Fenerbahçe Bundan iyisi can sağlığı

Bundan iyisi can sağlığı

05.11.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hoca değişmiş, sistem değişmiş, golcülerin Emenike ve Sow başta müthiş formsuz, Hoca tartışılıyor ve ligde pek de rastlanmayan bir fikstürle 8 haftada üç şampiyon adayı ile deplasmanda oynuyorsun. Buna rağmen lidersin. Fenerbahçe için bundan iyisi can sağlığı...

Bundan iyisi can sağlığı

BİLAL MEŞE sordu DUAYEN cevapladı
ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

İyisiyle, kötüsüyle bir derbi daha geride kaldı. Haftaya 6. sırada giren Fenerbahçe, bir maçla liderlik koltuğunu buldu. Zirve hesapları yapan iki takımın mücadelesinde çok flu noktalar vardı.

Yine ustamız Şansal Büyüka ile gündeme mercek tutacağız, onun görüşleriyle aydınlanmaya çalışacağız. “Haftanın kazananı” Fenerbahçe ile başlayalım.

Sarı-lacivertlilerin bu galibiyeti ve liderliği, bir devrin başlangıcı mıdır? Bütün deplasman derbilerini bitiren Fenerbahçe’nin ilk yarı sonuna kadar kalan 8 maçının 5’i Kadıköy’de... Sarı-lacivertlilerin fikstür avantajını kullanabileceğini düşünüyor musunuz?
- Bilal, hani halk arasında bir deyim vardır “En kötü günün böyle olsun” diye... Fenerbahçe’nin şimdiki durumunu müthiş anlatıyor. Hoca değişmiş, sistem değişmiş, golcülerin Emenike ve Sow başta müthiş formsuz, Hoca tartışılıyor ve ligde pek de rastlanmayan bir fikstürle 8 haftada üç şampiyon adayı ile deplasmanda oynuyorsun. Buna rağmen lidersin. Fenerbahçe için bundan iyisi can sağlığı... Fenerbahçe’nin puanı geçen yılın gerisinde olsa bile, bu yılın iyisi... Fenerbahçe’de iyi olmayan sadece futbol... Eee futbol olarak kötü gibi görünen Fenerbahçe, bir de iyi oynamaya başlarsa, o zaman ne olacak. Şurası net: Fenerbahçe en sıkıntılı günlerde, en avantajlı noktaya geldi. İlk yarıda kalan maçlarında kendi sahasında puan kaybetmezse, bu yarıyı lider kapatabilir. Üstelik bir avantajı var, rakiplerinde olmayan çok büyük bir avantajı: Sadece lig oynuyor. Yani yorulmuyor, yıpranmıyor. Üstelik kadro kalitesi ve tecrübesi gibi kolay kolay elde edilemeyecek iki büyük özelliğe de sahip.

Haberin Devamı

Aktörler hep aynı

Bilic ile Emre arasında, devre arasında yaşanan diyaloğa nasıl bakmak gerekir?
- Bilic ile Emre arasındaki diyaloglara nasıl bakayım Bilal... Keşke hiç bakmasak... Emre’nin çok ciddi şekilde bir öfke kontroluna ihtiyacı var. En başta kendine zararı dokunuyor. Bir hocaya da üstüste bu kadar “f... of “ çekilmez ki... İşin en önemli yanı, kimse yaptığı bir şeyin yanlış olduğunu kabul etmiyor. Öfke biter, maç biter, bir “affedersin” çok şeyi halleder. O bile yok bizde... Kayıkçı kavgası... Sen haklısın, ben haklıyım. Üstelik aktörler hep aynı... Herkes suçlu, herkes yanlış, sadece bu olayların içinde rol alanlar, bu küfürleri edenler haklı... Böyle bir dünya, böyle bir adalet, böyle bir anlayış yok.

Haberin Devamı

Son olarak Mehmet Topal ile Demba Ba arasında yaşanan pozisyon hakkında sizin yorumunuz nedir?
- Sevgili Bilal, Topal ile Demba Ba pozisyonunu soruyorsun. Hemen şunu belirteyim, Galatasaray-Kasımpaşa maçı dahil, beş maçta çok net biçimde hakem kararları sonucu belirledi. Beşiktaş-Fenerbahçe maçında da hemen hemen herkes bu pozisyonda birleşti ve “penaltı” dedi. Bülent Yıldırım niye vermedi anlamadım. Üstelik gözlemcisinden de “iyi” not almış. Onu da hiç anlamadım. Ama Olcay’ın atılmasına gelince, orada herkesin farklı bir görüşü var. Neredeyse yarı yarıya... Atılır diyen de var, atılmaz diyen de. Şunu da göz ardı etmeyelim. Mehmet Topal faulüyle Demba Ba yerde kalıyor, faulü yapan Topal eğiliyor, Demba Ba’ya “iyi misin?” diye soruyor. Kötüleri konuşmaktan iyi örnekleri yeteri kadar öne çıkartamıyoruz.

Haberin Devamı

Sen Galatasaray’sın

Burak Yılmaz’ın yanında Umut’un olması, Galatasaray’ın olmazsa olmazı... Kimden korkuyorsun? Üstelik korkunun ölüme faydası mı var? Oynasana çift santrforla..

Galatasaray’ın ikinci yarıdaki hamlesi, Kasımpaşa maçının kazanılmasına neden oldu. Ama galibiyetle birlikte yine tartışılan birçok konu vardı.

Kasımpaşa maçında Galatasaray’da değişim olarak neleri gözlemlediniz? İkinci yarı Umut’un girmesi ve 4-4-2’ye geçilmesinin bu galibiyetteki etkisi nedir?
- Sevgili Bilal, hırsın yoksa, şansın sıfır. İyi kadro, tecrübe, falan filan, hepsi sıfır... Galatasaray’ı ikinci yarıda etkili gösteren 4-4-2’ye dönmesinden önce, çoktandır unuttuğu hırsını yeniden yakalaması oldu. Ancak Burak’ın yanında Umut’un olması, Galatasaray’ın olmazsa olmazı... Burak tek başına rakip savunmanın kucağında kalıyor. Umut’la oynadığında rakip savunmaların ister istemez dengesi bozuluyor, kalabalık alanları, yerini geniş alanlara bırakıyor. Kimden korkuyorsun? Üstelik korkunun ölüme faydası mı var? Oynasana çift santrforla... Sen Galatasaray’sın...

Haberin Devamı

Snejder’in yedek kalması çok speküle ediliyor. Bunu bir kamp isyanı olarak mı görüyorsunuz, yoksa Prandelli’nin dediği gibi teknik bir tercih mi?
- Sneijder’in yedek kalmasının sadece “teknik-taktik-anlayış” olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa, ilk on bire yazacağınız ilk adam Sneijder olur. Kalitesine koşuyu ve golleri ekliyor, oynuyor, oynatıyor. Normal şartlarda yedek kalmaz. Bana göre takım içi dengeler yüzünden Sneijder kenarda oturdu.

Sabri geri döndü ve aylar sonra 11’deki yerini aldı. Sabri’yi Galatasaray taraftarı neden tutuyor? Kime ne mesaj veriliyor bu sevgiyle?
- Sabri’nin gönderilmesi yanlıştı, gelmesi doğru. Galatasaray taraftarının Sabri’ye büyük destek vermesinde “Reis”in hırsının çok önemli yeri var. Çünkü Galatasaray seyircisi hırs arıyor, mücadele arıyor. Oyna kaybet, buna razı... Ama seyircinin isyanı oynamadan kaybetmeye... Onun için Sabri Reiz kıymete bindi. Biz Sabri’nin o tribünler tarafından ıslıklandığını da çok gördük. O da yanlıştı. Sabri gibi oyuncun olsun. Her eve lazım cinsinden...

‘Adaletin gücü olmalı’

Futbol dünyamızda güçlülerin adaleti değil, adaletin gücü olmalı. Bunu görüyor muyuz? Maalesef göremiyoruz. Tribünlerin boşalmasında bu küfürlerin, futbolun adaletine olan inancın yitirilmesinin hiç mi rolü yok?

Beşiktaş, ayağına kadar gelen kısmeti tepti, liderliği hediye etti. Atatürk Olimpiyat Stadı’nın zemini de düzelmişti aslında... Ama ‘stat sendromu’ Kartal’ın üzerine karabasan gibi çökmüş anlaşılan... Ve Bilic’in diğer sendromu da derbiler...

İki sezondur Beşiktaş ile hiç derbi kazanamayan Bilic, bazı konularda yetersiz mi? Yanında yerli bir yardımcı olsa hocanın işi kolaylaşır mı?
- Bilic, derbi maçı kazanamadı diye “yetersiz” dersem kendisine haksızlık etmiş olurum. Ben Bilic’in Beşiktaş’ı iyi bir noktaya getirdiğine inanıyorum. Bilic’in yanına yerli bir yardımcı gelse, derbi kazanmanın garantisi mi olacak? Beşiktaş henüz genç bir kadro... Rakiplerine oranla kalitesinde eksiklik olmasa bile tecrübesinde büyük eksiklik var. Bu da özellikle derbilere çok yansıyor. Kaldı ki, Beşiktaş son maçta hakeme kızmakta haklı ama, sonucu hakemin üstüne yıkarsa kendini kandırmış olur. Tamam çok çalıştı, bir eksiğe rağmen iyi mücadele etti ama hiç üretemedi, müthiş kişisel hatalar yaptı, rakibine sayısız pozisyon verdi. Fenerbahçe maçı, Beşiktaş’ın futbol olarak, etkinlik olarak en kötü maçıydı. Biliç’e de bir öneri: Kırk yıllık huyu değişecek değil ama, sahanın içiyle bu kadar haşır-neşir olması çok doğru değil...

Gökhan Töre malum İngilizce laflar yüzünden atıldı. Emre’nin de aynı sözleri söylediği iddia ediliyor. Kırmızı kart konusunda çifte standart mı var?
- Beşiktaş isyanında en büyük haklılığı Gökhan Töre olayına veriyorum. Gökhan Töre “F... of”dan atıldıysa, en önemli maçta oynayamadıysa, bir hafta sonra rakip oyuncu da aynı “f... of” dan atılmalıydı. İşte birini atıyor, diğerini atmıyor, ya da atamıyorsan o zaman haklı olarak isyan çıkıyor. Adaletse, herkese adalet... Ülkede, daha doğrusu futbol dünyamızda güçlülerin adaleti değil, adaletin gücü olmalı. Bunu görüyor muyuz? Maalesef göremiyoruz. Tribünlerin boşalmasında bu küfürlerin, futbolun adaletine olan inancın yitirilmesinin hiç mi rolü yok?

Beşiktaş Yönetimi bundan sonra tarzını değiştireceğini söyledi. Bunun için neler söyleyeceksiniz?
- Beşiktaş Başkanı ve yönetimi tarz değiştirirse bundan üzüntü duyarım. Ama biliyorum ki, onlar da “Niye konuşmuyorsunuz, niye bağırmıyorsunuz?” diye müthiş bir camia baskısı altındalar. Beşiktaş’ı ve Başkan Fikret Orman’ı bugüne kadar hep Türk futbolunun az sayıdaki iyi örneklerinden biri olarak gördük. Dilerim öyle devam ederler.

Bu kadar sık gömlek bile değişmez!

Trabzonspor, kan kaybını sürdürüyor. Akhisar Belediye deplasmanından alınan bir puan da bordo-mavilileri mutlu etmedi.

8 maçta 6 beraberlik, 1 galibiyet, 1 yenilgi... Bu, transferler ve hocaya yakışan bir sonuç mu? Vahid Halilhodzic’in kredisi bitiyor mu?
- Sevgili Bilal, kazanamazsan, uzun süre kazanamazsan, kötü gidersen, sadece Trabzon’da değil, her yerde kredin biter. Bu futbolun doğasında var. Ben şu görüntü ile Trabzon’un Halilhodzic’ten, Hoca’nın da Trabzon’dan mutlu olduğunu düşünmüyorum. Şu anda bu birlikteliği ayakta tutan tek şey, Başkan ile Hoca arasındaki yakın dostluk ilişkileri.

Vahid hocanın önce savunma prensibi iflas etmiş görünüyor. 8 maçta 11 gol yenmesi garip değil mi?
- Trabzonspor gol atamıyor diye dertleniyorduk, şimdi çok gol yiyor diye dertleniyoruz. O kadar sık, o kadar büyük kadro değişiklikleri oluyor ki, insan gömleğini, pantolonunu bu kadar sık değiştirmez. Sekiz hafta geçti, Trabzonspor bir kadro istikrarı yakalayamadı. Şunu da kabul edelim; Cardozo, adının çok çok gerisinde, Waris öyle... Constant niye oynamıyor, gerçekten anlayamıyorum.

Trabzonspor’un ara transferde önceliği kaleci mi olmalı?
- Kaleci dersen, Onur’dan sonrasına alışmak zor ama, tek sorunu kaleci olarak görürsek Fatih’e haksızlık etmiş oluruz. Trabzonspor kadronun 8-9 oyuncusunu belirlemeli, en fazla iki-üç değişiklik yapmalı. Her maçta sil baştan yapmak, puanların silinmesini, kaybolup gitmesini de kolaylaştırıyor.