Gündem Büyükler mi bölünsün küçükler mi birleşsin

Büyükler mi bölünsün küçükler mi birleşsin

02.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye’de zaman zaman öğrenci sayısı artan üniversiteler bölünerek yeni bir üniversite kuruluyor. Ancak dünyada artık küçük üniversiteler birleşme yoluna giderek yayınlarını ve Nobel alanlarını artırıyor. Büyük üniversiteler yönetim zorluğu yaşarken, küçük üniversitelerin birleşmesinde kültür uyuşmazlığı ortaya çıkabiliyor

Büyükler mi bölünsün küçükler mi birleşsin

Sakarya’da ikinci bir üniversite kurulması ve Sakarya Üniversitesi’nin (SAÜ) uygulamaya dayalı bazı fakültelerinin bu üniversiteye aktarılması gündemde. Konuyu AK Parti Sakarya Milletvekili Mustafa İsen, gündeme getirdi. Konuyla ilgili AA’ya açıklama yapan İsen, ikinci üniversiteyle ilgili başvurularını hem Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) hem de Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) yaptıklarını söyledi.
Daha önce Başbakan Binali Yıldırım’a durumu arz ettiklerini ve “olur” aldıklarını belirten İsen, 6-7 aydan bu yana bir grup akademisyenle bu konuda çalıştıklarını dile getirdi. “Birinci üniversite büyük ölçüde bilimsel ağırlıklı teorik çerçeveli çalışmalar gerçekleştirecek, ikinci üniversite ise bütünüyle uygulamalı bilimler esaslı üzerinde faaliyet gösterecek” diyen İsen, bu anlamda da SAÜ’de mevcut uygulamaya dayalı bazı fakültelerin de buraya transferinin söz konusu olacağını söyledi. İsen, adı Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi olması hedeflenen ikinci üniversitenin 95 bin öğrencisi bulunan SAÜ’yü rahatlatacağını ve bir anlamda daha ileriye sıçramasını sağlayacağını söyledi.
Rektör de olumlu bakıyor
SAÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas da öğrenci sayısının 95 bine ulaştığını belirterek, Sakarya’nın hem devlet hem vakıf veya her ikisine de potansiyelinin olduğuna işaret etti. Elmas, Sakarya’nın hem gelecekteki konumu hem ulaşım ağlarının tam ortasında olması hem de büyük şehirlere yakın ama bir o kadar da sakin, rahat ve yaşanabilir kent olması sayesinde iyi bir üniversite şehri olmaya aday olduğunu dile getirerek, “O bakımdan ikinci bir üniversitenin Sakarya’nın potansiyeline uygun olduğunu düşünüyorum. SAÜ istiap haddini doldurmaya başladı geçti bile bunun da gerekliliği ortaya çıktı” dedi. Rektör Elmas, bir üniversitenin dinamik yapısını sürdürebilmesi için 30-40-50 bin öğrenci sayısını bulduktan sonra, işlerin biraz zorlaştığını belirtti.
Dünyada da üniversitelerin bölünmesi ve birleşmesiyle ilgili sürekli farklı uygulamalar ortaya çıkıyor. Örneğin daha önce Paris Üniversitesi’ni 1, 2, 3 olarak bölen Fransa, dünya sıralamalarında geri sıralarda kalınca şimdi bölgelerdeki üniversiteleri birleştiriyor. Fransa 76 olan üniversite sayısını 30’a indirmek için ciddi hazırlıklar yapıyor. Yine Rusya da üniversite sıralamalarında yükselmek için üniversiteleri birleştirme yoluna gidiyor.
Biz de konunun uzmanlarına büyük üniversitelerin bölünmesi mi, küçük üniversitelerin birleşmesi mi doğru bir yöntem diye sorduk. Her iki durumda da artı ve eksi yönleri olduğunu kaydeden uzmanların görüşleri şöyle:
‘Birleştirmek risk almak demek’
Dünyada iki türlü uygulama var. Fransa son 5-6 yıldır üniversiteleri birleştiriyor. Bunun da nedeni, İngiltere hariç, Avrupa kıtasının dünya sıralamalarında ilk 10’a, ilk 100’e giren üniversitelerinin olmaması. Fransa’daki üniversiteler birleşerek, sıralamanın kriterlerine uygun bir şekilde, yayınlarını ve böylece Nobel alanları artırmış oluyor. Böylece sıralamalarda gerçekten yükseldiler. Rusya da başarılı bir üniversitenin yanına küçük bir üniversite ekleyerek onun da sıralamalarda adı üst sıralarda olsun, sıralamalarda daha çok yükselsin diye üniversiteleri birleştirdi.
Üniversitelerin bölünmesi tartışılan bir konu çünkü üniversitenin iyi yönetilmesi için 10-20 bin civarında öğrenci sayısı ideal. 50-100 bin dediğiniz zaman üniversitenin yönetimi çok güçtür. O yüzden küçülüp, daha dinamik olsun istenir. Fakat bu konu tartışılırken dünya sıralaması yoktu. Şimdi dünya sıralamasında küçük üniversiteler geri kalabileceği için Fransa ve Rusya’da olduğu gibi bazı ülkeler belki birleştirmeyi tekrar düşünebilir. Ancak dünyada 10-15 bin öğrencisi olup da ilk 100’e giren çok sayıda üniversite var. Örneğin 10-12 bin öğrenciyle MIT dünyanın en başarılı üniversitelerden. Sadece öğrenci sayısıyla üniversitenin başarısını yükseltmeye kalkışmak gerçekten suni bir çaba.
Bana kalırsa İstanbul Üniversitesi gibi çok büyüklerin bölünmesinde fayda var. Diğer yandan birleştirmek ne kadar faydalı olur onu bilemiyorum çünkü birleştirdiğiniz zaman uyumsuzluk, kültür uyuşmazlığı olabilir. Özetlersek 10 bin - 20 bin öğrenci sayısı, iyi bir sayıdır. Bölünmekte fayda var ama birleştirmek risk almak demektir.
‘Öğretim üyesi ihtiyacı artar’
Büyük ve köklü üniversitelerin bölünerek birkaç üniversiteye dönüştürülmesi fikri “küçük olursa daha etkili yönetilir” görüşünden kaynaklanmakta. Bu düşünce doğruysa her büyük kurum için bölme yoluna gitmemiz gerekiyor. Önceki yıllarda bölünen üniversitelerimiz oldu, bölündükten sonraki performanslarında bir artışın olduğunu duymadım. Büyük ve köklü üniversitelerin bölünerek sinerjilerinin yok olmasını doğru bulmuyorum. Dünyada bilimsel çalışmalar giderek daha disiplinlerarası yürütülmekte. Artık tek bir birim veya az sayıda birkaç birimi ilgilendiren Ar-Ge faaliyetleri bulunmamakta. Aksine çok sayıda disiplini birarada tutan projeler artmakta. Burada değişik disiplinde bölümleri olan üniversiteler avantajlı olacaktır.
Dünyada ve özellikle Avrupa’da son yıllarda küçük üniversiteler birleşti. Ancak bu, birleşip sinerji oluşturmaktan öte, 2008’deki dünya ekonomik krizinden daha az etkilenmek için ülkelerin kemer sıkma politikalarının eğitimden başlamalarından kaynaklandı. Ekonomik olarak her kurumun ortak giderleri standarttır. Bölündükçe bu gider artar, birleştikçe de genel giderler azalır. Ayrıca Türkiye’de öğretim üyesi eksikliği var, bölündükçe bu eksiklik artacak. Son yıllarda kurulan ve son 15-20 yılda gelişme sağlayamayan üniversitelerin birleştirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Her ilde bir devlet üniversitesinin olması görüşünü uzun dönem için doğru buluyorum ancak küçük illerde birkaç üniversite kurulmasını doğru bulmuyorum. Ülke olarak ne yazık ki henüz ekonomik ve öğretim üyesi sayısı açısından o noktada değiliz.
Tohum kaynaklı hastalıklara son
Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü tarafından tohumların hem yüzeylerinde hem de içerisinde bulunan bakteri ve virüs gibi patojenik etmene karşı etkili olan ve tohum çimlenme kabiliyetine zarar vermeyen yeni bir tohum kaplama materyali geliştirildi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nün desteklediği “Tohumla Taşınan Bitki Patojenleriyle Mücadelede Yeni Bir Antimikrobiyal Tohum Yüzey Kaplama Formülasyonu Geliştirilmesi” projesiyle tohum kaynaklı hastalıkların son bulması hedefleniyor. Projenin yürütücüsü Prof. Dr. Fikrettin Şahin, araştırmayla ilgili şu bilgileri verdi:
“Bu çalışmayla tohumların çimlenme kabiliyetine zarar vermeyen zararlı etmen ve ajanların (virüs, patojen) oluşumunu engelleyen bir formülasyon ürettik. Bu sayede insan ve doğaya hiç zarar vermeyen hatta fayda sağlayan tohumları üretim sektörünün kullanımına sunacağız” dedi.
Boğaziçi, sandığa sahip çıktı
Boğaziçi Üniversitesi’nden 350’ye yakın öğretim üyesi rektörlük seçimlerinin kaldırılmasına tepki gösterdi. Seçimlerin önemine dikkat çeken akademisyenler, “KHK’nın iptalini kamu yararı adına talep ediyoruz” dedi
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri, 676 sayılı Kanun Hükmünden Kararname (KHK) ile rektörlük seçimlerinin kaldırılması hakkında bir basın açıklaması yaptı.
Üniversitenin merkez kampüsünde gerçekleştirilen açıklamayı 350’ye yakın öğretim üyesinin adına Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Buğra, yaptı. Daha önce 18 Ağustos’ta TBMM’ye sunulan ve milletvekillerinin tepkisi üzerine hızla geri çekilen düzenlemenin, üniversite yönetimini siyasi iradenin tasarrufuna bırakmakta olduğunu belirten Buğra, “Demokratik toplumlarda rektörler siyasi irade tarafından belirlenmez” dedi.
Üniversitelerin özerk kurumlar olduğuna dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu özerklik, anayasamız tarafından sınırlı da olsa güvence altına alınmıştır. Ancak son düzenleme, üniversitenin kurumsal özerkliğini hem kamu hem vakıf üniversiteleri için yok etmekte.”
‘Ülkeye zarar veriyor’
Buğra, Boğaziçi Üniversitesi’nin 12 Temmuz’da öğretim üyelerinin yüzde 90’ının katıldığı bir seçimde, yüzde 86 gibi rekor bir oy oranıyla rektörünü seçtiğini kaydederek, “Seçimlerin öneminin her gün hatırlatıldığı ülkemizde, böylesine net bir seçim sonucunun görmezden gelinerek, seçilmiş rektörün hâlâ atanmamış olması kabul edilemez” diye konuştu. OHAL’in hukuki çerçevesinin dışında kalan yeni rektör belirleme yönteminin ülkenin bilimsel, demokratik ve ekonomik gelişmesine zarar verecek nitelikte olduğunun altını çizen Buğra, “Özerk üniversitelerin gelişmiş toplumların güvencesi olduğunu hatırlatarak, rektör seçimini düzenleyen KHK’nın iptalini kamu yararı adına talep ediyoruz” dedi. l OZAN KADÜKER
18 üniversite rektör bekliyor
Üniversitelerde rektörlük seçimleri 29 Ekim 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 676 sayılı KHK ile kaldırıldı. Rektörü, YÖK tarafından önerilecek, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanı atayacak. Eğer 1 aylık sürede önerilenlerden biri atanmaz ve YÖK 2 hafta içinde yeni adaylar göstermezse rektör, Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanacak. 12 Temmuz 2016’da 20 üniversitede rektörlük seçimi yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 üniversiteye rektör atadı. Ancak bu üniversiteler arasındaki Boğaziçi Üniversitesi’nde mevcut Rektör Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, 399 geçerli oydan 348’ini almasına rağmen atanmadı. Şimdi Boğaziçi’nde rektör, yeni sisteme göre atanacak.
Seçimler ertelenmişti
Ağrı İbrahim Çeçen, Ardahan, Artvin Çoruh, Bartın, Batman, Bitlis Eren, Çankırı Karatekin, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Karamanoğlu Mehmetbey, Kırklareli, Kilis 7 Aralık, Nevşehir Hacı Bektaş Veli, Osmaniye Korkut Ata, Siirt ve Yalova üniversitelerinde 26-28 Temmuz’da yapılacağı duyurulan rektörlük seçimleri ertelenmişti. Şimdi bu üniversitelerde atamalar yeni sisteme göre olacak.
Halkla ilişkilerin duayenleri Bilgi’de
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Yaşam Boyu Eğitim Merkezi Bilgi Eğitim, 5 Kasım - 3 Aralık tarihlerinde Halkla İlişkiler ve Kurumsal İletişim konulu eğitim programı düzenliyor. Sektöre dair tüm yenilik ve kuralların anlatılacağı programda katılımcılar, günümüz rekabet ortamında kamuoyu, hedef kitle ve çözüm ortaklarıyla kurulacak iletişimin inceliklerini öğrenecek.
Kültür Sanat ve Lüks Marka İletişimi gibi konu içeriklerinin dahil edildiği programda halkla ilişkilerin duayenleri, deneyimlerini paylaşacaklar. Programın eğitim kadrosunda Barika Göncü, Berna Sağlam, Zehra Güngör, Ebru Çapa, Erkan Saka, Derya Aslan, Demet Uyar, Öykü Gül, Murat Ovalı ve Çiğdem Özüer gibi sektörün deneyimli isimleri yer alıyor.
Ölümcül hastalığın şifresi çözülüyor
Sabancı Üniversitesi Gözüaçık Laboratuvarı’ndaki araştırmacılar, kalıtsal ve ölümcül bir hastalığın neden ve nasıl oluştuğunu keşfetti. Sabancı Üniversitesi Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik Programı Öğretim Üyesi Devrim Gözüaçık’ın yönetiminde, doktora öğrencisi Öznur Bayraktar, beyin, kas ve kemik tutulumuyla giden, sakatlık ve bunamaya sebep olan, kalıtsal ve ölümcül bir hastalık olan inkluzyon cisimi miyopatisi, kemik Paget’s hastalığı ve bunama sendromunun (IBMPFD) oluşum mekanizmasını çözdü.
Özlem Oral, Nur Kocatürk, Yunus Akkoç, Karin Eberhart, Ali Koşar’ın da aralarında yer aldığı araştırma ekibi aynı zamanda bu hastalığın bazı türlerinin tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olarak, bu yılın Nobel Tıp Ödülü konusu da olan “Otofaji” temelinde bir tedavi yöntemi önerdi. Bu buluşla IBMPFD hastalığının yanında, ALS, Parkinson, Hungtinton, Lewy Cisimi Hastalığı ve Machado-Joseph Hastalığı gibi hastalıkların daha iyi anlaşılması bekleniyor.
Bu kitaplar gezgin
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) Sosyal Sorumluluk Kulübü tarafından akademik ve idari personele okuma alışkanlığı kazandırılması amacı ile Gezgin Kitap Projesi hayata geçirildi. Proje, kantin, Bilgisayar Mühendisliği, Moleküler Biyoloji ve Genetik, Mimarlık ve Sağlık Kültür ve Sağlık Kültür ve Spor Dairesi (SKS) binasında bulunan 5 farklı noktaya kulüp tarafından bırakılarak başlatıldı. Öğrenci ve personel kampüs içinde bu noktaların birinden okumak istediği kitabı alıp en fazla bir ay içinde okuyacak ve kitabı okul içinde görünür herhangi bir noktaya bırakacak. Bu dönemin sonuna kadar devam edecek olan proje kapsamında kitabı okuyanlar, kitapla öz çekim (selfie) yaparak, www.instagram.com/gtusosyalsorumlulukklubu sayfasından paylaşabilecek. Dönem sonuna kadar en çok beğeni alan öz çekim sahibine sürpriz hediyeler verilecek.