Cadde Artık yüzde 40 çocuk, yüzde 60 kadınım

Artık yüzde 40 çocuk, yüzde 60 kadınım

04.03.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Nil Karaibrahimgil yaşadığı değişimi anlattı: “Artık daha kadın hissediyorum. Mesela belime oturmayan kıyafet giymiyorum. Eskiden pamuk helva gibi bir kıyafetle dışarı çıkabiliyordum. Şimdi öyle değil. Kıyafetin dekoltesi olsun, güzel göstersin istiyorum”

Artık yüzde 40 çocuk,  yüzde 60 kadınım

“Özgür Kız” imajıyla başladığı müzik kariyerinde ilginç şarkı sözleri, sempatik ve yaratıcı klipleriyle dikkatleri hep üstünde tutmayı başaran Nil Karaibrahimgil, şimdi yeni albümü “Nil Kıyısında”yla sevenlerini selamlıyor. Mesleğine ilk adım attığı yıllardaki o çocuksu halini yavaş yavaş terk eden Karaibrahimgil, Nihat Odabaşı’nın objektifine albümünün ismine uygun fotoğraflar çektirdi.
Zeynep Oray’ın styling’ini yaptığı fotoğrafları için “Türkiye’de böyle bir şey yapılmış olabildiğine bile inanamıyorum” diyen Karaibrahimgil, Umur Turagay yönetmenliğinde “Seviyorum Sevmiyorum” isimli şarkısına çektiği klip için de, “Çok vahşi bir klip oldu, sahneden insanların üzerine atlıyorum” yorumunu yaptı.

Haberin Devamı

Şarkılarınızda hep sloganvari cümleler oluyor, bunu özellikle mi kurguluyorsunuz?
Hiçbir zaman öyle düşünerek yapmıyorum. Bence bir şarkıyı gerçek yapan şeylerden biri onu hesapsız kitapsız yazmak... Çünkü insanlar o samimiyeti anlıyorlar. Kafam öyle çalışıyor, laflar öyle geliyor. Anlatacak şeylerim var ve bunları da en içgüdüsel halimle sözcüklerimi müziğimle birleştirip insanlara yolluyorum.

Büyük şans değil mi?
Kesinlikle, kendimi çok şanslı hissediyorum. Öyle değişik sözcükler aklıma geldiği için dünyaya hediyelerle geldiğimi düşünüyorum.

İlham perinizle buluşmanız için özel bir ortam gerekiyor mu, nasıl ortamlarda beste yapabiliyorsunuz?
Çok üzüldüğüm zaman ya da çok neşeli, bana hayatın çok geldiği zamanlarda şarkı yapabiliyorum. Hayatı yaşarken nabzına bakıyor gibisin. Hayal kırıklığına uğradığında bu aynı zamanda bir fırsat... Bir elin sürekli nabzında kendi haline bakıyorsun. Çünkü o sırada bir şey yakalarsam, bu birçok insanın duygularına tercüman olacak. O ortak geçen ipliği yakalamaya çalışıyorsun. Çok garip ve hasta bir ruh hali...

Hayatınızda gel-gitler çok olur mu?
Evet. Burcum da terazi, içimde çok fazla kişilikli insan barınıyor. Bazen bir kadın, bazen bir çocuk...

Kaç kişilikli kadın var içinizde, saydınız mı?
Elif Şafak “Siyah Süt”te saymış. Ben saymadım ama görüyorum. O çok kişilikli kadınlar birbiriyle sürekli kavga ve dans halinde... Ben de onları dinliyorum aslında... Yaptığım o...

Eskiden daha çocuk bir Nil vardı, şimdi ise daha kadınsı..
Çünkü içimdeki kadınsı malzeme büyüdükçe iyice ortaya çıktı. Eskiden bende olmayan bir malzemeydi, benden ne yaparsam yapayım o kadınsılık çıkmıyordu.

Şimdi kendinizi daha mı kadın hissediyorsunuz?
Evet, artık daha kadın hissediyorum. Eskiden yüzde 40 kadın, yüzde 60 çocukken, şimdi yüzde 60 kadın, yüzde 40 çocuk olmaya başladım. Değişiyor insan, artık bunu giymeyeyim diyorum mesela... Mesela belime oturmayan kıyafet de giymiyorum. Eskiden pamuk helva gibi bir kıyafetle dışarı çıkabiliyordum. Boynumu, belimi, bacağımı kapatsın, umrumda değildi. Şimdi öyle değil. Artık belime otursun, biraz açık, dekoltesi olsun, güzel göstersin istiyorum.

Oynadığınız çorap reklamında aslında bayağı seksi bir kadındınız.
O reklamı kabul etmemdeki en önemli sebep, kadınlığı sergileme konusundaki utangaçlığı ve baskıyı kırmak istememdi. Tamam bana para kazandırdı ama aynı zamanda bu işi yaparken bir yerlere de dokunsun istedim. Yaptığım iş, sosyolojik olarak bir şey demeli. O dönemki politik duruşumu da göstermek istedim.

Estetiğe bakış açınız nasıl, neştersiz güzellerden birisiniz?
Bugünün botoks çağında, ben doğal kalmak istiyorum. “Saçına yeni imaj vermeyecek misin?” diye soruyorlar mesela ama ben böyle kalmak istediğimi söylüyorum.

Genetik haritanızdan obezlik riski ortaya çıkmış doğru mu?
Evet, obezite riskim var. Tatlıya düşkünlüğüm buradan geliyormuş demek ki... Çok komik olmaz mı, benim ilerde çok şişman olmam?

Sanat dünyasındaki en yakın arkadaşınız kim?
Teoman... O, dışardan göründüğü gibi sürekli alkol alıp yere devrilen, medyada gösterildiği gibi birisi değil. Son derece entelektüel, tatlı, önemli, değerli bir insan. Ben eskiden İngilizce şarkı yazıyordum. Sonra Teoman diye biri çıktı ve “Telesekretere konuşamayanlardanım” dedi. Ben de eğer böyle bir söz söylenebiliyorsa, ben de Türkçe şarkı yazabilirim dedim. O yüzden Teoman, benim hayatımda önem verdiğim, iyi de hikâye anlatıcısı biri benim için.. Ona diyorum ki, “Benim albümüm yeni çıktı, sen biraz bekle... Önce ben eseyim meydanlarda, sonra sen...” Sürekli telefonlaşıp konuşuyoruz.

Eurovision’da ülkemizi temsil etmeye aday sanatçılar arasında adınız geçiyordu. Bu konuda düşünceniz nedir?
Ben Eurovision’u bir eğlence programı olarak görüyorum. Bence Hadise’nin şarkısı çok güzel, onu çok güzel taşıyor. İnşallah birinci olur, ilk üçe girer. Ama Eurovision beni heyecanlandırmıyor.



Aşkı çok abartılı yaşıyorum

Artık yüzde 40 çocuk,  yüzde 60 kadınım
Serdar Erener’le uzun yıllardır ilişkinizi biliyoruz ama onun dışında özel hayatınızı çok bilmiyoruz, neden?
Bilerek öyle öne çıkmak istemiyorum, çünkü en kolayı bu... Sevgilinle bir gece bir yere gidersin ve manşete oturursun ama önemli olan yaptığın şeyle bunu başarman... Bir de basit bir hayatım var. Çok fazla domestik bir tipim. Bir de öyle öne çıkarsan, o delikten girip insanların senin özel hayatınla ilgili bir sürü şeyi irdeleme hakları olacak. En başından Nil ile Nil Karaibrahimgil arasına bir set çektim.

Evlilik ve çocuk sahibi olma planlarınız var mı?
Evlenmek ve çocuk sahibi olmak istiyorum. Uzun süredir yaşadığım bir ilişki var. Evlenmeyi düşünüyorum ama çok yavaş hareket eden bir insanım. Bütün bunlar ondan oluyor. Bir şeyi o kadar çok düşünüyorum ki, sana anlatamam. Her şeyi yıllarca tartarım. Bazen nasıl 4 albüm yaptığıma, yazılar yazdığıma inanmıyorum. İçimde bir alarm saati var ve karar verdiğim zaman iyi bir karar olacağına inanıyorum. 32 yaşındayım şu an, çocuğum olsun çok istiyorum. Eskiden böyle bir konu yoktu ama şimdi evlilik ve çocuk benim için açık bir konu... Şimdi bu konu gündemde... Bir şarkı var ‘Çift kişilik nedense yastığım yorganım, Allah nasip ederse sola kayacağım diye laf var ya... Bakalım göreceğiz, kısmet...

Zor bir kadın mısınız?
Biz kadınlar zaten hormonal olarak dengesiz bir türüz. Ben de zorum ama kolay yanım şu kavga, bağırış çağırış hiç sevmem. Teflon gibi ruhum, içimde yağlı, ballı pis şeyler barınmıyor. Kin tutmam, zaten hayatımda çok az insan var. Onlarla da barışık olmaya çalışıyorum.

Aşkı nasıl yaşıyorsunuz?
Çok abartılı yaşıyorum. Zaten bana dışardan bakınca tuhaf görünen şeyler var, aşırı kahkaha atmam, garip laf etmem, o şarkıları yazmam bundan kaynaklanıyor. Çok sıradan bir insan, bu duygularla yükseliş ve alçalışı yaşamayan bir insan benim yakınımda olamaz.


Cem Yılmaz’ı küstürmeyelim
AROG’tan sonra oyunculuk konusuna ağırlık verecek misiniz?
O filmde benim üzerimde çok yük yoktu. Bütün yük Cem’in üzerindeydi, ben misafir oyuncu gibiydim. Ama ben daha çok oynadıkça oyunculuğumu geliştirdiğimi fark ettim. Hatta son sahnede “Hah, şimdi anladım” diye espri yaptım. Belki bir gün kendim film yaparım.

Cem Yılmaz filmde beklentiyi karşılayamadığı iddiasıyla çok eleştirildi, siz bu eleştirileri nasıl yorumluyorsunuz?
Bu Türkiye’nin en komik adamının yapmış olduğu, bana göre çok, bazılarına göre az, bazılarına göre ise hiç komik olmayan bir film. Bunu memleketin en önemli meselesi haline getirip başka filmlerle karşılaştırmak çok saçma... AROG’u Recep İvedik ile karşılaştırıyorlar, Recep İvedik çıkınca onu da beğenmiyorlar. O zaman siz neyi beğeniyorsunuz?

Recep İvedik’i izlediniz mi?
İzledim, beğendim. Zaten Şahan’ı çok yetenekli buluyorum. Her şeye kendi değerini vermek gerek. Dünyada sadece bir tek komik şey yok. Cem’e de gülüyorum, Şahan’a da... İnsanları da birbirine düşürmeye de gerek yok. Ayrıca Cem Yılmaz gibi büyük bir yeteneği kızdırmanın, küstürmenin bir anlamı yok. Sonuçta Cem’e bir şey olmuyor ama üzülüp kırıldığına eminim. Cem’i Acun Ilıcalı’nın programında gördük, tüm Türkiye onu izledi. İngilizce Nasreddin Hoca fırkasını izlerken gülmekten ağladım.


Yasaklar ve korkular ülkesinde yaşıyoruz
ABD’de Obama’yı destekleyen bir aktör çıkıp bunu açıklıyor, seçim döneminde kampanyalarında aktif görev yapıyor. Bizde ise bu çok yaygın bir durum değil, sizce neden?
Çünkü bizim ülke yasaklar ve korkular ülkesi... Bir şarkımda “Mekke Medine” lafını kullanıyordum. Üstelik gayet hoş, esprili, üstelik kimseye rencide etmeyecek şekilde kullanıyordum ama o kelimeyi şarkıdan kaldırmam için o kadar çok baskı uyguladılar ki bana, “Burası Türkiye, yok öyle, kendine hakim ol, öyle söylemezsin” falan... Ben de sonunda korktum demeyeyim ama uğraşmak istemedim ve kaldırdım o kelimeleri, yerine başka kelimeler koydum ve bunu yaparken de son derece rahatsız oldum.

Albümdeki hangi şarkıdaydı o sözler?
“Eminim Sevmediğine” şarkısı... Ben Mekke’yim sen Medine’ydi söz... Ben de onun yerine “Ben alelade, sen nadide” dedim. Kötü olmadı ama şarkımı değiştirmek zorunda kaldım.

Baskıyı yapanlar kim?
Albümün yapım aşamasında etrafımdaki genel geçer insanlar bana çok baskı yaptı. Demek istediğim şu; bu ülke insanları korku dolu yetiştiriyor, yaptığımız bir sürü şeyi sansürleme konusunda ağızımıza sürekli biber sürüyor. Youtube’a girmek isterken “Erişilememektedir” sözü beni utandırıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. “Sakın o değerlere dokunma” diyerek bizi apolitize ettiler. Oysa ifade özgürlüğünün olması gerek.


Kutusuz konsere çıkmam abi!
Konserlerinizde şarkılarınızı bir kutunun üstünde seslendiriyorsunuz, neden?
Bilmiyorum, bunu bana sordular. “Boy kompleksi” bile dediler ama alakası yok. Bir gün ben bir kutunun üstüne çıktım ve o gün bugündür o kutunun üstünde şarkı söylüyorum. Benim için konserlere ekibim kutu taşıyor. Şapkasız çıkmam abi gibi, ben de kutusuz çıkmam abi...