Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AKP’nin kurulmasını istemediği, ancak kamuoyundan çekindiği için bir süre sonra kurulmasına “kerhen” evet demek zorunda kaldığı... Çalışmaya başlamasını olabildiğince geciktirmek için kendisine düşen üye isimlerini haftalarca Meclis Başkanlığı’na bildirmediği... Tam 1.5 aylık yaz tatiline girilecek iken bildirdiği “15 Temmuz Darbe Komisyonu” ilk toplantısını nihayet yaptı ve başkanlığa AKP’li üyelerin oylarıyla bir zamanların hızlı Fetullah Gülen savunucusu Burdur Milletvekili Reşat Petek’i getirdi.
Komisyonun “darbeyi ve darbecileri araştırırken” hiçbir şekilde AKP’ye zarar vermemesi... O yönde en küçük bir bilgi, belge ve tanığın üzerine gitmemesi çok önemliydi. Bunun için de komisyonun başkanlığının yanı sıra başkanvekili, sözcü, kâtip de AKP’li olmalıydı. Yapılan seçimde o da halledildi. Geriye sadece, “Kimlerin dinlenip dinlenmeyeceğine karar verme yetkisi”nin tek başına komisyon başkanına verilmesi kalmıştı. O da halledildi.
Muhalefetin tamamen dışlandığı böyle bir komisyondan sağlıklı bir araştırma ve sonuç beklenebilir miydi? Tabii ki hayır. Peki, bu gerçek ortadayken CHP yine de komisyon çalışmalarında yer alacak mı?
Boykotu, “Biz bu oyunda yokuz” demeyi düşünüyor muydu? Arkadaşımız Fahrettin Fidan dün bu soruyu Özel’e sordu, aldığı yanıt şu oldu.
“Hayır, boykotu düşünmüyoruz. Çalışmalara katılacağız.”
CHP, oyunda kalmak için “top toplayıcı” olmaya da razı...

Metiner davası

İşkenceyi savunan demeçler veren Mehmet Metiner’in TBMM İnsan Hakları Cezaevi Alt Komisyonu Başkanlığı’ndan alınması gündeme geldi. Muhalefet milletvekilleri dün bu konuda talep belirttiler.
Ne demişti Mehmet Metiner:
“FETÖ’cü tutukluları ziyaret etmeyeceğiz, onlarla ilgili kötü muamele ve işkence iddialarıyla ilgili inceleme yapmayacağız...”
“Ben yakaladığım yüzbaşıya iki tokat attım diye kötü muamele yapmış sayılacağım, öyle mi? Gözünün altı niye morarmış diye soruyorlar, ben kafasını da patlatırım o anda. Orada savaş hukuku var.”
? ? ?
Kişilere çok öfkelenebilir, haklı da olabilirsiniz. Ancak bu durum işkenceyi haklı ve olağan göstermez.
İşkence yasağı uluslararası toplumun çekincesiz kabul ettiği bir kural.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde hiçbir istisna tanınmayan mutlak bir yasak.
Devletler diğer maddelerden farklı olarak bu maddeyi hiçbir durumda askıya alamıyorlar. İşkence hiçbir nedenle haklı gösterilemiyor.
Devletlerin işkence konusunda üç yükümlülüğü var... Bir; işkence yapmamak, iki; işkence yapanları yargı önüne çıkarmak, üç; İşkence suçlularını cezalandırmak...
Aslında muhalefet milletvekillerinden önce AKP’nin harekete geçmesi ve Mehmet Metiner’i yalnızca Alt Komisyon Başkanlığı’ndan değil komisyon üyeliğinden de alması gerekirdi.
Tabii en azından görüntüde hukuka uyan bir parti olmaya önem veriyorsa...

KES

“Resmi İlan” yönetmeliğinde sessiz sedasız bir değişiklik yapıldı. Bir gazetenin içeriği veya imtiyaz sahibi hakkında “Anayasal Düzene Karşı Suçlar” ve “Terörle Mücadele Kanunu”ndaki suçlardan dava açılması durumunda resmi ilanlar kesilecek.
Ayrıca... Bir gazeteci hakkında “Anayasal Düzene Karşı Suçlar” ya da terör suçları nedeniyle ceza davası açılması halinde bu kişi bildirimden beş gün içerisinde asgari kadrodan çıkarılacak. Aksi halde gazetenin resmi ilanları kesilecek.
Yönetmelik değişikliği masumiyet karinesini resmen yok sayıyor. Bir yayın organı ya da gazeteciyi sadece dava açılması halinde cezalandırıyor. Dava açılması için de imzasız bir ihbar mektubu kâfi! Mahşer günlerindeyiz...

Polisi şehit ettiği halde serbest bırakılan mahkûma yurtdışı yasağı konmuş!
“Yanlışlıkla adaletin olduğu bir ülkeye gidip de tutuklanmasın” diyedir...
? ? ?
İçkili mekânlar kapatılıyor…
İçki İslam’a aykırı da, faiz İslam’a uygun mu?
Bankaları
neden kapatmıyorlar?
Akif Kökçe

KALEM

Stefan Zweig “Vicdan Zorbalığa Karşı” adlı kitabında anlatır...
Onların emrinde polis ve asker orduları vardır.
Yargı, kilise, kürsü onlarındır.
Hapishaneler onlara çalışır.
Kanunlar onları korur.
Fakat yine de...
Kaleminden başka silahı olmayan yazardan korkarlar.
Çünkü yaptıkları işlerin ahlak ve vicdan sahibi kalemleri isyana sevk edeceğini sezerler.
O kalemleri bazen tek satır bile yazmadan tutuklar hapse atarlar.
Kitaplar yasaklanır, yazılara yasak konur...
Kalem onlar için böylesine korkulu bir araçtır.
Zweig şöyle der:
- Ne yazık ki tek bir kişiye karşı üstünlük böyle yüz başlı bir organizasyonla sağlanmaktadır...