Gündem ‘Bu kitaplar Türk sinemasının nüfus kâğıdı’

‘Bu kitaplar Türk sinemasının nüfus kâğıdı’

18.02.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Türker İnanoğlu’nun ‘Afişlerle Türk Sineması (1914-1979)’ kitabının ikinci cildi Türvak Kitapları’ndan çıktı. İlk kitaba yetişmeyen, ilk ciltten sonra çıkmış afişler yeni ciltte okurun/sinemaseverin karşısında.

‘Bu kitaplar Türk sinemasının nüfus kâğıdı’

Türkiye sinemasının üretken isimlerinden yönetmen, yapımcı, senaryo yazarı Türker İnanoğlu bundan 12 yıl önce hazırladığı ‘Afişlerle Türk Sineması (1914-1979)’ kitabının devamını Türvak Kitapları etiketiyle yayımladı. İnanoğlu’nun Erol Şenel, Vadullah Taş, Aslı Canan Yılmazsoy, İlke Yılmaz, Nurcan Kıran ve Zeynep Kabakçı ile birlikte hazırladığı ikinci ciltte 1980’den başlayıp 2018’e dek Türkiye sinemasının afişleri var. İlk kitaba yetişmeyen, ilk ciltten sonra çıkmış afişler yeni ciltte okurun/sinemaseverin karşısında. 8 bin 104 afişin olduğu kitap İnanoğlu’nun deyişiyle ‘Türk sinemasının nüfus kağıdı’. Çünkü kitaptaki afişlerin künyelerinde filmin yapımcısı, yönetmeni, oyuncuları, teknik ekibi ve afişin basıldığı matbaa tek tek sıralanıyor. “Altı kişilik ekiple bu kadar kısa sürede zor olmadı mı” diye sorduğumuzda, “Böyle bir çalışmaya daha fazla insanı sokarsan karmaşa çıkar” diyor ve bir de müjde veriyor: İkinci ciltte yer alan afişler TÜRVAK Sinema Müzesi’ndeki koleksiyona eklenecek.

‘Bu kitaplar Türk sinemasının nüfus kâğıdı’
‘Gücüm yettiğince yapacağım’

Haberin Devamı

Giovanni Scognamillo’nun “Sinemayla yaşadığı aşktan hiç vazgeçmedi” dediği 82 yaşındaki İnanoğlu, “Gücüm yettiğince, yapabildiğimce, elimden ne gelirse yapacağım. Türk sinemasına borcum var benim. Bana hem maddi hem manevi çok şey kattı. Birkaç sürpriz projem de var. Onları yaparsam içim rahat gidecek. Tamamen gelecek nesiller için kalıcı bir şey yapmak istiyorum” sözleriyle projelerinden küçük ipuçları veriyor. İnanoğlu ile ‘Afişlerle Türk Sineması’ ve Türkiye sineması üzerine konuştuk...

*İlk kitabın üzerinden 12 yıl geçti, o süreçte neler yaptınız?

Ben mesleğe başladığımdan beri değerli olan bir yaprağı bile biriktiren, arşivci ruhuna sahip biriyim. İlk kitap bitince tekrar biriktirmeye başladık ve ‘Daha ne yapabiliriz?’ sorusunun üstüne düşündük. Önceki kitapta epey eksiğimiz vardı onları tamamladık, tabii bu 12 yıllık süreçte de yeni filmler yapıldı, onları da ekledik. Önceki kitapta video filmleri, yabancıların Türkiye’de çektiği filmler yoktu, onları da koyduk. Bir de artık yaşımı aldım, sinemayla ilgili bir şey yapayım, sinemaya borcumu ödeyeyim istiyorum.

Haberin Devamı

‘Çizimler samimiydi’

*Müze açarak, film çekerek, sinema salonları açarak zaten sinemaya çokça katkı yaptınız...

Sinemanın da bana çok katkısı var. Beni 7’den 70’e herkese tanıttı.

*İlk cilt 1914’te başlıyor ve ikinci cilt 2018’e kadar geliyor. Bu 104 yıllık zaman dilimine baktığınızda estetik olarak bu afişlerde nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?

‘Bu kitaplar Türk sinemasının nüfus kâğıdı’
İlk zamanlar iptidaiydi ve bir samimiyet vardı çizimlerde. Büyük ve iyi ressamlar vardı, afişleri onlar hazırlardı. Zaman ilerledikçe teknik de teknoloji de ilerledi ve şimdi mükemmel afişler yapılıyor.

*Bu ressamlardan hiç çalışmak istediğiniz biri oldu mu?

Mithat Ağakay vardı, Türkiye’de afiş işini başlatanlardan biriydi. Oğlu Erol da yurt dışında eğitim alıyordu. Ben de o zamanlar 22-23 yaşındaydım, Mithat’la baba oğul gibi olmuştuk. Erol, Batı anlayışına uygun fiyatlar koydu, herkese aynı fiyatı verdi. Ben de onunla çalışmadım. Daha eskilerden biriyle çalışmaya karar verdim.

Haberin Devamı

‘Bir tek Atlas kaldı’

*Koleksiyonu nasıl oluşturmaya başladınız, sıralamayı nasıl yaptınız?

Sıralamadım. Ne bulduysam aldım. Sonra sağ kolum, Hürriyet’in baş grafikeri Erol Şenel vardır, bütün sıralamayı düzeni o yaptı. Erol’u ikinci cildi hazırlarken kaybettik. O benim büyük kaybımdır.

*İlk cilt El Hamra’daki sinema salonlarındaki afişlerle açılıyor. Sizin de zamanında İstanbul’un en önemli sinema salonlarında filmleriniz gösterildi. Şimdi o sinemalar yerinde yok. Film izlemek için alışveriş merkezlerine sıkışıyoruz...

‘Bu kitaplar Türk sinemasının nüfus kâğıdı’
Şimdi yok tabii. En büyüğü benim işlettiğim Atlas Sineması. Bunun için devletin destek olması lazım. En fazla 200 kişi geliyor ve koskoca sinemalar da boş kalıyor. Buna destek lazım. Bazı festivallerde doluyor ama sadece o zaman... Bir tek Atlas kaldı, oraya da el atacaklar gibi, gelip ölçümler falan yapıyorlarmış.

*Atlas Sineması’nın işletmesi de sizde değil mi?

Tabii. Orayı bırakmamak için çok mücadele ettim senelerden beri. Oradan para kazanmıyorum. Orası Atlas, bir kere ismi var. Çok vermiyorum tabii, üç beş kuruş. Ayda belki 5-10 bin lira.

Haberin Devamı

*Son dönemde takip ettiğiniz ve çalışmak istediğiniz afiş tasarımcısı var mı?

Emrah Yücel var. ‘Sürgün’ filmimin afişini yaptı ve ‘Bay Sinema’ kitabımın da kapağını ve afişini yaptı.

‘10 liralık afişler 1000 lira oldu’

*Hiç ulaşamadığınız ya da alamadığınız bir afiş var mı?

Peşinde koştuğum çok afiş oldu, ama yakaladığım zaman bırakmadım. Müzayedelerde 10-20 liraya satılan afişler ben girince 1000 liraya çıktı. Ama yine de müzayedeye girince hiçbirini bırakmadık, mücadele ettik ve aldık. Mesela kimi afişler hiçbir yerde yoktu. Almanya’da olduğunu öğrendik. Birini gönderdik alması için. Anadolu’daki, hatırlamıyorum şimdi Tokat’ta mı Amasya’da mı bir yerde, eskiden yapımcı olan bir abimizin çektiği filmlerin afişleri varmış. Birini gönderdik oraya, demişler ki “Kendisi gelsin”. Kalktım gittim oraya, boynuma sarıldılar. Sandıktan afişleri çıkardılar. “Bunun kopyasını alayım, size göndereyim” dedim. Kabul etmediler, “Kalsın sizde” dediler. Kitap çıkınca da hepsine gönderdik.

Haberin Devamı

*Hiç içinizde ukde olan bir afiş var mı?

Var, hatta çok var. 102 tane afiş var, almayı çok istedim ama isimleri neydi hatırlamıyorum. 1940 öncesi birçoğu. 2000 sonrasını bulmak çok kolaydı.

‘Yabancı Damat dizisini 2.5 milyon euro’ya sattım’

*Türkiye’de pek çok film festivali var, insanlar sinema salonlarına sahip çıkıyor. Günümüzün sinema seyircisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeşilçam Sineması’nın tadını bulma imkanı yok. Nezihti, istismarı yoktu o filmlerin. Bazen müzeye gidiyorum, yaşlı hanımlar sırtımı sıvazlıyor. Ben bu işe başladığımda onlar herhalde 17-18 yaşında hanımefendilerdi. Teknik, anlayış, her şey değişti ve bir gençlik çıktı ki çok ümitliyim. İnşallah onlar bizi zirveye götürecek.

*Türkiye yapımlarının yurt dışında gördüğü ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mesela Yunanistan’ın yolunu ‘Yabancı Damat’ dizisiyle ben açtım. O dönem rekor paraya sattım. 2.5 milyon euro’ya. Ondan sonra beni dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı davet etti. “Siyasetçilerin, gazetecilerin, edebiyatçıların, müzisyenlerin, yapamadığını bir filmle yaptın. Seni o yüzden davet ettim” dedi. Dizi orada pazartesi günleri oynuyordu, bakan da “Biz pazartesileri ofiste olmazdık, akşam ofise döndüğümüzde kimse yerinde olmuyordu. Sordum, ‘Herkes bir Türk dizisi var onu seyretmeye gitti’ dediler. ‘Hani siz Türk düşmanıydınız’ dedim ‘Ama o başka’ diye kıvırdılar, işte siz bunu yaptınız” diye espri yaptı.