Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye ve Irak’taki son gelişmeler, geçen hafta BM’nin başına geçecek olan yeni genel sekreterin seçimine Türk basınının gereken ilgiyi göstermesine imkân vermedi.
Oysa bu önemli mevkiye Portekizli politikacı-diplomat Antonio Guterres’in seçilmiş olmasının hem Türkiye, hem uluslararası toplum açısından üzerinde durulmaya değer yönleri var.

Eski Portekiz Başbakanı ve Sosyalist Partisi lideri 67 yaşındaki Guterres, Türkiye’yi yakından tanıyan bir devlet adamı. Kendisi özellikle 2005’ten itibaren 10 yıl boyunca BM’ye bağlı Mülteciler Yüksek Komiserliği’ni (UNHCR) yönettiği dönemde defalarca Türkiye’ye Ankara’ya gelmek fırsatını bulmuştu. O dönemde bu uluslararası kurumun Türkiye temsilciliğinin danışmanı ve sözcüsü olarak çalışan Metin Çorabatır’ın deyişiyle Antonio Guterres “gerçek bir Türk dostu”. Kendisi Türkiye’yi ziyaretlerinde Türk hükümetinin ve halkının mültecileri barındırmakta gösterdiği samimi yakınlıktan ve gayretten çok etkilenmiş, ayrıca Türk yetkilileriyle dostane bir diyalog kurmuştur.
Dolayısıyla, Guterres gibi Türkiye’yi bilen birinin 1 Ocak 2017’den itibaren dünya teşkilatının başına geçecek olması bizim açımızdan memnuniyet verici bir gelişme.

Nasıl başardı?

Guterres’in birçok güçlü aday arasından tercih edilmiş olması kendisinin uluslararası platformdaki itibarını gösteriyor. Güvenlik Konseyi’nde özellikle ABD ile Rusya arasında Suriye meselesinde gerginlik hüküm sürerken, “Beş Büyükler”in bu isim üzerinde anlaşması anlamlı bir olay.

Bir Portekizli diplomata göre, bu başarısı Guterres’in daha önceki BM hizmetlerinde de sergilediği “yapıcı diyalog kurmak ve konsensüs sağlamak konusundaki yeteneklerinden kaynaklanıyor”. Aslında BM’de çok kimse bu kez genel sekreterliğe bir kadının getirilmesini istiyordu. Ama aynı diplomat yarışta “cinsiyetin değil, kabiliyet faktörünün ağır bastığına” inanıyor.

Kritik dönem

Guterres bu işi dünyanın çok ciddi krizler geçirdiği bir dönemde devralmaya hazırlanıyor. Suriye’deki iç savaş ve bunun yarattığı şoklar, Rusya ile Batı arasında tırmanan gerginlik, dünyanın çeşitli yerlerinde yayılan terör, Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya yönelen büyük göçler ve mülteci dramı, Afrika’da artan fakirlik, insanlığın geleceğini tehdit eden çevre meselesi gibi...

Genelde bütün bu sorunlar karşısında gözler hep BM’ye çevrilir, çözüm umutları hep ona bağlanır. Ama ne yazık ki dünya örgütü çoğu zaman beklentileri yerine getiremiyor ve hayal kırıklığı yaratıyor. Unutmamalı ki örgütün 71 yıllık yapısı ele almak zorunda kaldığı bütün bu meselelerle baş etmesine imkân vermiyor.

Bunu bizzat Guterres de geçen haftaki bir konuşmasında açıkça belirtti. Bu da onun bu alanda yeni fikirler ve yeni bir dinamizm getireceği umudunu veriyor.

Türkiye BM’de yapısal bir reform çağrısını öteden beri tekrarlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen ay Genel Kurul’daki konuşmasında “dünya beşten büyük” sloganıyla ifade ettiği değişiklik projesini yeniden ortaya attı...

Guterres’in yeni döneminde bunun gibi fikirler gündeme gelecek mi?