Cadde ALPLER’iN GÜNEŞLi YÜZÜ

ALPLER’iN GÜNEŞLi YÜZÜ

24.08.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Ülkelerini böyle tanımlıyorlar. Slovenler komşuları Avusturyalılara göre bir yılda yüz gün daha fazla güneşi görüyor.

ALPLER’iN GÜNEŞLi YÜZÜ

Türkiye’nin Şanlıurfa ili kadar toprağa sahip, iki milyon nüfuslu bir orta Avrupa ülkesi olan Slovenya’da amatör bir turistin 10 günlük izlenimlerini paylaşmaya var mısınız?
O halde hemen belirtelim; 20 milyon kilometrelik Slovenya, dünya sıralamasında 150’nci sırada. Ülkenin bir ucundan öbür ucu 250 kilometre.
Öncelikle başkent Ljubljana (Okunuşu Lübyana. Sonraki adlar için de not: J harfi y, şapkalı s de ş olarak okunuyor) olmak üzere, bazı illerinde yaptığımız 10 günlük turda ilk gözümüze çarpan caddelerin, sokakların tenhalığı ve temizliği oldu. Bizim merkez olarak konakladığımız Ljubljana’nın nüfusu 300 bin. Sloven dostlarımız, İstanbul’un nüfusunu merak ediyor. “15, 17 milyon” yanıtını alınca gözleri yusyuvarlak oluyor:
“Oooo! Bizim Slovenya’nın sekiz katı!”
Ailelere en az üç çocuk yapmalarını öneren bir başbakanın ülkesinden geldiğimiz için olmalı, nüfus konusuna birazcık merak sardık.
Dolaştığımız yerlerde, çevremizde gördüğümüz Slovenlerin arasında 0-6 yaş grubu ile yaşlılar çoğunluktaydı. Yugoslavya’dan 1991’de ayrılıp bağımsızlıklarını kazanmadan önce, aileler genellikle bir çocukla yetiniyordu. Bağımsızlığa kavuştuktan ve hele 2004’te AB’ye girdikten sonra 3- 4, hatta daha fazla çocuk yapmaya başladılar.

Haberin Devamı

Milliyetçilik ve çocuk
Bir görüşe göre, çok çocuk olgusunun nedenleri arasında milliyetçi ve dini düşünceler ağır basıyor. Sloven kültürünü ve Katolik inancını korumak, daha güçlü duruma gelmek isteyenler, nüfus artışını gerekli görüyor. Bir başka görüş ise, bunun ekonomik durumun iyileşmesinden kaynaklandığını öne sürüyor. Milli gelirin kişi başına 14 bin 152 euro olduğunu belirtiyorlar. Bir euro, iki TL.
Anladığımız kadarıyla, özellikle kilise ve devlet de nüfus artışını özendiriyor. Kilise topladığı bağışların önemli bölümünü bir şekilde çok çocuklu ailelere aktarıyor. Devlet dört çocuktan sonraki vergi muafiyetini de ciddi biçimde artırıyor. Yatılı devlet okullarında ikinci çocuk ücretsiz kalabiliyor.
Bu arada, zorunlu ilköğretimin 6-14 yaş arasında dokuz yıl olduğunu belirtelim. Din dersi devlet okullarında değil, özel Katolik okullarında veriliyor. Dostlarımız, Katolik olduğunu söyleyenlerin 20 yıl önce nüfusun yüzde 70’ini oluştururken, bu oranın 2000’de yüzde 10’a indiğini belirtiyor. Devlet laikleşse de halkın önemli bir bölümünün Katolikliğe bağlılığı çok belirgin. Hemen her evde, bahçelerinde İsa’nın ve Meryem’in dini figürleri yer alıyor. Bazı sokaklarda Meryem’in heykelciğinin bulunduğu mini anıtlarla karşılaşıyorsunuz; ya da çarmıha gerilmiş İsa ile. Gezimiz boyunca, Anadolu insanının meşhur konukseverliğine taş çıkartacak şekilde, bizimle ilgilenen, rehberlik eden bilgisayar mühendisi Miryana ile elektrik mühendisi Ales Kregar çifti ve güvenlik uzmanı Mariya ile banka çalışanı Yose Stritar çifti ülkelerinin güzelliklerini göstermek için çırpındılar. Yose dostumuzla buluştuğumuz sabahların erken saatlerinde her gün bir başka kiliseyi ziyaret ettik; birlikte bir pazar ayinine katıldık.

Haberin Devamı

Biblo gibi çöp tankları
Biri evden, biri sokaktan iki ‘insan manzarası’na daha değinerek yazıyı sonlandıracağız ki; bizce bunlar Slovenya’da saat gibi işleyen kent yaşamının ve insan eğitiminin nereden nereye nasıl yansıdığını gösteriyor.
Ana caddelerdeki trafik çizgileri, aşınıp tamamen silinmesi beklenmeden belli sürelerde yenileniyor. Bir gün, ekibin çalışması dikkatimizi çekti. Boyayı sürmeden önce, zaten temiz olan caddedeki yeri kompresörle ince tozlarını alacak biçimde temizliyorlardı; sanki evlerinin en önemli yerindeki boyayı özenle yenilermişçesine.
Bir başka gün, dostlarımızın arıcılık yapan bir yakınlarının evini ziyaret ettik. Evin çocuklarından biri, beş altı yaşlarında sarı saçlı, gözleri ışıl ışıl sevimli bir yumurcak, masanın üzerinde mercimek tanesinden ufak bir çöp kırıntısı gördü, hemen kâğıt peçeteyle çöpü alıp mutfaktaki çöp kutusuna attı.
Çöp kabı deyince, sokaklardaki sarı, yeşil mavi renklerdeki kutulardan söz etmeliyiz. Bunlara çöp kabı demeye bin şahit ister; renklerine göre kâğıt, metal, cam gibi atıklara ayrılmış kapaklı kutular birer bibloymuşçasına tertemiz duruyor.
Slovenler ülkelerini ‘Alplerin güneşli yüzü’ diye tanımlıyor. Çünkü komşuları Avusturya’ya göre yılda yaklaşık 100 gün daha fazla güneşi görüyorlarmış. Bizce daha başka tanımlar da yapılabilir.
Örneğin, çocukların ve yaşlıların ülkesi.
Örneğin, festivaller ülkesi; yaz boyunca her kentinde çeşitli festivaller yapılıyor.
Örneğin tenha sokakların ülkesi; elbet turistlerin uğrak yerleri dışında.
Örneğin, ormanların ve bulutların ülkesi; güneşli günlerin hepsinde ormana sevdalı bulutlar ağaçlarla kucak kucağa.



BAŞKENT SOKAKLARINDA FESTİVAL ZAMANI
Ljubljana’da sanat etkinliklerinin yapıldığı, sergilerin açıldığı bir kültür merkezinin önünde Sloven dostlarla birlikteyiz. Arkada, bize Roma’daki meşhur Aşk Çeşmesi’ni hatırlatan havuzlu anıt görülüyor. Bir başka meydanda ise, Meksika ekibi yerel giysileri içinde konser veriyor.


ALPLER’iN GÜNEŞLi YÜZÜ

İşte yedi çocuklu bir Sloven ailesi. Anne Romano doktor, baba Janes Godesa mühendis ve bilgisayar programcısı. 2 bin nüfuslu Skocyanska beldesinde yaşıyorlar. Bahçede ağaçların altında sohbet ediyoruz. Çoğu aile geniş bahçeler içinde, villa diyeceğimiz evlerde yaşıyor. Meyve ve sebzelerini çoğunlukla kendileri yetiştiriyor.