anılarını kaleme almaya hazırlanıyor. Aslına uygun restore edilerek kütüphaneye çevrilen 101 yıllık tarihi Şehremaneti binasının neredeyse her köşesinde Gürsoy’un bağışladığı kitaplar yer alıyor. Bir zamanlar Mareşal Fevzi Çakmak’ın ikamet ettiği Göztepe’deki evine konuk olduğumuz 94 yaşındaki Gürsoy, yüzlerce kitabın olduğu mekanda sorularımızı yanıtladı.

Haberin Devamı

Binlerce kitap

“İdealimde, hayalimde kütüphane kurmak vardı. Birgün Kadıköy’den geçerken o binayı gördüm. ‘Keşke kitaplarım burada olsa’ diye iç geçirdim. Sanki niyet tutmuş gibi oldum. Birkaç hafta sonra Kadıköy Belediyesi’nin kitap ilanını görünce, bağış için müracaat ettim. Kütüphanemdeki 35 bin kitabı Şehremaneti’ye bağışladım. Arşivimde yer alan nadide kitapları bile kütüphaneye, gelecek nesillerin faydalanması için bağışladım. 35 bin kitabın hepsini okuyamasam da binlercesini okuma şansına eriştim. Eski Latince ve Yunanca yazılmış kitaplar, psikoloji, felsefe, siyaset, tarih kitapları artık kütüphanede sergileniyor. Bir salona benim adım verildi. ”

“Belki de en önemli eserler Cumhuriyet dönemi ve Demokrat Parti yıllarına ait olanlar. Demokrat Parti ve Atatürk’e ait kitapları düzenlerken, onlarca Nutuk çıktı. Her Nutuk’un kendine göre özelliği var. Arşivimde eski Türkçe ile yazılmış Nutuk bile vardı.”

Haberin Devamı

‘Ata’nın elini öptüm’

“1921’de Bursa’da doğdum. Cumhuriyet’le birlikte Ankara’ya yerleştik. Ankara’nın ilk kuruluş yıllarını yaşamış biriyim. Atamızın elini 3 kez öpme şansına eriştim. Müthiş bir insandı. Zaten farklılığı gördüğünüzde hissediyordunuz. Duruşu bile farklıydı. Atatürk’e sonsuz sevgi ile bağlı bir aileyiz. Ailemize Bayar soyadını veren Atatürk’tür. Ağabeyimin oğluna ‘Demirtaş’ ismini veren de odur. Babam bir gün bize, Atatürk’le olan konuşmasını anlattı. Atatürk, babama ‘Acaba senin çocuklar beni sevecek mi, ileride beni hatırlayıp sevgiyle anacaklar mı?’ diye sormuş. Bizler Atatürk’ü babamız gibi severiz. Babamla Atatürk’ün arasındaki bağ çok özeldi. Atatürk, harpten sonra iktisadi kalkınmanın önemini bilen bir devlet adamıydı. Bu görevi babama vermişti. Atatürk Bayar’a güvenen bir liderdi.”

‘Anılarımı yazıyorum’

“Hatıralarımı yazıyorum.Lise ve üniversite hayatım, 27 Mayıs dönemi, eski Ankara, siyasi hayatım ve Atatürk’ün anıları da yer alacak.”

“27 Mayıs’ta Çeşme’de hapishane şartlarına benzer bir durumda yaşadık. Evin etrafında bir manga asker sürekli nöbet tutuyordu. Ev hapsi Yassıada duruşmalarına kadar devam etti. Serbest bırakılınca İstanbul’da Çiftehavuzlar’a yerleştik.”

Haberin Devamı

‘Babam Demirel’i takdir ederdi’
“Rahmetli Süleyman Demirel’i ailece tanıdırdık. Eşim Ahmet İhsan Gürsoy’un DP milletvekili olması nedeniyle tanışıklıkları vardı. Süleyman Bey’i 1965’te Adalet Partisi milletvekili namzeti olarak Bursa’ya gittiğim dönem tanıdım. Demirel de seçim kampanyası için Bursa’daydı. Babam da Süleyman Bey’i baraj açılışları törenlerinden ve başarılı çalışmaları dolayısıyla tanıyor, çalışkan ve prensipli bir bürokrat olarak takdir ediyordu. Rahmetli Bayar, Kayseri Cezaevi’ndeyken Ragıp Gümüşpala’nın ölümünden sonra AP’nin başına başkan aranıyordu. O dönem Saadettin Bilgiç ve Süleyman Demirel’in isimleri geçiyordu. Babama cezaevinde Süleyman Bey’in ismini söylediklerinde ‘Bizim su işleri müdürümüz mü?’ diye soruyor. Bu sözlerini Demirel’i küçümsüyor şeklinde lanse etmeye çalışanlar oldu. Halbuki böyle bir durum asla olmadı. Demirel’e Allah’tan rahmet diliyorum.”
‘Orhan Pamuk babama ayıp etti’
“Orhan Pamuk, ‘Cevdet Bey ve Oğulları’ kitabında babamı tanımadan ‘obur’ yorumunda bulunuyor. Yazdığı hikayeyle babam arasında alaka yok. Babam Kayseri Cezaevi’nden sağlık nedeni ile geçici bir süre tahliye edildiğinde Kaman ilçesinde Aşir Efendi lokantasına uğradık. Lokanta sahibi de Demokrat Partiliydi. Adamcağız ne bulduysa masaya getirmişti. Ertesi gün Mete Akyol imzalı bir haberde ‘Bayar dokuz yumurta yedi’ şeklinde yalan manşet atılmıştı. Yıllar sonra Akyol’a rastlayınca ‘Babama 9 yumurta yedirmiştiniz’ dediğimde hiçbir şey diyemedi. Orhan Pamuk belki de bu yalan haberden esinlenerek kitabında Bayar için ‘obur’ ifadesini kullandı. Ancak bu tanımlama ile ayıp ettiğini söylemek isterim, kendisini samimi bulmadım.”
‘Atatürk’ü anlamadan sorunları çözemeyiz’
“Siyaset dünyasında bambaşka bir lisanla karşı kaşıyayız. Bizlerin alışık olmadığı, yabancı olduğumuz bir lisan. Bugünkü siyasiler maalesef yakın tarihi bilmiyorlar. Bir takım çevre ve siyasilerin Osmanlı özlemi içinde olduğunu görüyoruz. Cumhuriyeti tanımayan, Türklüğü tanımayan, yakın tarihimizi anlamayan bir siyasi hareket söz konusu. Bir tarafta türban üzerinden modernlik taslanıyor, türban demokratik yaşamın parşası gibi gösterilmeye çalışılıyor. Geçmişin, Osmanlı’nın özlemi içinde bu söylemler ortaya atılıyor.
Türklüğün yakın tarihini çok iyi bilinmesi gerekir. Kültür tarihimizi Malazgirt’le başlatırsak hataya düşeriz. Türklüğün tarihi 9 bin yıllık maziye sahiptir. İngiliz ve Amerikan üniversitelerince hazırlanan bazı tarihi haritalarda dünya tarihinin Türkler ve Çinliler’le başladığını belirten ibareleri gördüm. Cumhuriyet’le birlikte ümmetten millete, vatandaşlığa dönüldü. Eğer biz Atatürk’ü iyi anlayamazsak Türkiye’nin problemlerini çözemeyiz. Maalesef Atatürk’ü yeterince anladığımızı söyleyemem. Umarım bundan sonra Atatürk’ü anlayan kişiler siyaseti elinde tutarlar.”
“Babam 103 yaşında vefat etti. 103 yaşında olmasına rağmen şuurunu, hafızası korumuştu. Umurbey’de gömülmek istediğini söylemişti. Vasiyetini yerine getirdik. Babam hayatta olsaydı veya 27 Mayıs olmasa belki Türkiye daha farklı bir noktada olacaktı. Rahmetli Bayar, doğu vilayetleri konusunda en ufak bir olayı bile dikkatinden kaçırmazdı. Babam, Şark raporu ile doğunun kalkınmasını istemişti.”
‘Rathenau okuyorum’
“Şu an Hitler döneminde yazılmış Walther Rathenau’nun Fransızca’ya çevrilen ‘Dünya nereye gidiyor’ adında bir kitabını okuyorum. Beğendiğim yazarlarımız arasında Türk yazarlardan Ahmet Hamdi Tanpınar ve Şinasi Hisar gelir.”