Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Diyelim ki uzaktan az çok tanıdığınız birinden hoşlandınız, ilk yapacağınız ne olur? Evet, doğru cevap; adını google’da aratmak... Ne kadar tanınıyor, kaç kişi tarafından biliniyor, Facebook arkadaşları kimler... Hele hele Instagram, gerçek bir maden... Bu sayede evinin içini, hatta bize ‘iyi geceler’ dileyenlerdense yatağını bile görebilirsiniz daha ‘merhaba’ demeden...

Yeni bir keşif yapıyor değilim elbette, ilişkilerimiz artık insanların kendilerini sosyal medyada sunmak istedikleri yüzleri üzerinden yürüyor, hepimiz biliyoruz bunu. Konuşurken ne kadar acıklı olduğunu söylemeyi bir borç bilsek de akşam yalnızlıktan kırılıyor bile olsak “Hahayt, o kadar çok eğleniyorum ki” mesajı taşıdığına inandığımız fotoğrafımızı paylaşmayı ihmal etmiyoruz.

Haberin Devamı

Böylelikle kimse kimsenin sahici halini tanımıyor, birbirimize gösterdiğimiz imajlarımız ‘aşık’ oluyor...

Ona da artık ne kadar aşk denirse... Birbirini tanımaya başladığın anda küllenen alevlerden ibaret...

Aşkın kısa süreli hali

Tatbikat Sahnesi’nin yeni oyunu ‘Blink’teki kadın ve erkeğinki gibi... İki fazlasıyla yalnız, asosyal insan... Hani bir yere girdiklerini de çıktıklarını da kimsenin fark etmediklerinden... Adeta ‘görünmez’lik peleriniyle dolaşanlardan... Ne kimse onlara dokunur, ne onlar kimseye... Yapayalnız ve steril bir hayat... Derken kadının hayattaki tek arkadaşı olan babası ölür ve boşalan alt kata adam taşınır.

Birbirlerinden tuz şeker isteyip komşuluk edeceklerini sanmıyorsunuz ya? Hayır, kadın evdeki bebek izleme cihazını gönderir adama... Kendisini izlettirmek için... İlk kez birisi tarafından ‘görülebilir’ olmak için... Adam da bu cihazı açtığı anda karşısında beliriveren kadından çok heyecanlanır, bir izleme izlettirme oyunu başlar aralarında...

Sıkıcı hayatlarının tek rengi, birbirlerinin tek heyecanı olurlar, hiç tanışmadan... Tanıştıkları, sahici bir an paylaşmaya kalktıkları zaman ne olacaktır peki? Genç İngiliz yazar Phil Porter’ın ‘Blink’ oyunu, bu kadın ve erkeğin birbirleriyle hiç konuşmadan doğrudan seyirciye anlattıkları bir tür ‘aşk’ hikayesi...

Haberin Devamı

Aşkın tadını, kokusunu, heyecanını değilse de birbirleri için ‘bir süreliğine’ özel ve önemli olma halini hissettiren, bu kolaycı halimizle de daha fazlasını ummamamız gerektiğini net bir şekilde yüzümüzde vuran bir oyun.

Oyuncuların büyük başarısı

Yönetmen Erdal Beşikçioğlu, bu iki insanın durup bize çok değerli cümleler söylediği, durağan bir oyun olarak da yorumlanabilecek metne, Bora Tekay’ın videoları ve Binnaz Dorkip’in koreografisiyle müthiş hareket katmış. Bana hikaye fazla hızlı finale gitti, daha gelişemeden sona erdi duygusu verdi ama daha sonra üzerine düşündüğümde bunun tam da bu zamanın ‘aşk’larının duygusu olduğunu fark ettim. Ne zaman başladı, hangi ara bitti anlamıyorsunuz...

Bu arada video yoluyla tanıştığımız emlakçı tipine bayıldım, Sezin Akbaşoğulları’nı vamp bir kadını oynarken izlemek belli ki şahane olur.

Ve evet, oyuncular... Genç kuşağın iki parlak ismini; Sezin Akbaşoğulları ve Ahmet Rıfat Şungar’ı bir araya getirmek ne dahiyane bir fikirmiş... Hakikaten doyamıyorsunuz ikisine 60 dakikada... Sırf o iki tuhaf karakterin bir türlü kesişemeyen hallerini onlardan izlemek için bile ‘Blink’ görülmeli... Bir de aslında kendimizin de ne tuhaf ve acıklı hallerde olduğumuzu bir an için fark etmemizi sağlarsa ne güzel olur. Tamam, gene çıkışta bir selfie çekeriz canım... “Tiyatro tiyatro geziyorum, çok kültürlü ve sanatseverim” selfie’si fena mı olur?