Cadde Alaturkanın umudu; Umut

Alaturkanın umudu; Umut

02.04.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Amazon Cafe&Restaurant, Kuruçeşme’de Waffle House

Alaturkanın umudu; Umut



     Davetlere, açılışlara, hatta sinema galalarına bile gitmiyorum. Böyle garip bir huyum var işte. Ama size dedikodu iletmek için 2002 Video Müzik Ödülleri’ne gittim. Star ve kardeş kuruluşu Kral TV’nin yaptığı pek çok etkinliğe destek verdim. Başta Genel Yayın Yönetmenim sevgili Rifat Ababay olmak üzere patronlarım bana "Şunu yaz, bunu yazma" demediler. Büyüklük gösterdiler. Ama ödül gecesi bir faciaya tanık oldum, üzüldüm. Kral TV Genel Yayın Yönetmeni İlknur Sözbir ve 23 yıllık güzel arkadaşım Erol Köse’yi darıltmak istemiyorum. Hele de sevgili Erol’u. İyi ve kötü günde birlikte olduk, bundan sonra da öyle olacak. Önce konuklardan başlamak istiyorum. İstanbul’da ne kadar üçüncü sınıf o..... varsa oradaydı. Onları kim davet etti Allah aşkına? Geçmiş yıllarda sosyete, sanat ve siyaset dünyasının zirvedeki isimleri gelirdi. Kayahan, İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Nilüfer, Yıldız Tilbe, Emrah, Serdar Ortaç, Gülben Ergen, Özcan Deniz, Çelik, Mahsun Kırmızıgül, Yavuz Bingöl gibi müziğe yıllarca emek vermiş isimler arka sıralardaydı. Kimse kusura bakmasın ama iki günlük şöhret olan ‘Çocuklar Duymasın’ın ‘Fısfıs İsmail’i ile çaycı Hüseyin’in işi neydi protokolde? Mustafa Sandal arkadaşım ama son dönemde popta düşüşe geçtiği halde ona niye ödül verildi? Serdar Ortaç, Kenan Doğulu varken. Yıldız Tilbe ve İlhan Şeşen ödülü hak etmişken nasıl alamadılar? Gülben Ergen’in ‘Abayı Yaktım’ şarkısı 5 hafta MTV’de liste başıydı. Kaseti de yaz ve kış boyunca marş gibi söylendi. Ödül niye ona verilmedi? Sadece benim böyle düşündüğümü sanmayın. Salondaki bütün aklı başında insanların kanaatiydi bu. Petek Dinçöz’ü kızım gibi severim, ona kastım olamaz. Sevgilisi Can Tanrıyar’ı da ‘canımın canı’ diye çağırırım. Ama ayıptır. Yavuz Bingöl sesini, kişiliğini sevdiğim arkadaşımdır. Ama Türk Halk Müziği ödülü Mahsun Kırmızıgül’ün olmalıydı. Son albümüne verdiği emek ortada. Hem madem ki bu bir ‘müzik oscarları töreni’ydi, çaycı Hüseyin, Şenay Akay, Didem Taslan, Ebru Destan, ‘Rus Gelin’ Tatyana’nın ödül vermesi ne alakaydı? Ödüllerin müzik firmalarının sahipleri ya da sektöre emeği geçen isimlerce verilmesi gerekmez miydi? Kategoriler de çok yanlıştı. Daha dün müzik piyasasına giren Seda Üren’i, Hülya Avşar ve Gülben Ergen ile aynı kulvarda yarıştırmak niye? Yanlışlıkları yazmaya devam etsem sayfalar dolar, bu nedenle yeter. Gelelim dedikodulara. Salonun yarısı rüküştü. Hele Hande Yener ve sunucu sevgili Elif Güvendik faciaydılar. Manken olmalarına rağmen Didem Taslan, Ebru Destan, mavi tuvaletiyle Ceylan, Yıldız Kaplan dikkati çekmek adına komik olmuşlardı. Gecenin en seksi kadını bu kez Şenay Akay değil, Duygu Ulaş’tı. Bütün organları ortadaydı. Ebru Gündeş’e evlilik yaramış; kısa saçları hoş olmuş. Sevgili Çelik, güzel karısı Buket ve Serdar Ortaç ne kaynattılar bütün gece, bilmiyorum. Serdar Ortaç acayip şıktı. Jean’i Roberto Cavallani imzalıymış. Geceye beyaz bir kostüm ve beyaz vizon etol ile gelen Gülben’e yeni saç modelini hiç yakıştıramadım. Alex’in ve Nez’in taktığı, yüzün yarısını kapatan o gözlüklerin modası geçeli uzun zaman oldu. Kankigiller çok şekerdi, sunucu Şafak Sezer ile birlikte geceyi kurtardılar. Şehrazat ve yılın grubu seçilen Athena yaptıkları konuşmalarla alkış aldılar. Mydonose Showland’deki gecenin ardından Mr. Cole’ü dinlemek ve stres atmak için Friends&Trends’e gittim. Sevgili Hale Dicleli’nin düzenlediği ‘pazartesi geceleri’ tıklım tıklımdı, kalite tavana vurmuştu. Fatoş-Semih Sohtorik, çok eski arkadaşım ve eskiden podyumun en güzel mankeni olan Yonca ve eşi Talha Ebuzziya, Hatice-Faruk Süren aynı masadaydılar. Bir başka masada Monik Burla ve Ceri Benardete konuklarıyla eğleniyorlardı. Hamit Belli ve eşi, birbirine çok yakışan Güler Yiğit-Halil Değer çifti, Göksel Kortay-Kerem Yılmazer, Ela Koşar, Nesligül Üstay, Zerrin Bilimer, Gülay Kamaz, Ömer Abacı, kızkardeşi Şenay ve konuklarını gördüm. Sırdaşım İsmail, yeni kavalyem Ali Sayar, Rose Kar, can dostum İzzet Çapa ve ben epey kaynattık. Daha sonra Serdar (Ortaç) geldi, o da şarkılarıyla geceye ayrı bir renk kattı. Salı günkü ‘şifreli parti’de de oradaydım. Maşallah Nilgün Delikan acayip kilo vermiş. Keyfi de yerindeydi. Bir masada sevgili Ergun Berksoy, uluslararası koreograf Uğurkan Erez, İzmirli modacı Ertan Kayıtken vardı. Köşede ise sevgili Süheyla Ababay, POSTA’nın prensesi Betül Kabahasanoğlu ve Sibel Kasapoğlu, Londra’dan gelen konuklarını ağırlıyorlardı. Bu pazartesi de Friends&Trends’de sürpriz bir gece düzenlenecek. Unutmadan; Monik çok kilo vermiş ama şeker hastalığı nedeniyle kullandığı iğneler vücudunu şişirmiş. Yine şıktı. Bir ara herkesin içinde "Ben ve kocam Ceri seni keyifle okuyoruz. Tüm dost çevremiz de öyle. Sabah evde, senin yüzünden POSTA kavgası oluyor" dedi. Allah’ın bildiğini kuldan saklayacak değilim ya, hoşuma gitti. Tabii bu sözleri hak etmek için yine hafta boyunca sokaktaydım. Bu arada bazı kazmalar çıkıp "Savaş sırasında niye eğlenceden söz ediyorsunuz?" demiyorlar mı deli oluyorum. Bu kendini bilmezlere artık cevap bile vermeyeceğim. Yahu kalın kafalılığın anlamı var mı? Ne yapalım yani? Ekonomi berbat, moraller yerlerde... Tek yürüyen eğlence sektörüyken o da mı çöksün? Milyonlarca insan aç mı kalsın?
     
     Size bugün farklı bir yer tanıtacağım. Geçen pazar kardeş kadar sevdiğim Cenk Eren ile tesadüfen keşfettik. Salopet’e kahvaltıya gitmeden Ortaköy turu attık. Ben İstanbul Life ve Tempo’da görmüş, merak etmiştim. Adı Waffle. Kuruçeşme, Tramvay Caddesi’nde. 10 yıldan beri hizmet veriyor. Sevgili Pako’nun (Pakize Suda) çalıştığı Aynalı Meyhane’ye ve Pafuli’ye gittiğimde hep uğrayacağıma dair kendime söz vermiştim ama olmadı. Çünkü onların hemen yan sokağında, biraz içerde. Boğaz ayaklarınızın altında. Arka arkaya o mis gibi vanilya kokulu waffle’ları, sıcacık kurabiyeleri mideye indirirken manzaraya dalıp dalıp gidiyorsunuz. Üç katlı binada Meksika ve İtalyan mutfağından lezzetler var. Salon şefi Orhan Bey çok kibar. Listede sadece waffle yok tabii, salatalar, sıcak sandöviçler, makarnalar, krepler. Bir de özel bir diyet mönüsü. Sevgiliniz, arkadaşlarınız, ailenizle gidip keyif alabileceğiniz bir yer. Kesenize de uygun. Telefon numarası (0212) 265 79 11. Cumartesi günleri de çalışıyorum, işim erken bitince Profilo, Akmerkez, Galleria gibi alışveriş merkezlerinde turlamayı seviyorum. Geçen gün Profilo’ya uğradım. Koton firması indirim yapmış. Çok kaliteli modelleri var. Ardından bir yıldır gidemediğim Amazon Cafe’ye indim. Bence burası Profilo’nun en keyifli yerlerinden biri. Patronların Celal Çapa, Cefi ve Hayati Kamhi olması nedeniyle renkli isimleri görmeniz mümkün. İşletme değişmiş, Serdar Saygılı almış. Mutfak şefi Mithat Markoç ve Serdar Saygılı. İkisi de Şamdan, Hammam, Bistro, Çeşme Sea Side gibi önemli yerlerde çalışmışlardı. Sinema ya da tiyatroya gitmeden önce veya gittikten sonra Amazon Cafe’ye uğrayın. Bazen ünlü firmaların sürpriz defileleriyle karşılaşıyorsunuz. Fiyatlar çok normal. Sabah 10.00’dan geç saatlere kadar açık. Amazon şef, sezar, deniz mahsulleri, yengeç salata çeşitleri, kalamar tava, paçanga böreği, sıcak ve soğuk sandöviçler, pizzalar, makarnalar, risottolar var. Bitmedi, ana yemeklerde de rokfor soslu bonfile, antrkot, cafe de Paris, piliç ızgara... Kişi başı 10 milyona da çıkarsınız, 25 milyona da. Buna içecek dahil. Ayrıca çok huzurlu bir yer. Tropikal ortamda dinlendirici müzik eşliğinde yiyorsunuz. Amazon Cafe& Restaurant’ın telefon numarası (0212) 356 25 94.
     
     Umut Akyürek, Türk Sanat Müziği’nin yeni bombası. Albümü DMC’den (Doğan Music Company) çıktı, biliyorsunuz. Umut’u üç yıldır tanırım. İlk kez sevgili Yıldırım Mayruk’un evinde düzenlediği bir doğum günü partisinde sahne almıştı. Ardından pek çok yerde sahneye çıktı. Ben de eşimle, dostumla kendisini izledim. Çok da efendi bir nişanlısı var. Albümünü hazırlarken yardımcı olmaya çalıştım. Günay’daki ilk gecesinde de yalnız bırakmak istemedik. Günay’ı bu yıl zirveye taşıyan Nükhet Duru-Cenk Eren ikilisinden Cenk, Günay Tuncel’e Umut’u sahneye çıkarması konusunda çok baskı yaptı. Neyse, o gece sevgili Ergun Berksoy Ağabeyimiz, uluslararası koreograf Uğurkan Erez, Cenk Eren ve ben Günay’daki yerimizi aldık. Tıklım, tıklımdı gerçekten. Türkiye’nin en başarılı saz üstadları arkasındaydı Umut Akyürek’in. Selahattin Erköse, Hilmi Soykut, Göksel Kartal başta olmak üzere saz 12 kişiden oluşuyordu. Vokal yoktu. Çok güzel bir sesi var Umut’un, vokale ihtiyacı yok zaten. Aslında anlatmakla olmaz, dinlemek lazım. Zaten Ergun "Bu kız Behiye Aksoy, Muazzez Abacı, Emel Sayın ya da Muazzez Ersoy değil. Sesinde başka bir tını var. Su gibi çağlıyor" dedi. Valla öyle. İlk gece olduğu için heyecanlıydı. Sahnenin yanındaki masada sevgili Yılmaz Morgül ve Türk Sanat Müziği’nde ‘hocaların hocası’ Feriha Tunceli oturuyorlardı. Şimdi Perran Kutman "Hoca camide, hoca camide" diye kızacak bana ama ne yapayım? İki kostüm giydi Umut, ikisi de birbirinden kötüydü. Sevgili Dilek Hanif gibi gönülden sevdiğim bir modacı nasıl böyle iki berbat kıyafet hazırlamış bilemem. Salon lacivert ve simsiyah... Kız narin, minyon... İlk kostüm lacivert pullu bir kumaştan. İkide bir kol, elbiseye takılıyor... İkinci kıyafet daha da beterdi. Kızcağızda zaten göğüs yok, bir de gladyatör gibi bastırmış mı. Kırmızı, fuşya, sarı gibi patlayan renklerden oluşan şifon bir kıyafet yapabilirdin sevgili Dilek. Sahnede zengin bir assolist gibi olabilirdi kızcağız. Ama saçı muhteşemdi. Ertan’s’da taranmış. Repertuvarı da çok zengindi. Münir Nurettin Selçuk’dan ‘Endülüs’de Raks’ ile açtı. Ardından Saadettin Kaynak’dan ‘Mehtaba Bürünmüş’, Selahattin Pınar’dan ‘Sorma Bana Nafile’, Avni Anıl’dan ‘Akşamın Olduğu Yerde’ ve daha neler neler okudu. Ben kafayı buldum. Ergun Ağabey bile iki şişe şarap içti. Muhteşem bir ses Umut. Ve bence Türk Sanat Müziği’nin yeni umudu. Ama çok işlenmesi gereken detaylar var. Sahne hakimiyeti, kıyafetler gibi. Başaracağına eminim. Bir kez daha gidip dinleyeceğim. Bu arada Huysuz, aynı Huysuz. Yine ortalığı yıkıp geçti. Günay’ın şefleri Halil Aytemiz, Cemal Aktürk, Yılmaz Kaya da hayatlarından memnundula . Finali hep birlikte sevgili Dodo Çakıt’ın işlettiği, can dostum İzzet Çapa ile Ceylan Çaplı’ya ait Akademi 14’te yaptık. Orası tabii ayrı bir alem, acayip eğlendik. Herkes oradaydı. Bugünkü sayfam bol dedikodulu oldu. Bu yüzden Top dedikodular haftaya kaldı. Evet, bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla. En kötü gününüz benimkinden iyi olsun efendim.
     
     Yazara e-mail: sdudek@simge.com.tr
     


MAGAZİN


Bu film büyük kavga çıkaracak
Sibel Can da ‘karakız’ aldı
Özlem ‘eski’ye döndü
Esra alyans taktı
Alaturkanın umudu; Umut